Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     482 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Hesaplaşma zamanı
Kadir Bayrak

  Sayı: 120 -

Allah rahmet eylesin, Üstad vefat ettiğinde ben ilkokula yeni başlamışım. Onunla tanışıklığımız bu sebeple eserleri üzerinden oldu. Doksanlı yıllarda başlayan ve otuz küsur yıldır devam eden dergicilik tecrübemiz de onu ve eserlerini, belki tam mânâsıyla anlama değil ama en azından yakından tanıma imkânı sundu. Editörlük vazifem gereği üç ayda bir çıkacak derginin ikinci sayfasına konulacak kaleminden çıkma bir yazıyı seçmekten tutun, uzun yıllardan beri devam eden, kitaplarını, dergi yazarlarıyla birlikte okuma gayreti, eserinden müessirine bir kapı açtı.

Yukarıdaki paragraftaki “anlamadım ama tanıma imkânı buldum” ifadem yanlış anlaşılmasın. Evet, hakkı teslim edelim ki Üstadın pek çok eseri kolay anlaşılır cinsten değil. Buna rağmen her okumanızda eserlerinden heybenize alacağınız bir pay olacaktır. Tek okumayla yazarın kaleme aldıklarının künhüne vâkıf olanlar da vardır belki ama kendi adıma her okumada kitaplarını biraz daha fazla anladığımı ve farklı bir fayda temin ettiğimi itiraf etmeliyim.

Kendisini tanıdıkça hakkındaki tezviratlara da vâkıf oldum. Ama hiç şaşırmadım. Bu coğrafyada meydan yerine çıkmanın bir bedeli vardır. O güne kadar okuduğum kitaplarında, alışılmışın dışında, hayatının bütün ayrıntılarını gözler önüne seren bir yazar vardı karşımda. “O ve Ben”, “Kafa Kâğıdı”, “Bâbıâli”, “Benim Gözümde Menderes” ve şimdi hatırıma gelmeyen pek çok kitabında, kendisini tanımadığı ve eserlerini okumadığı halde aleyhinde yalan söyleyip iftira atanlara, onların yalan ve iftiralarından yıllar önce cevap vermişti.

Evet, bu coğrafyada meydan yerine çıkmanın, meydan yerinde olmanın bir bedeli vardır…

Rahmetli Abdülhamid Han, bu bedeli tahtından alaşağı edilip sürgün edilerek ödedi. Ayakta tutmaya çalıştığı devleti, çok değil kendisinden on sene sonra yıkılıp gitti. Adnan Menderes, Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis bu bedeli canlarıyla ödeyen devlet adamları oldu. Hepsine rahmet olsun… Şimdi dillere pelesenk olmuş bir tabir var ya hani; yerli ve millî olmak… İşte benim devlet adamında aradığım yerlilik ve millîlik kriteri; şehit veya gazi olmayı göze almak…

Fikir adamı için de aynı kriter geçerli. Haklısınız, Üstadı öldürmediler. Ama Uğur Mumcu’dan Mahmut Esat Coşan Hoca’ya kadar geniş bir yelpazede öldürdükleri ve şehit ettikleri var. Belki de öldürmek istediler ama buna muvaffak olamadılar, orasını Allah bilir. Ona farklı bir muameleyi uygun gördüler; ademe mahkûm etmek… Yani onu ve fikirlerini yok saymak. Yok sayamadıkları, meydan yerinde görünür, konuşulur, anlaşılır olduğu anda da elinden kalemini alıp hapse attılar. Rahmetli eserlerinde, bir Fransız ansiklopedisinin kendisini tanıtırken hapis yıllarının, üniversite tahsil yıllarından uzun olduğunu kaydettiğini söyler. 78 yaşında vefat ettiğinde, üzerinde kesinleşmiş ve infaz edilmesi gereken bir hapis cezası olduğu halde defnedilmişti. İhtilalin cumhurbaşkanının af yetkisini onun için kullanmadığı herkesçe bilinen tarihî bir malûmat…

Üstad, sarsılmaz çelikten gövdesi, her daim kıble istikametini gösteren pusulasıyla Nuh’un gemisini andıran Büyük Doğu dergisiyle fırtınalı deniz gibi çalkantılı Türk siyasî hayatına ve hayatın her şubesine yön tayin eder ve müdahale ederken 1960 darbesi gerçekleşti. Tahmin edileceği üzere ilk derdest edilecekler listesinin başlarında o vardı. Oysaki darbeden önce darbenin davul zurna çalarak geldiğini bizzat Başbakana söylemişti. Başbakan ve hükümet tedbir almadı, yoğurttan hükümete mukavvadan bir hançer saplandı, o derdest edildi, herkese uygulanan af kanunu onun için uygulanmadı ve hapis yattı. Cinnet Mustatili eserinde hapishane hatıralarını anlatır.

Bilinen hadiseleri tekrar etmemin bir sebebi var; Üstad, konferansları vesilesiyle Anadoluyu il il, ilçe ilçe gezmiş, konuşma yaptığı salonlara istiap haddinin çok üstünde insan toplayabilmiş bir mütefekkir. Yüksek tahsiline yurt dışında, Fransa’da devam etmiş, Abdülhamid Han’a yapılan bombalı saldırının faillerini yargılayan, İstanbul’da büyük bir yalı sahibi, müreffeh hayat süren bir ağır ceza reisinin torunu, Doğu ve Batı medeniyetlerinin tahlilini fikir dünyamızda yapabilen tek kalem. Bu vasıflarda bir insan isteseydi her iki darbeden önce veya sonra yurt dışına gidebilir ve hapislerle dolu hayatı yerine oralarda buraya nispetle daha rahat bir hayatı tercih edebilirdi. Sağdan ve soldan pek çok kalem, düşünür darbelerden sonra soluğu yurt dışında aldı. Bahriye lisesinden okul arkadaşı Nazım Hikmet, memleket hasretini dindiremeden Rusya’da vefat ederken, Kadir Mısıroğlu 80 ihtilalinden sonra önce Almanya’ya sonra İngiltere’ye sığındı. O ise kaçmadı. Hayatıyla, yerlilik ve millîliğin de kitabını yazdı.

Kitaplarının onlarca baskısının yapıldığı, şiirlerinin okunduğu, sosyal medyada kendi kaleminden çıkmasa bile şiiriyet taşıyan bütün beyit, dörtlük ve sözlerin altına isminin yazıldığı bir zamanda, ademe mahkûmiyetin bir gereği olarak onun kaleme aldıklarının aksine bir hayat sürdüğü, “siyasî bir ideolog” olduğu, yirmi yılı aşan bir süredir ülkeyi idare eden iktidar partisinin onun fikirlerinden etkilendiği, iktidar partisinin yanlışlarından ona da bir pay düştüğü gibi safsatalar devreye sokuldu. Muhafazakâr mahallenin sözüm ona eli kalem tutan, fikirci geçinenleri de bazen açıktan bazen susarak bu görüşe destek verdiler.

İnsan, yaşamadığı hayatın eserini yazamaz. Hiç öyle değilken dindar taklidi yapabilir, gökte uçtuğunu, suda yürüdüğünü, şeyh olduğunu iddia edebilir. Etrafına buna inandırdığı insanları da toplayabilir ama taklidini yaptığı o hayatın eserini yazamaz. Kimi toprak altında, kimi hapiste, kimi yurtdışında, kimi de hayatta bu tanıma uyanlardan hiçbirinin –kendi dar dairesi dışında- topluma mâl olmuş bir eserini gösteremezsiniz.

Allah aşkına, çilesi çekilmeden “Çile” gibi şaheser nasıl yazılabilir! 100 cildi aşan bir kütüphaneyi geride bırakmış bir fikir adamı olarak bu iddialar karşısında kendisi sussa bile “mezarı konuşuyor”.

Onu sevip sevmeme meselesi değil, anlatmaya çalıştığım. Ardında binlerce sayfa eser bırakmış ve ölümünün üzerinden kırkbir sene geçmiş bir insan hakkında fikir beyan ederken, hele hele bir iddiada bulunurken en alt perdeden sahip olunması gereken ahlâk, ilim ahlâkı gereği hareket gerekir. Fikre fikirle, esere eserle cevap.

Dergimizin sahibi Ali Hocamın “Durun Kalabalıklar” eserinde beni en çok etkileyen cümleleri, meramımı en kısa yoldan anlatıyor; “Öyle bir noktaya gidiliyor ki… Kendinizi tarafsız görüyorsanız, onunla art niyetsiz olarak yüzleşmedikçe; düşman görüyorsanız kıyasıya hesaplaşmadıkça; dostsanız ve fikir birliği içindeyseniz, eserlerini gönülden kavrayıp ona göre derin nefs muhasebenizi yapmadıkça hiçbir sahada, iyi veya kötü, cemiyetin bütününü kucaklayacak faaliyet mümkün olmayacaktır.”

Üstad, bir iddia sahibi, onun bir dâvâsı var; Efendisi Abdülhakîm Arvasî Hazretlerini tanıdıktan sonraki hayatını bilenler için dâvâsının ne olduğunu söylemeye lüzum kalmıyor.

Şiirde zirve, bunda dost düşman müttefik. Fikir namusu taşıyan düşmanları şiirdeki hakkını daha fazla teslim ediyor.

Tiyatro eserleri, kendisini yok sayma gayretine rağmen bütün engelleri aşıp gündem oluyor, “Bir Adam Yaratmak” piyesi devlet tiyatrosunda haftalarca kapalı gişe oynuyor.

Tarih eserleri, o güne kadar söylenenlerin ve devleti idare eden resmî görüşün aksine bir tez ortaya koyuyor. Resmî görüşün Kızıl Sultan diye kabul ettirmek istediği Abdülhamid Han’a, o, “Ulu Hakan”, vatan haini olarak gösterilen Vahdettin Han’a “Vatan Dostu” diyor. “Sahte Kahramanlar” konferansıyla öğretilen tarihi ters yüz ediyor.

Yakın bir gelecekte şerhleri yazılması mümkün “İman ve İslâm Atlası” eseriyle ilmihalimizi öğretiyor.

Hayatını vakfettiği Büyük Doğu dâvâsına tayin ettiği vazife, İslâmın emir subaylığı… Vazifenin gereği olarak kaleme alınan eseri de İdeolocya Örgüsü. Kitabın takdim bölümünde, niçin bu kadar gayretli, iddialı olduğunu bildiriyor: “Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billûrlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil, sırf O’nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için…” İlerleyen bölümlerdeki “Bayram yerlerinde çocukların kâğıt ve kursaktan düdüklerle cızırdattığı cümbüş derekesindeki bir buçuk asırlık fikir hayatımızı, kemanından davuluna kadar en haysiyetli ses manzumesinin âletlerine ve terkip vahdetine kavuşturmak dâvâsındayız. Eğer bu dâvâyı bütünleştirebiliyorsak, bizi ayakta ve saygıyla dinleyiniz; iddiamıza rağmen maskaralaştırıyorsak, maskaraların âkibetine mahkûm ediniz!” cümleleriyle hem nefs muhasebesini yapıyor hem de meydan okuyor.

Öyle bir zamandan geçiyoruz ki yaşanmaya değer hayatın bütün ölçüleri, salgın hastalıklar, kuraklık, kıtlık, savaşlar, teknolojik gelişmelerle yerinden oynadı. Dost düşman bütün devletler, yeni bir dünya kurma planları yapıyor. Bu hengâmede, adaleti, barışı hâkim kılma iddiasındakilerin Üstadla yollarının kesişmeden ve onunla hesaplaşmadan bir adım atmaları mümkün görünmüyor.

“Durun Kalabalıklar”ın sahibi kollarını makas gibi açmış bizi bekliyor…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars irfanı var mıdır?... - Sayı 122
Hesaplaşma zamanı... - Sayı 120
Vah benim halime!... - Sayı 119
Devletimiz daim olsun!... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem
İranın neye ihtiyacı var?


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14508192
 Bugün : 2701
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629068
 Bugün : 148
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 134
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim