SİYASET ZOR ZANAAT... Kadir Bayrak Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2010
Siyasetçinin iki gömleği olur; biri bayramlık, biri idamlık... Devlet televizyonu tarafından hazırlanan ve rahmetli Adnan Menderes’i anlatan “Ali Adnan: Başvekil” belgeseliyle ilgili haberi izlerken kulağıma çalındı bu tanıdık cümle. Aynı gün özel bir televizyon kanalının haber bülteninde ise başbakana suikast ihbarı olduğu, bu sebeple yakın korumalarının sayısının arttırıldığı söyleniyordu. Cuma namazı çıkışında görüntülenen başbakanın etrafında onlarca koruma, eli silahlı yüzlerce resmi kıyafetli polis, kameraların tespit edemediği bir o kadar da sivil polis... Siyaset zor zanaat.
Yarım asrı aşan demokrasi tecrübemiz millet iradesinin karşılık bulduğu, parlak zaferlerle dolu değil maalesef. 1950’yi milât kabul edersek hepsi topu topu 60 yıllık bu macerada; temel hak ve özgürlükleri kökünden yok eden iki silâhlı darbe (1960 ve 1980 darbeleri), temel hak ve özgürlükleri askıya alan iki muhtıra (1971 ve 28 Şubat muhtıraları), bir başbakan ve iki bakanın idamı, başbakanlara suikast girişimleri, marş çalınınca şapka alıp gitmeler, köşe başlarını tutuyor.
Siyaset zor zanaat.
60 yıllık tecrübe, siyaset ve siyasetçiyi; hak, hukuk, adalet, eşitlik, liyakat gibi ulvî kavramlar yerine aşağılayıcı, hakir görücü ne kadar kavram varsa onlarla anılır hale getirdi. İçinden çıktığı toplumun üstünde, onun en iyi, en güzel, en üst modeli olması gereken siyasetçi, millet hafızasında adam kayıran, bal tutunca parmağını yalayan, haksızlık, usulsüzlük yapan, haram yiyen en aşağılık temsilcisi haline geliverdi.
Belki de planlı, programlı olarak izlenen bir politika neticesinde bu hale getirildi.
Siyaset zor zanaat.
Resmî dairede, arkasına aldığı devlet gücüyle küçük dağları az önce yarattığı edasındaki alelade bir memur karşısında en haklı talebini dile getirirken kızaran, bozaran, nutku tutulanlar; nihayetinde verdikleri bir oy’a karşılık en olmaz isteklerini bir nefeste dile getirdikleri siyasetçi karşısında aslan kesilirler. Bu anlayışa göre yol, su, elektrik getirmek, iş, aş bulmak siyasetçinin öncelikli vazifesidir!
Armut piş ağzıma düş anlayışının toplumda yerleşmesinde siyasetçinin suçu yok mudur; elbette vardır. Bugüne kadar siyaset literatürüne giren öyle vaatler de bulunulmuş, vatandaşın hayal ufkunu zorlayan öyle icraatlar oy avcılığı uğruna dile getirilmiştir ki, duyan vaatte bulunanın partisine oy vermekle kişinin bu dünyasının ihya olacağını zanneder... Velhâsıl siyaset zor zanaat.
Bütün bu kötü mirasa ve gireceklerin de aynı akıbete uğrama ihtimaline rağmen, millet iradesini hâkim kılmanın şu an için siyaset dışında başka bir yolu da bulunmuyor.
Hakkıyla yapmaya çalışanların zamandan, paradan, sağlıktan, sevdiklerinden ve daha nelerden feragat ettiklerini söylemeye ne hacet.
Her biri ayrı meşrepte, meslekte, yaşadığı bölgeye, şehre, köye göre değişen istekleri, ihtiyaçları farklı fertlerden meydana gelen koca bir milleti idare etmeyi, idare ederken her birinin hak ve menfaatlerini korumayı göze almak! Yeri geliyor çocuklarımızı bile mutlu etmek mümkün olmazken koca bir ülkeyi yönetmeye talip olmak nasıl bir cesaret işidir!
Bütün bu sayılanlara rağmen siyasete girenlere kahraman gözüyle bakmak gerekmez mi...
|