YNTERNET HASTALIKLARI Kadir Bayrak Sayı:
63 - Ocak / Mart 2009
Çoğu zaman içinde çözüm barındırmayan ve sadece yakınmadan ibaret kalan tespitlere itibar etmeye değmez. Az sonra yapmaya çalışacaklarımızın da bu nev’iden olmaması için tespitten ziyade teşhis koymaya gayret edeceğim. Zira hastalığın adının konması, tedavinin ilk, belki de en önemli basamağıdır.
Günün harika icadı internetin hayatın hemen her alanına doğrudan veya dolaylı olarak büyük kolaylıklar getirdiği muhakkak. Ancak diğer yandan internet sebebiyle duçar olduğumuz hastalıkların sayısı ve niteliği de endişe verici. Kişinin mesleği, ilgi alanı, zaafları yüzünden farklılıklar gösterse de hastalıkların bütün bir cemiyeti etkilediğinde şüphe yok.
Saydıklarımızdan ibaret olmasa da en çok bilinen ve dikkat çekenleri yazmaya çalıştık. Yazının sonuna da düşünebildiğimiz tedbirleri sıraladık.
Dil Yarası
Küçük kardeşi cep telefonu ile el ele veren internetin en bariz etkisi "dil"de görülebilir. Uzağa gitmeye gerek yok, bu etkiyi kendimizde ve çocuklarımızda görebiliriz. Sanal (!) ortama, hangisi olduğu meçhul ama Türkçe olmadığı kesin bir dil hâkimdir. Alternatifi mevcut olduğu halde Türk alfabesinde bulunmayan harflerin sık kullanıldığı, iletişimi hızlandırmak adına neredeyse tüm sesli harflerin yok sayıldığı, kelimeler hatta cümlelerle ifade edilebilecek meramın tek bir sembolle geçiştirildiği, sadelikten çok kolaycılığı, hazırcılığı teşvik eden bu dil her geçen gün yayılmaktadır. İşin kötü tarafı genel kabul görmeye başlayan bu dil için normalinin, olması gerekenin bu olduğu kanaati hâkim olmaktadır. Daha fazla örnek vermek mümkünse de bu kadarı bile hastalığın şifa kabul etmez bir aşamaya doğru ilerlediğinin yeterli kanıtıdır.
Ahlâkî çözülme
Televizyonun ilk yıllarında ekranda beliren erkeğin kendisini gördüğü zannıyla örtüsüne daha sıkı bürünen ninenin torunları için göze yasak kalmadı artık. Herkes görmek istediği her şeye ulaşma hürriyetine (!) sahip internette. En ciddi sitelerin bile bir köşesinde cinselliği hatırlatan resme, habere, reklâm kutucuğuna rastlamak mümkün. Dil mevzuunda da belirttiğimiz gibi fizikî, ruhî gelişime ters düşen, inanç ve kültür dünyamıza aykırı bu durum normal bir şey gibi karşımıza çıkıyor.
Tembellik
Kitap, ansiklopedi, kütüphane, kitap kokusu, dergi, mürekkep... İnternetle bu kavramlar da tarihe karıştı. İnternet kafeler, arama motorları, kopyalayıp yapıştırma yükselen değerlerimiz. Bir zamanlar dönem ödevi için yılda iki kez olsun kütüphaneye gider, aradığımız konuyu bulmak için az da olsa kitap karıştırır ve bulduğumuz ödevi çizgisiz kağıda mürekkepli kalemle yazardık. Şimdi çocuklarının performans ödevlerini anne babalar arama motorlarına yazıyor, bulduğu sayfayı kopyalayıp yeni açtığı bir sayfaya yapıştırıyor ve yazıcıdan çıkarıyor.
Her yaşa her kesime hitap eden oyunlar da cabası. Müptelası olunan oyunlar sebebiyle ekran karşısından günlerce kalkmayan, kalkamayan çocuklar, gençler, yetişkin insanlar var. Kullanıcısı tarafından üretilen hayal kahramanlarının bile ekonomik bir değeri var ve komik gelse de bunlar alınıyor satılıyorlar. Yine kısa yoldan para kazanmanın aracı kumar, internetle sektör haline getirildi. Spor karşılaşmalarının ötesinde akla hayale gelmeyecek pek çok konuda bahis oynamak mümkün.
Seviyesizlik
Sayıca daha fazla insana hitap etme isteği en ciddî sitelerde bile seviyeyi düşürüyor. Ziyaretçi ile reklâm sayısı doğru orantılı. Alınan reklâmlar ile ayakta kalan internet siteleri, reklâmların sayısını ve süresini arttırabilmek için ziyaretçi sayısını çoğaltmak zorunda. Bu da onları daha az zahmetle hazırlanıp daha çok talep gören magazin, spor, alışveriş gibi hazmı kolay konulara yöneltiyor. Sürekli bu tip bilgilendirmeden meydana gelen bir bombardımana muhatap internet kullanıcıları özellikle de çocuklar giderek okuyarak değil görerek bilgi sahibi olmaya başlıyor.
İnternet içinde iyiyi ve kötüyü barındıran, şartlarını sağlayan herkesin dâhil olabileceği devasa bir ortam... İyi yanları için aynı şeyi söyleyemesek de kötülüğün tedbir alınmadığı takdirde hemen yaygınlaşacağı bugüne kadar yaşanan tecrübeyle sabit.
Dünyada, ülke genelinde ve yerelde internet hastalıklarını gören, bilen ve tedavisi için kafa yoranların sayısı az değil. Ne var ki bu insanlar, tek bir çatı altında toplanamadıklarından sesleri zayıf ve havada kalmakta. Örgütlenemeyen ve arkasına kanun dolayısıyla devlet gücünü almayan her sesin aynı akıbeti paylaşacağını söylemeye gerek yok. Bu sebeple internet hastalıklarıyla mücadelede daha önce özel televizyon kanallarıyla yaşanan süreçte olduğu gibi kanunî bir alt yapı şart. Mevcut yapıyı işler hale getirmek, eksik yanları düzenlemek devlete düşüyor. Bu anlamda aile şifresi, sınırları iyi tespit edilen kapatma cezaları doğru ve güzel ama yeterliliği tartışılır. Araştırmacılığı teşvik ettiği zannedilen, aslında internetin sağladığı kolaycılıkla örtüşen eğitim sistemine çeki düzen vermek de devletin görevi.
Ancak esas çözüm şahıs planında yapılacaklardan geçiyor. Çocuklarımızı olabilecek en makul yaşta internetle tanıştırıp onların internet karşısında geçirdikleri süreyi sınırlamak, onları sürekli kontrol altında tutmak bıkmadan usanmadan yapmamız gerekenler arasında. İlerde vahim hatalara düşmelerini engellemek için fedakârlık yapmayı göze almalıyız. Beğenmediğimiz dili kullanmamak, içeriğini onaylamadığımız sitelere girmemek bizim elimizde. Bir başıma ben neyi değiştirebilirim düşüncesi, sistemli şekilde yürütülen propagandaya ve parçası olmamız istenen sürü psikolojisine uygun bir davranış olur.
|