Dünyanın en değerli parası kimde? Mehmet izzet Gülenler Sayı:
103 -
Para… Bir şeyler almamızı, yiyip içebilmemizi, bir yerden bir yere gidebilmemizi, barınabilmemizi, ısınabilmemizi, serinleyebilmemizi, velhasıl, en temel ve daha birçok ihtiyaçlarımızı giderebilmemizi sağlayan 'araç'...
Artan, azalan bir değeri var… Uluslararası para piyasaları, pariteler.. Hem sanal hem somut hem de sembolik (saygınlık.. saygı görme, gösterme.. veya tam tersi..gibi..) bir gerçekliği aynı anda bünyesinde taşıyabilen insan icadı bir enstrüman…
Ekonomi mezunu da birisi olarak, bir ekonomi mezunundan doğal olarak beklenen şekilde, paranın bu yönlerinden bahsetmeyeceğim size…
Oyunculukla ilgilendiğim bir dönemde, bir oyun için hazırlanan oyun ve oyuncuların tanıtım broşürüne: "..şu üniversitede ekonomi okudu.. okudu.. ama.. anlamadı.." yazmıştık benim için..
Evet, tam da öyleydi çünkü.. okumuştum.. ama anlamamıştım… Hâlâ da anlamış değilim…
Ben, başımdan geçen, birçok okullardaki birçok yıllara bedel olduğunu düşündüğüm başka bir kısa hikâye anlatacağım size...
Uzun uzun yürüdüğüm iç muhasebe günlerinden biriydi yine... Yürümekten fiziksel olarak yorulmuştum… Ve gözüme ilişen denize nazır boş bir banka oturuverdim… Hem bedenim dinlenmeye geçmiş, hem denize ve uzaklara dalarak düşünmeye devam etmek iyi gelmişti… Bir süre o şekilde oturdum… Sonra… Bir ara yanıma, elindeki büyükçe çantası ve üstü başı dökük, kir pas içinde bir adam yanaştı… Ve kibarca ‘oturabilir miyim?' dedi…' Tabii ki, buyurun' dedim..
Bir süre, yine o gelmeden önce olduğu gibi, sessizlik içinde, denize bakarak, ayrı ayrı düşünceler içinde oturduk öylece...
Yalnızlığım...yani hani sadece o yalın yalnızlık halinde oluşabilen o duygu ve düşünce akışı bozulmamıştı belki de ilk kez bir başkasının gelişiyle.. enteresan bir şekilde...
Bir süre sonra çantasından küçük bir nevale çıkardı… Ve bana ikram etti... Bütün kalbiyle... Teşekkür ettim.. Afiyet olsun dedim.. Daha sonra.. Sohbet etmeye başladık bir şekilde... Aslında bir şekilde değil.. Çok güzel bir şekilde... Her şey bir suyun... Bir akarsuyun akışı gibiydi sanki, dağların ağaçların arasından...
Sesindeki.. tavrındaki ve konuşmasındaki 'güzelliği' anlatamam...
Sokakta yaşıyormuş.. başka bir semtte yaşarken, o an bulunduğumuz semte gelmeye karar vermiş.. Bir takım izinler gerekiyormuş.. Onun için belediyeye gitmesi gerekiyormuş.. Belediyenin yerini bilip bilmediğimi sordu bana.. Biraz konuştuk.. Sonra sessizliğe döndük.. Bir süre sonra o yanımda uyumaya başladı oturur halde.. Öylece oturduk bir süre daha...
O ara içimden ona bir yardımda bulunmak geldi.. Cüzdanımı kontrol ettim.. 20 TL vardı.. Acaba o uyurken çantasına iliştirip uzaklaşsa mıydım? Yok.. içime sinmedi.. Böyle düşünceler içindeyken, o uyandı.. Ben bir süre sonra izin isteyerek ayağa kalktım ve eğer kabul ederse beni çok mutlu edeceğini söyleyerek ona yanımdaki 20 TL’yi uzattım kendimce.. Teşekkür etti bütün güzelliğiyle... Ve bir dakika beklememi söyledi... Çantasını karıştırdı.. Ve.. Bir kâğıt para uzattı o da bana..
'1000 Türk Lirası'… 1970 yılına ait..
Bu parayı uzun süredir sakladığını.. ve o da onu bana hediye etmek istediğini söyledi…
Teşekkür ettim.. Dualaşıp, vedalaştık... İşte o günden beri... 'Dünyanın en değerli parası'.... Bende... Evde 'Derviş Sofraları' isimli yemek kitabımın arasında duruyor...
Oraya koymak geldi içimden...
Ekonomi uzmanlarına soralım mı? Ne dersiniz? Hangi para daha değerli? Kim daha zengin? Kim kime daha değerli bir şey vermiş oldu? Bu paranın değer kaybetme ihtimali var mı? Paritelerden etkilenir mi?
......
Bu paraya... paha biçilebilir mi?
|