Su Uykusu Üzerine Derkenar İlkay Coşkun Sayı:
112 -
"Su Uykusu" Şair Yazar Sinan Ayhan'ın, Aralık 2021'de Kitapyurdu Yayınları aracılığıyla okurla buluşturduğu, 4. kitabı ve şiir kitaplarından ikincisidir. Üç bölümden oluşan kitapta 128 şiir yer almakta ve 274 sayfa hacmindedir. Yazarın, 2021 yılı içerisinde dört kitap neşretmesi ve elinde başka kitap dosyalarının da olması velût bir yazar olduğunun bir göstergesidir.
İlk bölümde “su, susuzluk, gölge, çöl” gibi temalar şiirlerde işlenmektedir. Fuzuli'nin "başını taştan taşa urup, gezer avare su..." “Su Kasidesi” bölümüyle, "Su Uyku/Su" şiirine başlayan şair şiirini şu şekilde sonlandırıyor. "Su uykusunda çöl/ gri bir kayadır ki hüzün/ inanmam/ suyu uykusunda bastılar/ göremedim kendimi/ gölgem uykusunda katliam" (sayfa 22)
Okuru daha farklı düşünmeye iter şair âdetâ. Derinlikli düşünülmesini arzular. Bu hâli şiirlerin başlığında, içeriğinde, kullanılan kelimelerde görmek mümkündür. Meselâ, yetmiş dokuzuncu sayfadaki bir şiiri uzunlukça şu şekildedir. "Bir Pazar Öğleden Sonrası İçin/ Göklerin Dört Mistik Boğumuna Doğru/ Kar ve Kaplan'a Karşı Kum-Fırtınası İle Fok" ilginç ve uzun bir başlıkta şiir örneği değil mi? Başkaca, “Sürgülü Kapıların Çıkardığı Ağıtlar” şiirinin girizgâhı şu şekildedir. “Nerede görülmüş bir smokinin/ ayak uzattığı/ sehpalara…” (sayfa 235) Duygudaşlığı, yürek sesini, bizliği de satırlarına taşır şair. "Babam yalnızlığı paltosunda büyüterek yürürdü" (sayfa 249)
Bu kadar dolu anlatım ve içerik içerisinde okurun, sözlük kullanmak gerekliliği fazlasıyla doğabilmektedir. Şairin şiirlerinde kullandığı bazı kelimeleri buraya taşıyarak, sözlük ihtiyacı tezimi açabilirim. "akad, nivebeh, ikarus, opal, majiskül, neosis, noema, cassandra, golfstrim, tromos, sophokles, kratylos, gnosis, termophil, atreus, agamemnon” gibi birçok kelime özelinden bu ihtiyaç hâsıl olmaktadır. Bu durum şairin bilgi dağarcığını görmemiz bakımından calib-i dikkattir. Şairin okuduğu kitaplardan süzülmüş derinlikli bir özümseme ve içselleştirme özeti olduğu gözükmektedir.
Antik çağda geçen yer isimleri, felsefi terimler, Kur’ân-ı Kerîm başta olmak üzere kutsal metinlerden alıntılar, batı kültüründen, coğrafî terimlerden, Mezopotamya, Helenistik medeniyetinden ve bunlar gibi birçok farklı kültürler, şiirlerde kendine yer bulmaktadır. "Ey arz dedi suyu tut/ sen de ey arş arzı yut" Hud Suresi 44. Âyete yer verilmiş meselâ. Başka bir yerde şöyle seslenir şair; “gölgemin bir ucu haçsa/ öbür ucu endülüs gemisidir/ arsenik tadından keskin eşkâlim/ fosillere sinmiştir/ bir yanda 'firavun', 'nemrut' gibi/ lânet yüzlerim var/ öbür yanda karıncalarla paylaştığım lokmalar..." (sayfa 45) Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da şair, kimi kelimeleri bölüp parçalayarak yeni anlamlar türetiyor. “su(s)/salar”, “çın.gır.ağı”, “kes!afet”, beni sil s en- de olur”, “nasılsın.tını”, “hare-ketleriyle” gibi birçok yerde bu durumu görmekteyiz. Yer yer dilsel eksiltmelere başvuruyor. Kelimelerle ikincil anlamlarının yanında üçüncül anlamlara dahi ulaşmaya çalışıyor. Kelimelerle dans ediyor âdetâ. Bu durumu cümleyi okurken görebilirsiniz. Diğer kitaplarının aksine bu kitapta şair daha çok birinci tekil şahıs, “ben” özelinden şiirleri yazmıştır.
Şiirler çok geniş bir perspektifte ele alınmış. Gerek kullanılan kelimeler gerekse de verilen mesaj ve duyguların çok boyutluluğu, okur nezdinde geniş pencereler aralamaktadır. Yer yer fantastik unsurların yanında ilginç yaklaşımlar da okura hissettiriliyor. Kitapta kimi şiirlerin daha anlaşılır ve sade olması şairin ilk şiirleriyle beraber muhteviyatı geniş tuttuğu görülmektedir. Şairin, 258. sayfada yer verdiği "Pantomim" isimli kısa bir şiiriyle yazımı sonlandırayım. "...daha can yakan bir cümlem yok, pantomim yapan bir ölüyüm ve bir mahşer hali bağırıyor sanki suratıma; çamurlar sökülüyor fırçamdan, tuvalimden; vücuduna kitlenmiş bir gölge gibiyim, bağırıyorum, bağırıyorum kaybolmuyor üstümdeki esirlik..."
|