FİGÜRANSIZ OYUN Ziya Paşa Akyürek Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2010
Erentürk Yılmaz'a
Halayların başında durmuş elinde mendiliyle, bir türkü söylüyor o Anadolu diliyle:
Harman üstü türlü Pazar
Hepsi bir ezberi bozar
Hak Teâlâ etmiş nazar
Gönlünü yokladın mı hiç
Feryadın göğe çıkıyor
İsyanın dağlar yıkıyor
Hepsi Muhammed kokuyor
Gülleri kokladın mı hiç...
Halay başının sözlerine kulak kesildim; bu halay başka halay, bu halay hüznün halayı, anladım. Nedir bu kadar derinden dokunan sözleri söyleten diye merak edince bir çay molasında muhabbetimiz oldu halay başıyla.
Ondan dinlediklerimi aktarayım size:
“Ağam benim, paşam benim, beyim benim. Biz insanlar çok cahiliz. Bazen hiç olmadık şeye canımızı sıkar kendimize ikinci sınıf insan muamelesi yaparız. Hâlbuki çok değerliyiz. Eşref-i mahlûkat değil miyiz? Ahsen-i takvime mazhariyetimiz nerde kaldı da bu fakir düşünceler aldı götürdü tüm zenginliğimizi. İşte derinden vurgun yedikçe derinden söyler olduk. Yıllardır bu köydeyim. Hava benim, güneş benim, ay benim. Sularım gelir dağlardan, hatıralarım yazılıdır tüm çağlardan. Benim yapacaklarım öyle mukaddestir ki onu Allah Cebrail'le yollamış. Yazımı Kur'ân'ında anlatmış bana.
Ve ben ise şimdi dünün hüzünlerini, yarının endişelerini bugünkü duygu ve düşüncemin üzerine koyuyor, artık hiçbir şey düşünemeyecek kadar kendime işkence ediyorum. Biz değil miydik bir misafir gelişinde veya bir hediye verişinde tüm insanlığı soluklayan. İnsanca duyup, insanca doyan... Bu yıllanmış açlığımız geliyor da aklıma mızrabı inceden dokunduruyorum gönül nazmına. Neylersin işte.”
Gözleri dolunca ben çayları tazeleme bahanesiyle onu biraz yalnız bıraktım. Aslında bende de hissiyat ondan farksız değildi. Kalbimizden geçen duygular, aklımızın hesapları nereye kadar giderse gitsin kendimize vereceğimiz asıl değeri unuttuk mu dünya bizim olsa ancak Karun kadar mutlu ve mesut oluruz. Oluruz da bir Süleyman tebessümü düşmez dudaklarımızdan. Çayına kaç şeker atayım diye sorduğumda “Biraz şekerli olsun.” dedi. Bu deyişi duymalıydınız.
Acılara yeter dercesine “Şekerli olsun biraz.” derken orada olmalıydınız. Beyim diyerek başladı yine söze:
“Bizi biz yapan değerlerin yok oluşu ve bu oyunda baş aktör olduğumuzu unutuşumuz beni yaralıyor. Bizim köyün bir imamı vardı: Mehmet Hoca. Derdi ki: Canın değerini can taşıyan bilir.
Hocam ne güzel söyledin, derdim. Garipler hüznünü giymiş, fukara tulumu içinde kaybolmuş, zenginim diyenler enginlerden bihaber, ağaları ağalık terk etmiş. Kimse kendi değil. Kendi olamayan da etrafını kendi gibi göremiyor işte. Biz medresede okuduk paşam medresede. Buralar da büyükler büyük, küçükler küçüklüğü bilecek kadar büyük idi. Şimdi küçüldükçe büyükler, büyüyemez oldu küçükler. Rahmetli ninemden duymuş idim. Gönlü derdini taşıyamayınca derdi ki:
Kendini bilen Allah'ı bilir
Allah'ı bilen kendini bilir
Kişi erlikten makam almışsa
Hayatı yalnızca Hak için olur
Kocakarı tesellemesi bekleyenler o kadından böyle veciz şeyleri duyunca şaşırırdı. O halinden mahcuptu, bizse hayrandık ona. Aramızdaki farka bakarak şu an anlıyorum ki zamana inat yaşayan az kaldı. Kâinatın resmine hayran olan, onda Yaratan'ı bulanlara hasretim ben esasen. Şimdi bu yanık türkülerin dilimize düşüşü, arkamızdan bir deli poyraz esti gitti desinler misali.
Haklısın dercesine kafa salladım o an. Bu sözlerle sizleri baş başa bırakmamın sebebi benim de o halay başı kadar yaralı oluşumdur. Bugün dünya sarhoşluğunda olanların ahiret hesabında olamayışı yakar içimizi.
Yerinden kalktı ve bana da gel, dedi. Yine halay tuttu sohbetin koyu yerinden. Sözlerine düşen öyle can yakıcı nağmeler vardı ki:
Deme yapayalnız kaldım
Kendimi hicrana saldım
Sen özlenen gonca güldün
O Yâri bekledin mi hiç
Ben baharın zühresinde
Güller gördüm çehresinde
Nedir titreme sesinde
Kalpte aşk sakladın mı hiç
Hasret dilde olmuş da vird
Sanki gurbet tek sana yurt
İçi kemirir bak koca kurt
Hesapla hakladın mı hiç...
Figüransız oyunda baş aktör olduğumuzu ve her dem Allah'a yol bulduğumuzu böyle bir halay zinciriyken anlamamız da bize etraftaki tabloları ne kadar da görmezden gelmişiz, dedirtiyor.
Oyun devam ederken sizi fazla meşgul etmeyeyim en iyisi.
|