Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     280 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Hesaplaşma zamanı
Kadir Bayrak

  Sayı: 120 -

Allah rahmet eylesin, Üstad vefat ettiğinde ben ilkokula yeni başlamışım. Onunla tanışıklığımız bu sebeple eserleri üzerinden oldu. Doksanlı yıllarda başlayan ve otuz küsur yıldır devam eden dergicilik tecrübemiz de onu ve eserlerini, belki tam mânâsıyla anlama değil ama en azından yakından tanıma imkânı sundu. Editörlük vazifem gereği üç ayda bir çıkacak derginin ikinci sayfasına konulacak kaleminden çıkma bir yazıyı seçmekten tutun, uzun yıllardan beri devam eden, kitaplarını, dergi yazarlarıyla birlikte okuma gayreti, eserinden müessirine bir kapı açtı.

Yukarıdaki paragraftaki “anlamadım ama tanıma imkânı buldum” ifadem yanlış anlaşılmasın. Evet, hakkı teslim edelim ki Üstadın pek çok eseri kolay anlaşılır cinsten değil. Buna rağmen her okumanızda eserlerinden heybenize alacağınız bir pay olacaktır. Tek okumayla yazarın kaleme aldıklarının künhüne vâkıf olanlar da vardır belki ama kendi adıma her okumada kitaplarını biraz daha fazla anladığımı ve farklı bir fayda temin ettiğimi itiraf etmeliyim.

Kendisini tanıdıkça hakkındaki tezviratlara da vâkıf oldum. Ama hiç şaşırmadım. Bu coğrafyada meydan yerine çıkmanın bir bedeli vardır. O güne kadar okuduğum kitaplarında, alışılmışın dışında, hayatının bütün ayrıntılarını gözler önüne seren bir yazar vardı karşımda. “O ve Ben”, “Kafa Kâğıdı”, “Bâbıâli”, “Benim Gözümde Menderes” ve şimdi hatırıma gelmeyen pek çok kitabında, kendisini tanımadığı ve eserlerini okumadığı halde aleyhinde yalan söyleyip iftira atanlara, onların yalan ve iftiralarından yıllar önce cevap vermişti.

Evet, bu coğrafyada meydan yerine çıkmanın, meydan yerinde olmanın bir bedeli vardır…

Rahmetli Abdülhamid Han, bu bedeli tahtından alaşağı edilip sürgün edilerek ödedi. Ayakta tutmaya çalıştığı devleti, çok değil kendisinden on sene sonra yıkılıp gitti. Adnan Menderes, Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis bu bedeli canlarıyla ödeyen devlet adamları oldu. Hepsine rahmet olsun… Şimdi dillere pelesenk olmuş bir tabir var ya hani; yerli ve millî olmak… İşte benim devlet adamında aradığım yerlilik ve millîlik kriteri; şehit veya gazi olmayı göze almak…

Fikir adamı için de aynı kriter geçerli. Haklısınız, Üstadı öldürmediler. Ama Uğur Mumcu’dan Mahmut Esat Coşan Hoca’ya kadar geniş bir yelpazede öldürdükleri ve şehit ettikleri var. Belki de öldürmek istediler ama buna muvaffak olamadılar, orasını Allah bilir. Ona farklı bir muameleyi uygun gördüler; ademe mahkûm etmek… Yani onu ve fikirlerini yok saymak. Yok sayamadıkları, meydan yerinde görünür, konuşulur, anlaşılır olduğu anda da elinden kalemini alıp hapse attılar. Rahmetli eserlerinde, bir Fransız ansiklopedisinin kendisini tanıtırken hapis yıllarının, üniversite tahsil yıllarından uzun olduğunu kaydettiğini söyler. 78 yaşında vefat ettiğinde, üzerinde kesinleşmiş ve infaz edilmesi gereken bir hapis cezası olduğu halde defnedilmişti. İhtilalin cumhurbaşkanının af yetkisini onun için kullanmadığı herkesçe bilinen tarihî bir malûmat…

Üstad, sarsılmaz çelikten gövdesi, her daim kıble istikametini gösteren pusulasıyla Nuh’un gemisini andıran Büyük Doğu dergisiyle fırtınalı deniz gibi çalkantılı Türk siyasî hayatına ve hayatın her şubesine yön tayin eder ve müdahale ederken 1960 darbesi gerçekleşti. Tahmin edileceği üzere ilk derdest edilecekler listesinin başlarında o vardı. Oysaki darbeden önce darbenin davul zurna çalarak geldiğini bizzat Başbakana söylemişti. Başbakan ve hükümet tedbir almadı, yoğurttan hükümete mukavvadan bir hançer saplandı, o derdest edildi, herkese uygulanan af kanunu onun için uygulanmadı ve hapis yattı. Cinnet Mustatili eserinde hapishane hatıralarını anlatır.

Bilinen hadiseleri tekrar etmemin bir sebebi var; Üstad, konferansları vesilesiyle Anadoluyu il il, ilçe ilçe gezmiş, konuşma yaptığı salonlara istiap haddinin çok üstünde insan toplayabilmiş bir mütefekkir. Yüksek tahsiline yurt dışında, Fransa’da devam etmiş, Abdülhamid Han’a yapılan bombalı saldırının faillerini yargılayan, İstanbul’da büyük bir yalı sahibi, müreffeh hayat süren bir ağır ceza reisinin torunu, Doğu ve Batı medeniyetlerinin tahlilini fikir dünyamızda yapabilen tek kalem. Bu vasıflarda bir insan isteseydi her iki darbeden önce veya sonra yurt dışına gidebilir ve hapislerle dolu hayatı yerine oralarda buraya nispetle daha rahat bir hayatı tercih edebilirdi. Sağdan ve soldan pek çok kalem, düşünür darbelerden sonra soluğu yurt dışında aldı. Bahriye lisesinden okul arkadaşı Nazım Hikmet, memleket hasretini dindiremeden Rusya’da vefat ederken, Kadir Mısıroğlu 80 ihtilalinden sonra önce Almanya’ya sonra İngiltere’ye sığındı. O ise kaçmadı. Hayatıyla, yerlilik ve millîliğin de kitabını yazdı.

Kitaplarının onlarca baskısının yapıldığı, şiirlerinin okunduğu, sosyal medyada kendi kaleminden çıkmasa bile şiiriyet taşıyan bütün beyit, dörtlük ve sözlerin altına isminin yazıldığı bir zamanda, ademe mahkûmiyetin bir gereği olarak onun kaleme aldıklarının aksine bir hayat sürdüğü, “siyasî bir ideolog” olduğu, yirmi yılı aşan bir süredir ülkeyi idare eden iktidar partisinin onun fikirlerinden etkilendiği, iktidar partisinin yanlışlarından ona da bir pay düştüğü gibi safsatalar devreye sokuldu. Muhafazakâr mahallenin sözüm ona eli kalem tutan, fikirci geçinenleri de bazen açıktan bazen susarak bu görüşe destek verdiler.

İnsan, yaşamadığı hayatın eserini yazamaz. Hiç öyle değilken dindar taklidi yapabilir, gökte uçtuğunu, suda yürüdüğünü, şeyh olduğunu iddia edebilir. Etrafına buna inandırdığı insanları da toplayabilir ama taklidini yaptığı o hayatın eserini yazamaz. Kimi toprak altında, kimi hapiste, kimi yurtdışında, kimi de hayatta bu tanıma uyanlardan hiçbirinin –kendi dar dairesi dışında- topluma mâl olmuş bir eserini gösteremezsiniz.

Allah aşkına, çilesi çekilmeden “Çile” gibi şaheser nasıl yazılabilir! 100 cildi aşan bir kütüphaneyi geride bırakmış bir fikir adamı olarak bu iddialar karşısında kendisi sussa bile “mezarı konuşuyor”.

Onu sevip sevmeme meselesi değil, anlatmaya çalıştığım. Ardında binlerce sayfa eser bırakmış ve ölümünün üzerinden kırkbir sene geçmiş bir insan hakkında fikir beyan ederken, hele hele bir iddiada bulunurken en alt perdeden sahip olunması gereken ahlâk, ilim ahlâkı gereği hareket gerekir. Fikre fikirle, esere eserle cevap.

Dergimizin sahibi Ali Hocamın “Durun Kalabalıklar” eserinde beni en çok etkileyen cümleleri, meramımı en kısa yoldan anlatıyor; “Öyle bir noktaya gidiliyor ki… Kendinizi tarafsız görüyorsanız, onunla art niyetsiz olarak yüzleşmedikçe; düşman görüyorsanız kıyasıya hesaplaşmadıkça; dostsanız ve fikir birliği içindeyseniz, eserlerini gönülden kavrayıp ona göre derin nefs muhasebenizi yapmadıkça hiçbir sahada, iyi veya kötü, cemiyetin bütününü kucaklayacak faaliyet mümkün olmayacaktır.”

Üstad, bir iddia sahibi, onun bir dâvâsı var; Efendisi Abdülhakîm Arvasî Hazretlerini tanıdıktan sonraki hayatını bilenler için dâvâsının ne olduğunu söylemeye lüzum kalmıyor.

Şiirde zirve, bunda dost düşman müttefik. Fikir namusu taşıyan düşmanları şiirdeki hakkını daha fazla teslim ediyor.

Tiyatro eserleri, kendisini yok sayma gayretine rağmen bütün engelleri aşıp gündem oluyor, “Bir Adam Yaratmak” piyesi devlet tiyatrosunda haftalarca kapalı gişe oynuyor.

Tarih eserleri, o güne kadar söylenenlerin ve devleti idare eden resmî görüşün aksine bir tez ortaya koyuyor. Resmî görüşün Kızıl Sultan diye kabul ettirmek istediği Abdülhamid Han’a, o, “Ulu Hakan”, vatan haini olarak gösterilen Vahdettin Han’a “Vatan Dostu” diyor. “Sahte Kahramanlar” konferansıyla öğretilen tarihi ters yüz ediyor.

Yakın bir gelecekte şerhleri yazılması mümkün “İman ve İslâm Atlası” eseriyle ilmihalimizi öğretiyor.

Hayatını vakfettiği Büyük Doğu dâvâsına tayin ettiği vazife, İslâmın emir subaylığı… Vazifenin gereği olarak kaleme alınan eseri de İdeolocya Örgüsü. Kitabın takdim bölümünde, niçin bu kadar gayretli, iddialı olduğunu bildiriyor: “Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billûrlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil, sırf O’nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için…” İlerleyen bölümlerdeki “Bayram yerlerinde çocukların kâğıt ve kursaktan düdüklerle cızırdattığı cümbüş derekesindeki bir buçuk asırlık fikir hayatımızı, kemanından davuluna kadar en haysiyetli ses manzumesinin âletlerine ve terkip vahdetine kavuşturmak dâvâsındayız. Eğer bu dâvâyı bütünleştirebiliyorsak, bizi ayakta ve saygıyla dinleyiniz; iddiamıza rağmen maskaralaştırıyorsak, maskaraların âkibetine mahkûm ediniz!” cümleleriyle hem nefs muhasebesini yapıyor hem de meydan okuyor.

Öyle bir zamandan geçiyoruz ki yaşanmaya değer hayatın bütün ölçüleri, salgın hastalıklar, kuraklık, kıtlık, savaşlar, teknolojik gelişmelerle yerinden oynadı. Dost düşman bütün devletler, yeni bir dünya kurma planları yapıyor. Bu hengâmede, adaleti, barışı hâkim kılma iddiasındakilerin Üstadla yollarının kesişmeden ve onunla hesaplaşmadan bir adım atmaları mümkün görünmüyor.

“Durun Kalabalıklar”ın sahibi kollarını makas gibi açmış bizi bekliyor…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Hesaplaşma zamanı... - Sayı 120
Vah benim halime!... - Sayı 119
Devletimiz daim olsun!... - Sayı 118
Ruh ve Musikî... - Sayı 117
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (121):
Türk masal ve destanları...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Kardelenden haberler
Ayağa kalk Sakarya
İslâm’ı yenilemek
Hem şahin, hem güvercin-1
Bir çiçek


Ali Erdal - Ademe mahkûmiyetten ...
Ali Erdal - Hem şahin, hem güver...
Ali Erdal - Hem şahin, hem güver...
Kadir Bayrak - Hesaplaşma zamanı
Necip Fazıl Kısakürek - İslâm’ı yenilemek
Necip Fazıl Kısakürek - Benim halim
Bedran Yoldaş - Nice sahipsiz yüzler...
Ekrem Yılmaz - RÖPORTAJ - ŞEYMA KIS...
Ekrem Yılmaz - Üstad ile
Ekrem Yılmaz - Sessiz geliş
Ekrem Yılmaz - Dağların ardı
Fatma Pekşen - Pehlivan dayının elm...
Ahmet Mahir Pekşen - Şiirimde Necip Fazıl...
Dergi Editörü - Ektik ektik yetişece...
Site Editörü - Zor zamanların cesur...
Necdet Uçak - Torunuma
Necdet Uçak - Gel temiz tut
Necdet Uçak - Necip Fazıl Kısaküre...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gazzeli kelebekler
M. Nihat Malkoç - KELİME HARCIYLA SÖZ ...
Zaimoğlu - Birinin yerini doldu...
Zaimoğlu - Üstad Necip Fazıl et...
Zaimoğlu - Seni bilsinler
Ayhan Aslan - Maya
Ayhan Aslan - Erzak
Mehmet Balcı - Deli Ozan
Mehmet Balcı - Artist Efendi
Av. Mustafa Büyükgüner - Necip Fazıl’ı anlatm...
Muhsin Hamdi Alkış - Ne Fa Ka, bedenini a...
Halis Arlıoğlu - Gabar’da petrol mü ç...
Muzaffer Doğan - Büyük Doğu, Necip Fa...
Murat Yaramaz - Kuzgun
Murat Yaramaz - Cephe
Murat Yaramaz - Öyle mi
Mahmut Topbaşlı - Gerçeğin özü
Melih Aydoğ - İdrak
Muammer Zeki Aygur - -dan
İlkay Coşkun - Ayağa kalk Sakarya
Tuba Kanlıkama - Asr-ı Saadet’in hanı...
Özkan Aydoğan - Bir çiçek
Heybet Akdoğan - Lina
Emine Öztürk - Kuşlar
Mustafa Makas - Üstad
Hüma Sunguroğlu - Mesut teselli
Abdullah Doğulu - İcazetsizler ve cemi...
Bekir Oğuzbaşaran - Abdülhakîm Arvâsî (k...
Kâzım Albayrak - Necip Fazıl’ın hadis...
Murat Ertaş - Bir artist karakter,...
Ahmet Sezgin - Kaldırımlar, Çile, S...
Bülent Acun - 40 maddede bendeki Ü...
Zekeriya Yılmaz - Türkçe çağlayan ırma...
İlyas Subaşı - İfade ve hızını düşm...
Orhan Oyanık - Yüreğime sor
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13912758
 Bugün : 1994
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 616861
 Bugün : 184
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 55
 120. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 29 Mayıs 2024
Künye | Abonelik | İletişim