Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3868 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Afrasiyab?'nyn sarayy
Altan Atan

  Sayı: 46 - Ekim / Aralık 2005

İnsanımız nereden nereye geldi. Ortaokulda iken, heyecanla yazdığım giriş-gelişme ve sonuç bölümlerinden meydana gelen yazılar da müthiş bir giriş, nefis bir gelişme ve harika sonuçlar çıkarırdım…

Ama şimdi çıkmıyor…

Ne giriş var, ne gelişme ne de sonuç… Heyecan da kalmadı…

İyi huylarımız, üstün özelliklerimiz vardı, kahramanlıklar vardı, yardımlaşmalar… İnsaflı yabancıların bile gıpta ettiği, diğerlerinin kıskançlıktan gelişen öfkeleri, kinleri vardı…

Hiç unutmam, boş geçen bir dersimize gelen bir hocamız (o zaman hoca sadece camide değildi!.) bir soru sormuştu: Bize yapılan düşmanlıkların sebebi acaba neydi? Bir ders boyu söz aldı sınıf, herkes bir şeyler söyledi. Beklenen cevap bir türlü gelmiyor, benimse söylemediğim kalmamıştı. Cevap içimde bir yerlerde ama kim bilir nerdeydi… Meğer biraz derinlerdeymiş. Zil çalınca sanki uyandım, sessizce ayağa kalkarak: Acaba kıskançlık olmasın diyebildim. Yıllardır aranan bir şey bulunmuş gibi, hocamız "Hah işte bu!" diye bağırdı.

Otur Atan oturrr!..

Kıskançlık neyin sebebi değil ki…

Bize anlatılanları dinledik, onurlandık, gururlandık… Şanlı tarihimiz, kurtarışlarımız, kurtuluşlarımız, Çanakkalemiz… Neler vardı neler. Bunları bilen bir çocuk geç de olsa cevabı bulmalıydı, buldu da… Ne hikmetse, biraz geç buldu hattâ söyleyemedi. Çünkü biz, bize yapılanların sebebini -bile- söyleyemeyecek kadar güzel bir kültüre sahibiz. Bundan utanırız, yapan utanmaz ama mağdur olarak biz utanırız. İşte böylesine güzel bir kültürümüz var(dı).

Daha ayağına diken batmadan bas bas bağıran insanlar mı? Ortada bir şey yokken olay çıkaranlar mı? Menfaatlerinin tehlikeye girdiğini anladıktan sonra teknesinde çamur karmaya başlayan, bir elinde mala; bir elinde kazma-kürekle gezen insanlar mı? Zeytinyağı gibi hep üstte duranlar mı?

Heyecan kalmadı… Artık müthiş girişler, nefis gelişmeler ve harika sonuçlar çıkmıyor. Kelimelerimiz, duygularımız, davranışlarımız ba- yağılaştı. Büyük dert sahipleri, bencilliklerinden çıldıracak hale gelmiş olanlarımız. Böylesine büyük dertliler ekranlara milyonları topluyor, hani keller yağırlar birbirini ağırlar misali. Sanılır ki memleket büyük bir hastane… Kızını-oğlunu ilâhlara kurban eden ana-babalar; beraberliklerde yapılan mühendislik hesapları; egosu tavan yapmış insanlar ve etrafa verdikleri eziyetler…

Kim bunlar? Masonlar mı? Yahudiler mi? Haçlılar mı? Dış güçler mi? Rodos şövalyelerimi? Sırplar mı? Yoksa Osman Büyükbulut (!) mu ? (Osman Büyükbulut- bilenler bilir- eski filmlerimizden birindeki şamar oğlanı).

Bir dağ başında bir çobanla söyleştik. Ne yahudisi abi, ne masonu! Her kim ise dedikleri, onlar olsa bile bu kadarını yapmazlar diye haykırdı. Eşkıya bunlar, gangaster bunlar!..

Bunlar, ürünler… fabrikalarda yapılan üretimden sonra mamul hale gelmiş ve piyasaya sürülmüş ürünler… Fabrikanın suyu kanalizasyondan geliyor. Böyle bir kültür işte.

Sözün özü her şey içimizde, aramızda yaşanıyor ve hayat alanı giderek daralıyor. Rahat, huzurlu ve sağlıklı nefes almak zorlaşıyor.

Nerde evladına "kınalı kuzum" diyen analar… Nerde babayiğit, mert atalar, babalar… Nerde vefalı arkadaşlıklar, paha biçilmez dostluklar, komşuluklar…Nerde, unuttuğumuz ve bir türlü hatırlayamadığımız "Pazar eylemek götürü"

Nereden nereye geldik. Fi tarihinden beri yükselerek gelen bencil kültürün kötü örnekleri olduk. Ağzımıza yüzümüze bulaştırdık onu… Yemesini bilemedik çünkü görmedik, "görmemişin oğluyuz" biz…

Biz böyle şeyler görmedik, böyle şeylere alışmadık. Şükürler olsun ki, yaşananları halen sorgulayan insanlarımız var. Komşusu aç iken tok yatamayan, bir arkadaşı, bir akrabası ihtiyaçlı iken (bir sene taksit ödemeyi göze alıp da) tatile gitmeyen(!), çok da gerekli olmayan ihtiyaçlarını erteleyen insanlarımız var... Daha derin güzelliklerden bahsetmek biraz zor ama hiç olmazsa diyorum, bunları yapan, düşünen insanlarımız var.

Fatih, Fetihten sonra Ayasofya'nın kubbesine çıkıp şehri etraflıca ilk kez seyrederken, irticalen:

"Perdedârî mîkunet der Kasr-ı Kayser ankebut

Bûm nevbe mîzened ber kubbe-i Efrâsiyâb"

Deyiverir.

Kayser'in kasrında örümcek perdedârlık ediyor.

Afrasyab'ın sarayında baykuş nöbet tutuyor, hüküm sürüyor.

Hey koca Fatih!.. An gibi sesin geliyor halen


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : bilal akg?l    
Yorum : kardeşim senin gibiler olduğu müddetçe bu edebiyatın yüzü gülmeye devam edecektir.





 
Yakarsa Dünyayı...... - Sayı 114
Mizah Ciddî Bir İştir!... - Sayı 113
Mezarımı Taştan Oyun... - Sayı 112
Müjde... - Sayı 108
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591777
 Bugün : 2318
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630865
 Bugün : 512
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim