Kardelenden Haberler Kardelen Dergisi Sayı:
116 -
Kardelen’in 37. toplantısı yapıldı
Kardelen’in geleneksel hâle gelen ve derginin yayın periyoduyla aynı zamanlarda yapılan yazarlar toplantısı 14 Ocak 2023 tarihinde düzenlendi. Toplantının başkanlığını yapan Mustafa Büyükgüner’in takdim konuşması ile başlayan toplantıda daha sonra Ali Erdal söz aldı.
Derginin son sayısı ile yeni çıkacak sayısının değerlendirildiği toplantı bir sonraki toplantının yeri ve tarihi belirlenerek sonlandırıldı.
Toplantı Başkanı Mustafa BÜYÜKGÜNER’in konuşması
Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi, Resulünün nazarı, sevgisi, şefaati üzerimize olsun.
Kıymetli gönüldaşlar,
Eski çağlarda yaşayan insanların hayatına bir anlam yükleyebilmek için mağaralara ve taşlar üzerine bıraktıkları resimlere bakıyoruz... Mısır uygarlığını hiyeroglifler olmasa anlayabilir miydik... Sümerler... Hititler... Tabletler üzerine yazdıklarını iyi muhafaza ettikleri için biliniyorlar... Kim bilir henüz keşfedilmeyen ne medeniyetler yaşadı... Bunların yazdıkları da belki bir mağarada, belki toprağın altında bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. Geçtiğimiz aylarda Şanlıurfa ziyaretimizde Göbeklitepe’yi görme imkânım oldu. İnsanoğlu neden daire biçiminde yapılar içerisine T biçimli (ve insan olduğu) düşünülen şekiller yapma ihtiyacı duydu. Ve sonra neden bu yapıların üzerini toprakla örttü...
Atalarımız da benzer bir şekilde önce taşları kazıyarak şekiller çizmişler... Sonra bir kaplumbağa heykelini kaide olarak kullanarak üzerine yerleştirdikleri anıt taşlara yazmışlar...
İtalya gezimizde rehber anlatmıştı; Pompei şehrinin üzerini bir kül bulutu ile kaplayacak olan Vezüv yanardağının patlama anını ve şehrin yavaş yavaş yok oluşa doğru sürüklendiğini an be an kaynaklardan biliyoruz. Çünkü Pompei şehrinin karşısında bulunan ve yanardağdan etkilenmeyen başka bir şehirde meraklı gözler yaşananları an be an kayda geçirmekteydiler...
Demek ki insan anlatmaya, kaydetmeye, tıpkı bir sinir hücresinin başka bir sinir hücresine bilgiyi geçirdiği gibi kendisinden sonra gelene bilgisini ve birikimini geçirmeye muhtaç... Ve istidatlı...
Onun için eline aldığı sert bir cisimle, mağara duvarlarına basit şekiller çizdi. Daha sonra kile şekil vererek âdetâ bir deftermiş gibi üzerine yazdı, kurutup tablet haline getirdi. Duvarlara yazdı, taşlara yazdı... Kemiğe, kurutulmuş deriye... Sonra kâğıdı ve kalemi icat edip yazmaya ve eser bırakmaya, bilgisini ve birikimini bir sonraki nesle aktarmaya devam etti...
Kâğıt ve kalem icat edildikten sonra artık bilgi ve birikim aktarma işi bir disiplin kazandı. Sonra matbaanın icadı ve işlerlik kazanması ile bu disiplin her eve girebilecek kadar ekonomik anlamda ucuzladı. Böylece bilgiye ulaşmak her meraklı zihin için kolaylaşmış oldu. Bu kolaylık da teknolojik gelişmedeki hızın önüne geçti. Yumurta ve tavuk misali her gelişme bilgiye ulaşmayı kolaylaştırırken, teknoloji de aynı hızla gelişmeye devam etti. Şimdi internetin, bulut teknolojisinin, yapay zekânın yanında maddi anlamda kâğıt ve kalemin önemi mi kaldı... Ama kâğıt ve kalemden tüten tefekkür hâlâ dimdik ayakta ve çağın teknolojisi karşısında kâğıt ve kalem bu tefekkür sayesinde önemini bir dirhem bile yitirmedi.
Kardelen’in de neşir hayatında benzer bir hikâye var... Önce duvar gazetesi olarak Bilecik Anadolu Lisesinin duvarlarında kök saldı. Daha sonra fotokopi ile çoğaltılarak ilk dergi formuna girdi ve tomurcuklanmaya başladı. Sonrasını biliyorsunuz. 1992 yılının Temmuz ayında ilk çiçeğini veren Kardelen şimdi 32. yılında 115. sayısı ile cemiyet meydanına daha doğru bir deyişle fikir agorasına çıkmaya hazırlanıyor. İlk kapağında siyah zemin üzerinde içe doğru dönen bir anafordan âdetâ bir çığlık gibi dışarıya doğru yükselen bir “Kardelen” nidasını yüksek sesle cemiyete sunan ağabeylerimiz “Önümüzde duramaz gökle birleşse deniz; Fikirsizlik kışında azimli Kardelen’iz” diyerek cemiyete has fikri sunmanın ne kadar zor olduğunu ve büyük bir mücadele gerektirdiğini daha ilk sayısında bilmişler.
Şimdi has fikrin sunulmasına diğer bütün engellerin yanında bir de ekonomik zorluklar eklendi. Pek çok anlı şanlı dergiyi kapatma ve dijital ortamda yayın hayatına devam etme kararı vermek zorunda bırakan bu zor şartlarda Kardelen hâlâ ve ısrarla kelimenin gerçek anlamıyla “Kaleme Almaya” yani fizikî olarak cemiyete bir eser sunmaya devam etmekte kararlı.
Kardelen’in bu gayretinin atalarımızın asırlar önce taş üzerine yazmaktaki gayretinden daha ulvî olduğunu düşünen bütün gönüldaşlara selâm eder, toplantımızın hayırlara vesile olmasını dilerim.
KÜTAHYA’DA OKUYUCUMUZ ARTIYOR
Geçen sayımızda, Kardelen’in Kütahya temsilciliği vazifesini üzerine alan Ekrem Yılmaz, dergimizi kısa sürede pek çok okuyucuya ulaştırdı. Bu okuyucuların büyük bir kısmı dergimize abone olurken bir kısmının eserleri de elinizdeki sayımızda yer aldı.
Kardelen’e can suyunu veren Bilecik’ten sonra, Kütahya’nın en çok abone sayısı olan ikinci il olmasında gayret gösteren ağabeyimize teşekkür ediyoruz.
Allah, emeklerinin karşılığını versin ve gayretini artırsın.
SAKARYA GAZETESİ’NDEN EN GÜZEL HEDİYE
Yarım asra yakın bir zamandan beri Bilecik’te yayın hayatına devam eden Sakarya Gazetesi’nin yazıişleri müdürü Mücahit Erdal, Dergimizin sahibi ve yazıişle-
ri müdürü Ali Erdal'ı ziyaret etti. Görüşmede, Mücahit Erdal, Ali Erdal’ın Türk Kimliği ve Mübareze kitaplarından satın almak istediklerini söyledi ve "bu kitapları, ziyaretimize geleceklere ve ziyaretine gideceklerimize hediye edeceğiz" dedi. Teklif takdirle karşılandı ve Sakarya Gazetesi her iki eserden de satın aldı.
Yazarımız yüksek mühendis oldu
Maden mühendisi yazarımız Fatih Öncü, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Anabilim Dalı’nda “Düşük İrtifa İHA Motorlarının Geliştirilmesi Motor Performansının İncelenmesi ve Karşılaştırılması” adında yüksek lisans tezi yazarak yüksek mühendis oldu. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nde “İHA Motorları” üzerine ilk tezi yazarak yüksek mühendis olan yazarımızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Ali ERDAL’ın konuşması
Sevgili gönüldaşlar
Şairimizin
“Kırılır da bir gün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler,
Şenlenir evimiz, barkımız bizim.”
Dediği gibi, toplantı çarkımız 37. defa dönüyor. Bunu ve sayısız nimetleri nasip eden Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerimize olsun.
“Amelin az da olsa, istikrarlı olanı makbuldür” emri sayesinde bu toplantılar başta her konuda istikrarla devam ediyoruz. O’na salât ve selâm... Büyüklere tazim ve hürmet...
Sevgili gönüldaşlar
Ahlâk, kadın erkek münasebetleri ile sınırlandırılacak kadar basit değil. Ahlâk; herkesin her zaman, hayatın her sahasında uyması gerekenleri belirten, en ücra köşeleri bile gösteren, hiçbir noktayı ihmal etmeyen bir atlastır. Bugün novigasyon dedikleri bir yol göstericidir. Onun için her itikadın, her dünya görüşünün, her topluluğun kendine has bir ahlâkı vardır. Ve haliyle de her ahlâkın bir kaynağı ve dayanağı vardır. Bizim Tanzimat’a kadar ahlâkımızın kaynağı malûmdur. Tanzimat’la beraber kum saatini ters çevirir gibi, bu ahlâk terk edilmek istendi.
Kaldırılmak ve getirilmek istenenin değerlendirilmesi ayrı bir mevzu. Şimdi bir durumu tespit ediyoruz.
Tanzimat’la beliren İslâm’dan ufak ufak başlayan şüphe, gittikçe artan bir ivmeyle ve bazı kesimlerde asabiyetle ve şiddetli düşmanlık haline geldi.
Bu hal sadece İslâm’a itiraz halinde kaldı. Yıkılmak istenen ahlâkın yerine bir şey getirilemedi. Söylenenin tam tersini yapmakla bir sistem getirilemezdi. Yeni bir ahlâk ortaya konamadı. Bugün ortaya çıkan krizler gidenin yerine yeni bir ahlâk konamamış olmaktan dolayı. Cinayetler, kazalar, krizler, toplanan ve toplanamayan masalar, enflâsyon, terör, pahalılık, parti enflâsyonu, değişip duran dil, şahsiyetsizlik, yürümeyen işler, seviyesizlik ve daha aklınıza ne geliyorsa bütün felâketler, beden içindeki bu arızanın dışarıya vurmuş çıbanları...
Kaynaklarımızı okuyamaz, doğru ve sahte kahramanları tanıyamaz, iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış üzerinde anlaşamaz haldeyiz. Her şey, her zaman, kişiye göre, iktidara göre, muhalefete göre, zamana göre, zemine göre değişir, kaygan bir zemin üzerindeyiz.. İzah etmeye çalıştığım mânâda ahlâksızız.
Teşhis bu kadar kesin ve çözüm bu kadar açık...
Ve...
Ve buna rağmen halâ ayaktaysak, kazıyamadıkları İslâm’dan kalan kırıntılar sayesindedir.
Evet... Teşhis bu kadar kesin ve çözüm bu kadar açık...
Bunun için Kardelen kendisine FİKİRSİZLİK KIŞINDA AÇAN ÇİÇEK dedi.
Bizim elimizden tutacak yok, kendi ahlâkımızı küllerimizden yeniden kazanmak zorundayız. Nasıl yaşamalıdan, ne yiyip içmeye, neler yapmamız gerekenden, neleri yapmamak gerektiğine, dosta ve düşmana nasıl davranmamız gerektiğine kadar... Erebildiğimiz, gücümüzün yettiği kadar kendimiz kazanmak zorundayız. Bugünün en büyük kahramanlığı bu.
Kahramanlara selâm olsun!
|