OLAYLARA BAKIŞ Kadir Bayrak Sayı:
65 - Temmuz / Eylül 2010
MAVİ MARMARA
Ne acıdır ki, bir zamanların mazlum milleti Yahudiler, bugün zalimlikte sınır tanımaz hale geldi.
İnsanî Yardım Vakfı'nın "Rotamız Filistin, yükümüz insanî yardım" sloganıyla, Filistin'in Gazze şehrine yardım götüren filosuna, İsrail tarafından uluslar arası sularda düzenlenen saldırıda 9 Türk vatandaşı şehit edildi.
Uluslar arası hukukun yazıya geçirilmiş bütün hükümlerine, uzun yıllar boyunca devletlerarasında uygulana gelmiş ve kabul görmüş yerleşik içtihatlara aykırı bir şekilde, tamamen orantısız güç kullanılarak yapılan müdahale, Batının şımarık çocuğu, coğrafyamızın baş belâsı terör devletinin hukuk tanımazlığını, hesap vermezliğini, ben yaptım oldu anlayışını bütün insanlığa bir kez daha gösterdi. Ne için gittiği ve ne götürdüğü belli olan gemilere yapılan saldırıda silâhsız insanlar yakın mesafeden yapılan atışlarla katledildiler, yaralandılar. Yetmedi yaralılara bile kelepçe vuruldu. Yardım götüren insanlara esir muamelesi yapıldı. Ve bütün bu olup bitenler dünya kamuoyunun gözü önünde cereyan etti.
Olayın ardından hükümet yetkililerinin yaptığı sert açıklamalar, ilişkilerin yeniden gözden geçirileceği mesajları, ortak yapılması planlanan tatbikatların iptali ve benzeri kararlar Türkiye-İsrail ilişkisinin bugünü ve geleceği hakkında fikir vermeye yetti.
Dışişleri bakanının devletler arası hukukun tanıdığı bütün platformlarda özellikle Birleşmiş Milletler nezdinde yürüttüğü, olayın vahameti ve Türkiye'nin haklılığı üzerine inşa ettiği politika ülke içinde ve dünyada taraflı tarafsız pek çok kesimden onay gördü.
Millet hafızasında yer eden bu vahim olay ve sonrasında yaşananlar istihbarat ve silah sanayindeki dış bağımlılığımızı gözler önüne sermesi bakımından da önemli.
TERÖR
Yukarıda da belirttiğimiz gibi ülke içinde artan terör olayları istihbarat ve silâh sanayindeki zafiyetlerimizi ve bu konuda acilen tedbir alınması gerektiğini ihtar ediyor. İsrail'le ilişkilerin zayıflamasıyla birlikte terör olaylarında artış meydana geldi. Mavi Marmara gemisinde 9 Türk vatandaşının şehit edilmesiyle eş zamanlı olarak İskenderun'da bir askerî birliğe de saldırıldı. Bu saldırıda da 6 askerimiz şehit oldu. En yetkili ağızlar iki saldırının zamanlamasına dikkat çekti. O tarihten sonra da şehit haberlerinin ardı kesilmedi. Hükümetin ısrarla arkasında durduğu açılım şiddetli bir şekilde eleştirilirken, olağan üstü hal yeniden tartışılmaya başlandı.
30 yıllık terörle mücadele sürecinde verilen bunca şehide, çekilen bunca acıya rağmen bir arpa boyu yol alınmamış hissi uyandıran bu tartışmaların millet vicdanında telafisi güç yaralar açtığını etkili, yetkili herkesin görmesi gerekiyor.
Hükümetin arkasına ciddi bir kamuoyu desteği aldığı açılım mevzuunda ilk günlere nazaran mevzii kaybettiğini söylemek gerekiyor. Bunda aleyhte yürütülen planlı, programlı propagandanın etkisi var muhakkak. Ama hükümetin de açılımın içini gereği gibi dolduramadığını kabul etmeliyiz. Sokaktaki vatandaş için açılım hâlâ bir soru işareti. İcra makamında olan, icraatlarıyla konuşması gereken hükümete bu alanda çok iş düşüyor.
Kamuoyunda sıkça dile getirilen önerileri özetlersek:
Uzun yıllardan beri dile getirilen terörle mücadeledeki yöntem değişikliği bir türlü hayata geçirilemiyor maalesef. Hangi gerekçeler buna engel oluyor bilemiyoruz ama bu işin artık profesyonel ekiplerce yapılması gerektiği gün gibi ortada. Terörle mücadelenin kısa süreli alınan eğitimlerden sonra cepheye gönderilen erler yerine bu işi meslek edinmiş ve eğitimini almış profesyonellerden kurulu ekiplerce yapılması halinde başarılı olunacağı önceki yıllara ait tecrübelerle sabit. Bu ekiplerin seyyar ve hızlı hareket etmesi kadar, bu ekipleri yönlendirenlerin de emir komuta zincirinde hızlı hareket edebilmeleri gerekir.
Sınırlarımızın dışından gelen saldırılara karşı bir nevi meşru müdafaa hakkı olarak nitelendirilebilecek sınır ötesi harekâtın bir an önce yapılması şart ama bunun neredeyse aylar öncesinden davul zurnayla haber verircesine konuşulması bir o kadar abes.
İstihbarat ağının ve silâh sanayimizin dış etkilerden olabildiğince uzak ve dünya şartlarının elverdiği ölçüde millileştirilmesi gerekiyor.
Aleyhte propaganda alevlense de açılımın içinin bir an önce bütün kamuoyunu tatmin edecek bir şekilde doldurulması ve hızlı bir şekilde harekete geçilmesi hükümetin öncelikleri arasında yer almalı.
CHP
Türk siyasî tarihinde bir ilk gerçekleşti. Devletin kuruculuğunu yapmış siyasî partinin genel başkanı internete düşen uygunsuz görüntüleri sebebiyle genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Anayasa değişiklik paketinin oylanmasından hemen sonra, gidilmekte olan kongreden hemen önce internete düşen görüntülerin zamanlaması hayli ilgi çekiciydi. Kim tarafından ve ne amaçla servis edildiği kamuoyunda uzun bir müddet tartışılan görüntüler karşısında tarafların suskun kalması hatta savcılıkta ifade vermekten çekinmeleri olayı daha da ilginç hale getirdi.
İstifanın ardından hemen bütün il başkanları, il teşkilatlarını da arkalarına alarak yaptıkları açıklamalarda Deniz Baykal'dan başka bir isimle kongreye gitmeyeceklerini, Deniz Baykal'ı istifa kararından döndürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını beyan etmelerine hattâ eski genel başkanlarının konutu önünde kendi deyimleriyle "açlık orucuna" başlamalarına rağmen, çok değil üç beş gün sonra yapılan seçimde farklı bir ismi hem de siyasette tulum olarak tabir edilen bir oyla genel başkan yapmakta bir sakınca görmediler.
Partisine hâkimiyeti ile bilinen Deniz Baykal'a rağmen alınan bu oy, Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa aday olmayı düşünmediğini beyan etmesine rağmen ani bir kararla tek aday olarak kongreye katılması, seçildikten sonra arkasına aldığı bütün medya desteğine rağmen partisinin genel başkanlık koltuğunda kalıcı değil emanetçi olduğu izlenimini kuvvetlendirmekte.
Bütün bunlara rağmen genel başkan olana kadar yolsuzlara karşı takındığı hesap sorucu tavrı, siyasette hâlâ prim yapmaya devam eden ve kendisine medya tarafından yakıştırılan dürüstlük vasfı yeni genel başkanının artıları arasında. Ne var ki yeni genel başkan ile ekibinin dürüstlüğüne bu kadar vurgu yapılmasının eskilerin bu denli dürüst olmadığının itirafı sayıldığının başta CHP'liler olmak üzere kimse farkında değil...
|