YILAN SATENY Gönül Karaarslan Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2009
Zulmün rengi nedir? Her zulmün rengârenk uzantısı gökkuşağı gibi âlemi kaplamışken en çirkin rengiyle Gazze'de boy gösterdiği bu günlerde her Müslüman daha doğrusu her vicdan sahibinin yüreği boğulurken, söylenecek her söz kifayetsiz kalıyor. Zulüm bu sefer haksızca “en çirkin şekilde atılan iftira” gibi... Gerçeği biliyorsun, biliyorlar fakat itham o kadar ağır ki kendini savunurken yakıştırılmasıyla duyduğun utançla yüreğin kıskaçlar altında inler ya o mânâ. Haklıyken zalimin zulmünün kahredici yok edişiyle, çaresizlik içinde “bu da mı bu kadar mı” diye kahrolmakta yetmiyor.
Zulüm ağır, daha da ağırı bu zulmü yapanların da insan (!) olması daha da ağırı bu insanlar bu kadar nefrete nasıl sahip oldu. Ortada savaş yok. Daha doğrusu, kendisini savunan karşı cephe, muhatap yok. Öyleyse; savunmasız çocuk yaşlı kadın silâhsız genç erkek katlediliyorsa suç ne? Çocuklar şeker mi çaldı? Alınlarına keskin nişancı kurşunu hakketti. Ne oldu dünyanın bilmediği, zulmün rengi dedik ya... Bu renk korkunç, bu renk içler acısı, bu renk yürek takatinin yitirildiği yer.
Dünyayı sevmiyorum, demokrasi manyağı dünyada prosedür, yanlı ve menfaat sahiplerinin kurallarıyla oraya buraya çekiştirilip duruluyor. Hiçbir mânâsı yok, ismen var fakat muamelatta yok. Ne yani insan hakları sadece dünyada terör örgütü elebaşları için mi geçerli, mazlum, günahsız, çaresiz, savunmasız çocuklar için geçerli değil mi?
Zulmün adı ırkçılık, rengi yılan sateni... Rengi yılan sateni dediğimde dahi utandım. Çünkü yılan zalim değildir, o da en az o çocuklar kadar masum. Adı irkilttiği ve biraz da mecaz anlamı için o kadar, yoksa Rabbimin ol emri ile sadece bir hayvan ve günahsız.
Dünya kurulalı beri, her ne kadar zulüm oldu ise bir o kadar ve fazlası ile Rabbimizin rahmetini gözlemlemişizdir. Bilemediğimiz rahmet kapılarının bir an önce açılması temennisi ile okuyan her ağızdan bir Fatiha istirham ediyorum.
|