Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5387 kez okundu.     4 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

?YZGYNYN ALTINDA
Ali Erdal

  Sayı: 59 - Ocak / Mart 2008

Şiir!.. Konuşma nimeti verilen insanın en üstün verimi... Onun üzerinde büyüklerin hikmetleri (bir kısmı zaten şiir)... Peygamberlerin, iki cihan saadeti sağlayan emirleri... Ve "maşukun aşığına mektubu" İlâhî Kelâm...

Şiir!.. İnsanlığın Ufku'nun şahsında "insan"a gönderilen bu "Mektubu" anlamak için bir basamak... Beyin jimnastiği, kalp fırtınası... Derin tefekkür ve soylu aşk imtizacı...

Şiir; düşünenlerin teri, âşıkların gözyaşı, kahramanların kanı...

*

Arı bal yapmak, inek süt vermek, ateş böceği ışık saçmak, bülbül ötmek için yaratılmış; insan da şiir için... Yani "Mektubu" anlayıp, gereğince amel için... Hayvanlar gibi içgüdüyle değil; iradeyle, şuurla... "Şuur"dan gelmesi şiirin, boşuna olmamalı. İşte bunun için; yazmak değil sadece, şiiri okumak ve hattâ dinlemek bile bir değer...

Şiir, "insan" olmanın alâmet-i farikası...

*

Örümcek ağına, bal peteğine, kuş yuvalarına, yarasanın sesle yön tayinine, kuşların karşılıklı ötüşlerine, bukalemunun bulunduğu yerle hemhal görünmesine bakıp hayvanların şiir dışındaki sanat dallarına içgüdüyle de olsa- sahip kılındıkları söylenebilir.

Ama şiir... Sadece şiir... Fikir ve hisle "ötelerin ötesini" arayış çilesi şiir; bu arayış aşkı ile yaratılmış (insan)a, sadece insana has... İnsana özel... Hiç yaşamamış gibi yok olup gitmeyi kabullenemeyen soylu varlığın ruhanî ürpertisi...

Her şeyin içine bir miktar katılarak, damıtılarak, damlatılarak, sindirilerek, püskürtülerek insanlık dışı kokuları yok eden "esans" ve insanlık dışı korkuları yenen aşk iksiri...

Hayatı, nefsanî arzuların tatmini sanmak hamakatına panzehir...

"Allah'ı aramak idrakinin" sihirli âleti... Ab-ı hayat... Cemiyetin ortak rüyasını gören, gördüğü rüyayı yoran, bunu büyülü ve etkili bir dille anlatan deha şefliğinde milletçe, hattâ insanlıkça kullanılan âlet...

*

Şiir, insanla yaşıt... Her zaman ve her mekânda insanla...

İnsanlığın binlerce yıllık tarihinde şiirsiz bir tek toplum yok... Eliyle yonttuğu heykele tapan ve insan yediği söylenen ilkel kabilelerin bile şiiri var. Ateistler bile, din ve mülkiyeti inkâr eden komünistler bile, hayatı; erkek dişi kontrolsüz yaşamak, yiyip içip posasını dışarı atmak ve bir gün hiç yaşamamış gibi yok olmak sanan maddeciler bile şiirden kopuk değil.

Artık sonuna gelindiğine bütün insanlığın ittifak ettiği şu fani dünyada, şiirsiz toplum, şiirsiz zaman olmadığı gibi, şiirsiz mekân da olmadı... Böyle bir ifadeyi şiir dışında sadece din için kullanabilirsiniz... Ama romansız, tiyatrosuz, heykelsiz, resimsiz zaman ve mekânlar oldu.

Şiir yükseltir, düşünen varlığı yukarıya, yani hakka doğru... Ve cemiyeti... Hayat verir insana ve cemiyete... Gelmiş geçmiş bütün devletlerin, imparatorlukların en yüksek dönemleri, şiirde de üstün dönemleridir. Şiir idrakini kaybeden milletler tarih sahnesinden silindi.

Taş gibi kaskatı öldürücü gerçeklerden, uçuk kaçık hayallere kadar hiçbir şeyi dışında bırakmayan bir sanat dalı; ötelerin ötesini anlamak isteyen zekâya, ötelerin ötesine hasret kalbe sahip bir varlığa yakışmıyor mu?

Uzun lâfın kısası nerde insan, kelimenin gerçek mânâsıyla insan; orda şiir...

*

Yaratılmışların en üstünü Âdemoğlunun, o kadar fıtratına uygun ki şiir... Hayatının bir döneminde olsun şiire ilgi duymamış fert yok... Çoğu insan şiir yazmayı denemiştir... En azından bir mısra ezberlemeyen, güzel okumaya gayret etmeyen yoktur. Şair olma hevesi; ressam, müzisyen, mimar vs... olma isteğinden hep önde olmuştur... Hem de, para kazandırmayacağı biline biline... Çoğu kalem erbabının ilk eseri şiir kitabı... Şiir yazma arzusu, şiir ezberleme, şiir defteri tutma, şiir dinleme gayretleri, (insan) olmanın gereği... Bu kadar yaygınsa bir şey, sebebi basit duygusallık olamaz... Dedik ya şiir, "Mektub"u anlamak için basamak...

*

Bakın, "şiir gibi müzik, şiir gibi resim, şiir gibi bina..." deniyor da; hattâ şiir gibi kadın, şiir gibi futbol deniyor da; hemen hemen hayatın her sahasında şiir bu şekilde övgü unsuru olarak kullanılıyor da; "resim gibi şiir, heykel gibi şiir, müzik gibi şiir, saray gibi şiir..." denmiyor. Şiir; her şeyin güzeline yakıştırılıyor da, hiçbir şey şiire emsal olmuyor. Her yemeğe katılan tuz gibi, her şeyin içinde "şiiriyet" isteniyor. Âdeta güzellik ve estetik birimi... Bir damlası rengine boyayan mürekkep... Bir kaşıkla bütün kazanı yoğurt haline getiren maya... Bir damlası güzel kokular yayan esans... İçine "şiiriyet" katılabilen yüceliyor, değerleniyor... "Mensur şiir" bunun itiraz edilemez belgesi... Nesrin şiire yaklaşması, yani şiiriyet taşıması makbul, şiirin nesre yaklaşması eksiklik...

Bütün sanat dalları, şiir güneşinin etrafında birer gezeğen... Değerleri güneşten nasiplenmeye bağlı. Hattâ sadece güzel sanatların değil, her sahanın merkezi...

Bütün sanat dalları şiire takviye; müsbet ilimler, şiiri anlamaya zemin...

*

Şiir kalite ile o kadar özdeş ki, bütün yollar Roma'ya çıkar misali kim hangi sahada kaliteli bir iş yapsa, şiire yaklaşıyor, şiiri idrak seviyesi yükseliyor.

Dar ufuklarına bakmayıp şair görünme heveskârları ile "şair" diye alay edilmesi, haddini bilmemekle alay olduğu kadar, gerçek şair hasretinin de ifadesi. Bir şeyin hakikati ne kadar yüceyse, sahtesi o kadar yerin dibinde...

Ab-ı hayat evet, ab-ı hayat... Düşünen kafa ve hisseden kalp için...

*

Şu muhteşem manzaraya bakın...

Dünyanın en yüce ordusu, en kutsal şehri fethe gidiyor... Keremli Mekke'yi!.. İlk insandan beri Allah'ın evi olan Kâbe'nin bulunduğu beldeyi, karanlıktan kurtarıp hakikatine kavuşturmaya gidiyor! Dünyanın en üstün kadrosu, muhteşem bir resmigeçit halinde şehre yürüyor... Âlemlerin Efendisi, Başbuğlar Başbuğu (sa) atının üzerinde... Mübarek başlarını eğmişler, mübarek alnı neredeyse eğere değecek... Atını bir şair yediyor... Üstelik şiirler okuyor... Her biri bir orduya bedel nice kılıç ehli kahraman varken, görünüşe göre kılıçların konuşma vakti gelmiş iken, söz kahramanına bu şeref lâyık görülmüş. Şiirin fevkinde konuşan, kendisine vahiy gelenin önünde şiir okumak... Şiir ne ki, O (sav) varken... Şair sahabiye bu durumu daha fazla uzatmaması gerektiği söylenince, şiire devam edilmesi emrediliyor. Mekke'nin insanlığa açılışı şiirle...

İnsanlığın Ufku, insanın hakka giden yoluna kelimelerden örülü dikenler koyan bir şairin öldürülmesini emir buyuruyor. Bir müddet sonra o şair, yüce huzura geliyor; yazdığı meşhur kasidesini (bir sahabi olarak) okuyor. Mübarek sırttan çıkarılan mübarek hırka, mübarek ellerle şaire hediye ediliyor... Zaman gelecek bu mübarek hırka, şair bir milletin övüncü olarak "Mukaddes Emanetleri" arasında yer alacak...

Sahabi, harp meydanına bile şiir okuyarak atılıyor...

Ve bir mısra... Bir mısra hadis içinde, evet hadis içinde yer alıyor: "Söz Lebid'in sözü: 'Allah'tan başka her şey batıl'!" Şairin ismi mübarek dudaklardan dökülüyor...

Her dilde münacatlar, naatlar, kasideler, gazeller, divanlar vs... Hükümdardan çobana şiiri yazmak bir yana okumak, ezberlemek, hattâ dinlemek bile ayrıca değer olduğuna göre bütün İslâm dünyası şair... Her halde dünyada yazılmış bütün şiirlerin yarıdan çok fazlası İslâm'ındır. Say say bitmeyecek şiir kahramanları...

İnsan için gelmiş dinin, insan fıtratına uygun sanatın hakkını vermesinden ve aykırı olana haddini bildirmesinden tabiî ne olabilir?..

*

Nemrutlardan, Firavunlardan bir tek mısra olsun var mı? Zamanımıza gelme zorluğu mu diyecekler.. Öyleyse, son yüzyıl diktatörlerinden, zalimlerinden, tiranlarından birer mısra okusunlar... Hiç olmazsa çevresindekilerden okusunlar. Zalimlerin yalakaları, yardakçıları, sihirbazları, büyücüleri, kâhinleri, falcıları, şakşakçıları çoktu ama şairleri yoktu.

Zulmün şiiri yazılamaz... Zulme şiir yazılamaz...

Budizm ve benzer batıllardan doğmuş şiirler, o bölgeye gönderilmiş peygamberlerden kalmış hikmet çakıntıları sayesinde...

Komünizm, sosyalizm, faşizm ve benzerleri sadece istismarcı... Davaları için, şiir adını verdikleri manzumeleri kullandılar... Hiç olmazsa şiirin bir değer olduğunu olsun idrak ettiler.

Gelelim Kapitalizm'e...

Her türlü imkânla kahramanlığın enayilik, sadece kendini düşünmenin akıllılık olduğunu halka telkin etseniz... Emniyet kuvvetleri başta olmak üzere herkesin elinden silâhları toplasanız; çocuklarda bile mantar tabancası bırakmasanız... Başta emniyet kuvvetleri olmak üzere bütün teşkilâtları lâğvetseniz... Herkesin gemisini kurtaran kaptan olduğundan emin olunca kafesinde zor zapt ettiğiniz azgın iri canavarı salıverseniz... Ne olur şehrin hali?.. Kapitalizm işte bu... Kendileri bile vahşetle birlikte anıyor: "Vahşi kapitalizm"... "Fertlerin serbest rekabeti toplumu da kalkındırır" denilerek insandaki şeytan, insandaki canavar, insandaki hayvan serbest bırakılıyor. Ne şekilde olursa olsun kazan ve ne bahasına olursa olsun başar... Kapitalizm bir canavarı değil, bütün insanlardaki canavarları meydana saldı. Dünya böyle bir arena, bütün insanlar gladyatör... Dünya imparatoru başparmağını yukarı kaldırıyor...

Elektrik, ateş, su, rüzgâr vs disiplin ve kontrol altına alınırsa faydalı, alınmazsa zararlı... Nefs öyle korkunç bir enerji ki... Kötü yanını ifade için canavar dedik... Canavar değil enerji... Hayvandan aşağı da düşürebilir, melekten yukarı da çıkarabilir... Hiçbir sınırlama, kontrol tanımadan her nefse "istediğini yap" demek, insan sayısı kadar canavarı meydana salmak değil de nedir? Gücü gücü yetene... Maddeye hâkim olanın, her şeye hakkı var, fakirin yaşamaya hakkı yok... "Fakir misin, akşamdan öl!"... Hak yok, kuvvet var... "Hayat bir mücadeledir"... Enayi misin sen, sen mi kurtaracaksın?..

Kapitalizm... Taşları bağlayıp, köpekleri salıvermek misali kötülük yollarını açan ve iyilik yollarını tıkayan ve bunu sistemleştiren ve sömürüyü meşrulaştıran hattâ teşkilâtlandıran ve ekolleştiren; zorla almayı, mecbur edilmedikçe vermemeyi marifet gören; alkolü medeniyet, uyuşturucuyu mahkûmiyet, cinayeti zekâ sporu, hattâ mistik ürperti haline getiren; hiçbir sınır ve kontrol tanımayan sistem...

En basit tarifle şiir (ben)in üstünde bir değere hayranlık, o değer için fedakârlık ve o değer için tefekkür ise; (ben)liği, bencilliği aşmak ise... Nefs denen canavarı disiplin ve kontrol altına almayan bir sistemde şiire yer olabilir mi? Serbest rekabet dışında hiçbir şeye, inkâr ve reddedecek kadar olsun yer yok... İdeolojisiz, tanrısız, ibadetsiz, kitapsız fertler, kalabalıklar... Ve ruhsuz... Yiyip içip posasını atan, cinselliği sınır tanımadan yaşayan bir yaratık... Hayvan bile bu tarifin dışında kaldığı için (hayvan) demedim, (yaratık) dedim. Bu sistemde şiire yer olamaz... "Yok" demiyorum... Yok demek, olma ihtimalini varsayar. En azından bugün değilse yarın için bir ümit vardır. Bu sistemin fikriyatında, repertuvarında şiir idraki bile yok.

*

Şiiri idraki; insanla hayvan arasındaki çizgidir...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Ali ERDAL    17.02.2009
Yorum : Ekrem!.. Haberini almak ne güzel!.. Aslında hemen cevap yazmak istedim, ama haberini almanın sevinci ile bir süre düşünmek istedim... Yazmanı arzu ederim. Güzel yazılar da çıkar. Madem bu yolla haberleşmek mümkün, ali.erdal at kardelendergisi.com a mail gönder. Ben onu alınca MSN adresimi veririm... İmkânı varsa görüşmeyi isterim. Hattâ görüşmeliyiz. Bu imkânlar, iyi şeyler için kullanılmak için verilmiştir aslında... Hasretle selâm ve sevgiler... ali erdal




Ekleyen : ekrem yylmaz    15.02.2009
Yorum : selam... hocam, size uzun aradan sonra kendimden haber olsun ve adresimi bildireyim diye yazıyorum. dergiyi ve yazılarınızı hep takip ettim. lakin ben yazamadım ve haberleşemedik. tabi benim yüzümden... içimde yazmak isteği var. inş... başlarım. "çizginin altında" ya gelince; çok kuşatıcı ve kuyumcu hassasiyetiyle kaleme alınmış bir yazı.. her zaman olduğu gibi kılı kırk yaran ve çok kereler temize çekilmiş ve düzeltilmiş ve şiiriyeti setr edilmiş bir nesir. didaktik... öğretici ve özendirici: insanın, bu yazıyı okuyunca "hadi bir şiir yazıvereyim" diyesi geliyor. elinizden hürmetle öperim. ekrem




Ekleyen : Ali ERDAL    05.02.2009
Yorum : Emine Hanım, “Şiir gibi” yorumunuz için çok teşekkür ederim. Böyle değerlendirmelerin teşvik ve ortak hareket yönünden çok faydalı olduğu muhakkak... Site Editörümüz Yavuz’un bu sayıdaki yorumlara cevap yazmanın ehemmiyetine işareti üzerine, sizin yorumunuzla, artık yorumlara cevap yazmaya karar verdim. Selâm ve saygılarımla… Ali ERDAL




Ekleyen : Emine AKYOL    04.02.2009
Yorum : Şiir, kelimelerle resim yapma sanatıdır demiş birileri... Öyle bir resim ki bu; nesnelerin değil, duyguların resmi yapılıyor kelimelerle... İnsanın hayatın zıtlıkları arasında aradığı ahengin resmi sanırım şiir... Yazınız çok güzel olmuş Hocam Elinize yüreğinize sağlık





 
İranın neye ihtiyacı var?... - Sayı 122
Kırk... - Sayı 121
Kırk gün bir ölüyü bekley... - Sayı 121
Sıradan bir filme bu alâk... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (122):
Tarih boyunca izlediği politikalar, güncel meselelerde takındığı tavır çerçevesinde, doğu medeniyetinin aslî unsurlarından İran'a bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


Türkçe’nin kırpıla kırpıla ne hale getirildiğine bakmadan kalkmışız, “eser vermeli, eser vermeli” diyoruz.
Halbuki “Güneş Dil Teorileri”nin temel yapılmak istendiği bir dili kullanarak karşımızdakilerle konuşup, anlaşabildiğimize şükretmeliyiz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Anlam peşinde
Bizim olmayan gemide kaptan olmak
Parlamenter sistem ve mağdurları
Kırk gün bir ölüyü bekleyeceksin
Niye döktün gözyaşımı


Ali Erdal - Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal - Sıradan bir filme bu...
Ali Erdal - Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal - Kırk
Necip Fazıl Kısakürek - Kıraat kitabı
Ekrem Yılmaz - Derinlik
Ekrem Yılmaz - Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz - Kürtlerin PKK ile im...
Dergi Editörü - Çare
Site Editörü - Anlam peşinde
Necdet Uçak - Niye döktün gözyaşım...
Necdet Uçak - Olacak
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Malazgirtin aslanlar...
M. Nihat Malkoç - Anadolu Türk masalla...
Ayhan Aslan - Yamyam
Mehmet Balcı - Şimdi
Mehmet Balcı - Dönemem
Ahmet Çelebi - Gazzeli çocuğa
Halis Arlıoğlu - Parlamenter sistem v...
Halis Arlıoğlu - İçimde bir yara var
Murat Yaramaz - Artık yeter
Murat Yaramaz - Masal
Mevlüt Yavuz - Sanma ha!
Cemal Karsavan - Seni düşünürüm
Heybet Akdoğan - Gülsema
Emine Öztürk - Hapis
Zekeriya Yılmaz - Bıraktın
Mehmet Ali Metin - Doğu ve Batı’nın hik...
Yaşar Akyay - Bizim olmayan gemide...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14443943
 Bugün : 2804
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 627648
 Bugün : 369
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 72
 121. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim