Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     6622 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

K?mil Olanyn Hakky
Ali Erdal

  Sayı: 46 - Ekim / Aralık 2005

İstense de istenmese de, kabul edilse de edilmese de İslâm; dünya gündeminin birinci maddesi… Hem de, bu madde görüşülmeden ikincisine geçilemeyecek aciliyette ve ehemmiyette… Çünkü, bütün değerlerini kaybeden, her şeyi birbirine karıştıran ve kaosa düşen İnsanlık; bir yüce değere muhtaç ve onu arıyor… O yüce değer de İslâm'dan başkası değil; zira onun dışında her şey eksik... İslâm öylesine tam, diğerleri o kadar eksik ki, herkes ve herşey eksiğini ondan tamamlıyor ve bunun için de onun kavramlarını kullanmak zorunda kalıyor.

İşte birkaç örnek…

Adı “Ata” soyadı “Türk” olan medyanın, kısa ömürlü sineklere benzeyen kahramanı (!), bir otel odasında ölü bulundu. Bunun üzerine annesi, herkesi güldüren bir cevahir yumurtladı: “Bu vatana benim de bir şehit vermem gerekiyordu”... Zavallı, ölen oğlunu yüceltme ve kendisini savunma sevdasına öylesine kaptırmış ki kendini, gülünç duruma düşürdüğünün ve hem o zamana kadar annelik görevlerini yapmadığının hem de böyle bir ifade kullanmaktaki hatasının farkında değil.

Bazı ölülerin; mesleğine ve ölüm sebebine bakılarak “basın şehidi”, “görev şehidi”, “demokrasi şehidi” gibi etiketlerle gömüldüğünü sık sık görüyoruz. Savaştan sağ dönen yabancı askerlerden de haberlerde “gazi” diye söz edildiği oluyor. Bir televizyon, Vietnam savaşına katılan Amerikan askerlerinin toplantısını, “Vietnam gazileri bir araya geldi” şeklinde vermişti… Pisi pisine ölüm ve sıradan ölüm ile üstün bir gaye uğruna ölümün ve kazadan kurtulanla, savaştan sağ dönenin farkını sadece İslâm ayırdediyor. Çünkü sadece o, uğruna hayat verilecek değerde... Bir İngiliz atasözü, “Uğruna can vermeye değecek değeri olmayanın, hayatının da değeri yoktur” diyor. Öyle bir hayatın değeri olmadığı gibi, uğruna ölünenin de değeri yok... Bu sebeple ölülerine ve dirilerine değer kazandırmak isteyenler, her şeyi birbirinden ayırdeden sistemin kavramlarına muhtaç... Farkında değiller ki, böyle yapmakla ne ölülerine, ne dirilerine değer kazandırıyorlar... Gayeleri ne olursa olsun böyle yapanlar, sadece İslâm’ın değerini pırıldatıyorlar...

Nazım Hikmet, “Kapital”e; hayranlığını ifade için “Hafız-ı Kapital olmak istiyorum.” demişti. Niye “Kapital’i ezberleyeceğim” veya “Kapital'in ezbercisi olacağım” demiyor. Diyemiyor… Dini, esastan reddeden bir ideoloji için vatanını terk ettiği halde, bir mübarek gecede Romanya’da camiye gitme ihtiyacı duyduğu gibi, bâtıl dâvasını ve dâvasına bağlılığını ifade için İslâm’ın kavramına sığınıyor... O da biliyor ki, “Hafız-ı Kur’ân” olunur ama, “Hafız-ı Kapital” olunmaz... Bir başka kitabın da hafızı olunmaz... Çünkü Kur’ân, hafızı olunacak kitaptır. Ama ne Kapital, ne bir başkası buna değmez... Nitekim, Nazım Hikmet bile, mistik bir lâf etmiş ama, şu anda hiçbir değeri kalmamış kitabı, istediği halde, ezberlememiş… Kur’ân-ı Kerîm dışında hiçbir kitap bu seviyeyi bulamadı, bulamayacak. Öyle söylemekle, kitabının değersizliğini ve Kur'ân'ın değerini ilân etti; o kadar...

Bir şeyi protesto için yemek yemeyeceklerini ilân edenler, eylemlerini yüceltmek için “oruç” ifadesine sığınır. Çünkü, filân şeyi şöyle şöyle yapmazsanız, aç duracağım dese hiçbir tesiri olmayacak… Yemezsen yeme, derler adama… Ne yapsın zavallı, hareketine bir yücelik katması lâzım… O da, sadece yemek yememekten ibaret olmayan ve yerine getirene dünyalardan üstün yücelikler kazandıran “oruç”tan başka ne olabilir?.. "Açlık grevi" demek de yetersiz. “Açlık orucu” tuttuğunu iddia eden, zannettiği gibi hareketini, “Açlık orucu” demekle “ibadet” seviyesine yükseltemez. Gayesi ne olursa olsun, sadece İslâm’ın bir değerini ilân etmiş olur; o kadar…

Efes’te medfun olduğu söylenen “Meryem Ana”yı ziyaret eden Hristiyanlar’ın “hacı” olduğununu yazar, kâğıt yığını gazeteler… İslâm’dan başka hiçbir inanışta hac yok. Şurayı burayı ziyaretle “hacı” olduklarını söyleyenlerin ve böylelerinin “hacı” olduğunu iddia edenlerin kendileri bile söylediğine inanmaz. Sadece inanışlarında böyle bir müessese olmadığını, haccın İslâm’ın özenilecek bir müessesi olduğunu belirtirler,o kadar...

Mucize!... Allah'ın peygamberlerine, peygamberliklerinin delili olarak bahşettiği kudret... Allah'ın izniyle, koyduğu kuralların dışına çıkabilme gücü... "Kul" olmalarına rağmen, emirler manzumesini bildirmekle görevlendirdiği seçkin insanlara (peygamber) verdiği imkân... Yalnız onlara mahsus... Ama bakıyorsunuz, mucize, aslının ve hakkının dışında da kullanılıyor. Rahatça, "Filân kişinin yaptıkları mucizedir" diyebiliyorlar... "Bir mucize oldu ve kazadan kurtuldu" diyebiliyorlar... Cahil müslümanların da dilinde... İslâm düşmanları bile kullanıyor... Kim ne derse desin, "olağan"ı aşmanın sistemi ve dolayısıyla da kavramı, sadece İslâm'da ve sadece peygamberlere mahsus... Bunu hakları ve hadleri olmadığı halde kullananlar, sadece İslâm'ın üstünlüğünü belirtmekle kalmıyorlar, kendi aczlerini de ilân ediyorlar... "Mucize", öylesine herkesi "acz"e düşürüyor ki, onun yerine şu dense bile denemiyor. Peygamberlik iddia edenlerin zavallılığını, tarih kaydediyor. "Tabiat ne harikalar yaratıyor" kabilinden bilerek veya bilmeyerek yarıtılmışlara tanrılık izafe edenlerin hem kendileri, hem "tanrıları" aşılarak, "aciz" bırakılarak gülünç duruma düşürülüyor. Mucize, peygamberlerin, bütün davalara karşı, meydan okuması...

Peki, aldıkları ve özendikleri ile eksiklerini tamamlayabilecekler midir? Asla!.. Eğer bir iman manzumesi eksiksiz ve tezatsız ise, yani kâmil ise ondan kırpıntı halinde bir şey alınamaz. Çünkü alınan, kâmil müessesenin bütünü içinde bir kıymettir. Dışında bir şey ifade etmez. Oradan alıp, başka bir yere monte etmekle, o değer kazanılamaz.

Tek yol, "Kâmil sisteme" teslim olmaktır. O zaman ancak iki cihanda selâmete erilir… Kâmil olanın hakkı, ya hep, ya hiçtir... Ya tamamına iman edersiniz, ya tamamını inkâr edersiniz...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : testi    07.12.2008
Yorum : yanlış mantığın insanı nasıl yanlışlara sürüklediğini göstermek için baştan sona yanlış, ibretlik bir yazı. Tebrikler yazarı Ali Erdal beyefendiye, bir insan bir yazıda bu an fazla bu kadar mantık yanlışı yapar ve bu kadar yanlış yazar.




Ekleyen : ali erdal    
Yorum : slm adaş beni tanıdın mı daha önce e mail atmıştım sana sonra sende bana cevap yazmıştın. O günden sonra e mail attıysdamda size ulaşamadım ama bende bu yola ulaşmayı uygun buldum. Neyse size gönderdiğim e mailde terşekkürlerimi bildirmiştim bana değer verdiğiniz ve sözlerimi iyi niyetle karşıladığınız için şimdi belki sıkıldınız sözlerimden ama ne yapayım. Sizden bir ricam olacaktı yazxarlık konusundfa sizden destek istiyorum düsncelerimi aktaracağım bir platform arıyorum. Hiçbir ücret talebinde bulunmuyorum sadece kendimi anlatmam gayem. şimdiden teşekür ederim.





 
Nereye kadar?... - Sayı 126
Yolculuk... - Sayı 125
Büyük depremin öncüleri... - Sayı 125
Kardelen’in 35. toplantıs... - Sayı 124
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16324951
 Bugün : 6136
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 694351
 Bugün : 262
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 165
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim