Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     333 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.

Dünyayı İmar
Necip Fazıl Kısakürek

  Sayı: 116 -

Dünyayı imar, hakikatte, dünyayı gaye sananların değil, vasıta kabul edenlerin, yani bizim dâvâmızın, İslâm inkılâbının hak ve vazifesidir.

Zira dünyayı gaye kabul edenler ve ötesine inanmayanlarca, hiçbir görüş tarzı, fanîliği ve mahdutluğu açık olan bu dünyada bir eser bırakmak ve arkadan geleceklere bir mânâ ve madde donatımı terk etmek cehdini besleyemez. “Bu, bu kadardır!” dedikten sonra dikilecek her taş, günübirlik hayat ihtiyaçlarına ne derecede medar olursa olsun, hakikatte ve esasta, korkunç ve lüzumsuz bir abes belirtmeye mahkûmdur. Arkadan gelen nesillerin tesellisi ise, varlığı ve yokluğu, kendi öz ferdiyetinin kâsesi içinden tadan insanoğlu hesabına, aşk ve şevkle eser vermek yolunda kâfi ve sağlam bir müeyyide değil, sadece sun’î ve dayanıksız bir tedbirdir. Allah'a inanılmayan yerde, hakikat ve esas gözüyle, tek taşı ayakta durdurabilmenin imkânı yoktur.

Böyle olunca, dünyayı imar, her halde ve her şeyden evvel maddeci telâkkilerin işi olmamak icap eder.

Hâlbuki böyle olmamış; asırlar boyunca İslâmiyet, ferdî temsil kadrolarında, ahiret uğrunda dünyayı yüz üstü bırakmak ye camilerden başka hiçbir mekânı haşmetli bina etmemek mânâsına alınmıştır. Garbın bâtıl dini ise, ancak papaz telkinlerinin zayıflamaya ve mensuplarının maddîleşmeye başlamasından sonra dünya imarına yol açıldığını görmüştür.

Böylece, hak ve bâtıl kutuplarıyle dinlerin, insanoğlunu dünya vazifelerinden alıkoyduğu ve din telkinlerine ne kadar kıymet verilmezse o kadar dünya imarına imkân hâsıl olduğu üzerinde, tamamıyle yanlış ve ters bir zehap doğmuş; ve bu kolay zehap asırlar boyunca kökleşerek, hemen hiçbir fikir adamında, tersyüz edilen hakikati ihtara kudret bırakmamıştır. Garbın bâtıl din bünyesi böyle bir idrake imkân vermediği için, hakikat, Garplı mütefekkirler tarafından keşfedilemezdi. Bunun için İslâm’a kucak açmak gerekirdi. Fakat İslâm mütefekkirlerince, Garbın bütün tezat ve buhranı da dâhil olarak, yegâne kurtarıcı dinin ruhuna bîgâne kalınması ve bu yüzden sebep ve neticelerin süzülememiş olması, şahsî idrak ve tefekkür kabiliyetsizliğinden bu düğümü çözememiştir. Eğer yalnız bu nokta izah edilebilseydi, dünyayı ve dünya hâkimiyetini elimizden almak suretiyle ruhumuzu ve gayemizi körlettiğini sanan Hıristiyanlık, çoktan bize mağlûp olmuş bulunurdu.

Din gözünde âhiretin zıplama taşı olmaktan ibaret bulunan dünya, yine din eliyle çerçevelenmiş hakları verilmedikçe, bizi ötelerin haklarından da mahrum edecek kadar kuvvetli bir tuzaktır; ve bütün marifet, bu dinî inceliği kavrayabilmektedir.

Onun içindir ki, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya hemen ölecekmiş gibi âhirete memuruz; ve yine onun içindir ki, mescitlerimizi sade ve şehirlerimizi ziynetli bina etmek gibi hudutsuz hikmetli bir Peygamber emri almış bulunuyoruz. Yani bugüne kadar yaptığımızın tam aksi... Hemen ölecekmişiz ve zaten yaşamamaktaymışız gibi bezginlikten ibaret âhiret tesellisi; ve yalnız mabetler adına bir ihtişam ve gerisi teneke evler... Bize bu ruhu telkin edenlerse, Kâinat Efendisinin her mikyas üstü derin bâtınına yol açmak dâvâsıyle yalan haber veren sahte mutasavvıflar ve kalpazan dervişler olmuştur. Gerçek tasavvuf ve bâtın yolculuğu, bu gidiş ve gelişin tam aksinedir.

İslâm inkılâbında dünya, İslâmiyet’in hakikatine tıpa tıp uygun olarak, biz her şeye malik olduktan sonra hiçbir şeyin bize malik olmaması inceliğinden ibaret bulunan gerçek fakirlik gibi, bizim yüzde yüz sahip ve hâkim olacağımız, fakat onun bize sahip ve hâkim olamayacağı ve üstüne yapılan her nakşın aslî gaye olarak kendisini aşacağı muvakkat bir plândır. Ve işte dünya böylece kabul edildikten sonradır ki, solmaz renk ve ölmez seslerin iklimine yol veren geçit noktası olarak bu muvakkat plânı baştan başa donatmak, bezemek, ötelerin şevk ve neşesiyle süslemek dinî bir vazife olur ve zahmetine değer. Yoksa dünya dediğimiz plânı donatmak ve bezemek için, ondan başka bir şeye inanmamak icap etseydi, asıl o zaman bu plânı donatmaya ve bezemeye imkân verici büyük, devamlı ve mefkûrevî şevk kaybedilmiş olurdu. Bilinen ve görülen imar örnekleri, tek başına kaldıkça yine bilindiği ve görüldüğü gibi, yarını tekeffül etmek iktidarında değildir ve tamamıyle sun’î ve büsbütün fânidir.

İslâm inkılâbının, dünyayı imar mevzuunda, Allah ve Resulünün muradına tam uygun olduğundan emin bulunduğu bir girift hikmet dâvâsı kavranır kavranmaz, şimdiye kadar Garp dünyasında gördüğümüz bütün örnekler ve onları kat kat aşan en yeni buluşlarla mukaddes ölçüler çerçevesi içinde dünyayı imar, küfrün veya bâtıl dinlerin değil, bizim hakikatimiz ve onların tezadı olarak meydana çıkar. (İdeolocya Örgüsü, 10. Basım, s. 280)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Musikî... - Sayı 117
Dünyayı İmar... - Sayı 116
Şehir... - Sayı 115
Mecmua Yağmuru... - Sayı 114
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (119):
Dünyanın gözü önünde işlenen bu kaynağı da gayrımeşru vahşet; ve suçlusu Yahudi, yardakçıları ve Siyonizm

Son Eklenen Yorumlardan
 Kıymetli İlkay hocam, metnimi ince ince lezzetlendirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Kaleminiz var ... fatma pekşen

 Teşekkür ederim değerli dostum Faruk.İlginiz bizi sevindiriyor.... Ekrem Yılmaz

 Kalemine yüreğine sağlık arkadaşım. Selam ve muhabbetle... Faruk aktı

 Böylesi bir eser hiç yorum almamış hayret ki hayretttttttt nasıl olur anlamıyorum ....Etkili anlatım... yasemin olgaçay

 Mükemmel bir yazı. Yüreğinize sağlık. ... Beyza Şen


Bir özel TV kanalı “yılın politikacısı”nı seçtirdi.
Seçilemeyenler üzülmesinler. Çünkü hepsi ayrı ayrı yılın politik acısı olduklarını ispatladılar.
Tek dünya devleti
Toplulukları idare etme hakkı kimin?
İslâm ve Devlet
Adâlet mülkün temeldir
Caretta carettaydı adı


Ali Erdal - Toplulukları idare e...
Ali Erdal - Olayların akışı her ...
Ali Erdal - Dünya kralı
Kadir Bayrak - Devletimiz daim olsu...
Bedran Yoldaş - Sallandı yer ve gök
Ekrem Yılmaz - Türkiye’nin manzaras...
Ekrem Yılmaz - Kalem-kılıç
Dergi Editörü - Tek dünya devleti
Site Editörü - Adâlet mülkün temeld...
Acıyorum - Kalem-Kılıç
Necip Fazıl - İslâm ve Devlet
Necip Fazıl - İç ve dış düşman – Y...
Necdet Uçak - Osman Gazinin bey se...
Necdet Uçak - Dünya
Kardelen Dergisi - Gelecek Sayı Konusu
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Penceresiz kalanlara
M. Nihat Malkoç - Herkes tarafından se...
Hızır İrfan Önder - Beni kalbine göm
Zaimoğlu - Devlet fikri
Zaimoğlu - İşte söz
Ayhan Aslan - Pencere
Mehmet Balcı - Olmuş
Mehmet Balcı - Daha güzelsin
Hikmet Öztürk - ”Dünyanın en tatlı ş...
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Av. Mustafa Büyükgüner - Ehl-i kubur
Halis Arlıoğlu - Niçin düşmanlar
Murat Yaramaz - 1915
Murat Yaramaz - Kısmet
Mahmut Topbaşlı - Zaman duaya durdu
Cemal Karsavan - Arzu denizinde fırtı...
İlkay Coşkun - ”Ateş Bandosu” Musta...
Özkan Aydoğan - Caretta carettaydı a...
İlknur Eskioğlu - Hazır mıyız?
Selahaddin Yıldız - Şehid
Fatma Özger Bilgiç - Ayşe’m umursamaz
Deniz Sarıtop - Bana selâm olsun
Emine Öztürk - Yumurta
Mustafa Makas - Devlet
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 12497754
 Bugün : 3262
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 593422
 Bugün : 44
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 78
 118. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 18 Kasım 2023
Künye | Abonelik | İletişim