Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2729 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

RAHATIM, RAHATSIN, RAHAT!..
Altan Atan

  Sayı: 44 - Nisan / Haziran 2004

Geçmiş önemli, gelecek de merak konusu ama bugün daha önemli. Çünkü bugünde geçmiş ile gelecek birleşiyor ve her zaman için dünyada ilginç olaylar oluyor. Geçmişte dünya büyüktü insanlar için. Bilinmeyen, ulaşılmayan yerler ve insanlar vardı. Bugün için küçük. Bilinmeyen, ulaşılmayan yer ve insan kalmadı. Gelecekte ne olur bilinmez ama bilinir, ulaşılır olmak geçmişteki korunmuşluğu yok etti. Gerek çevre, gerek insan hakları konusunda önemli kayıplar verildi.

Artık insanların genel bir arzusu var. Rahat olmak ve rahat kalmak.

Dünyanın bu karmaşık halinde bu rahatlığı tanımlamak da zor. Soğuk bir gününün rahatlığı sıcak bir mekânda oturmak. Kavurucu yaz sıcaklarında rahatlık serin bir ortamda bulunmak elbet. Tartışılmasına gerek olmayan fizikî rahatlığı bir yana bırakalım.

İlkinde belirli standartları yakalamak isteği diğerinde can sınırını da geçebilen şiddet sonrası duygular var. Horlanan, ezilen, mahrum edilen bir insanın “beni rahat bırakın” diyen bakışları bambaşka bir rahatlık arzusu. Bu arzuda, artık kaybedilecek her şeyin kaybedilmiş olması, belki de can pazarı var.

“Doğal hayat” denince akla vahşî hayat da denen hayvanlar, bitkiler âlemi gelirdi. “Doğal hayat” belgesellerinde Afrika’nın balta girmemiş ormanlarını veya dünyanın diğer bakir bölgelerindeki hayatı seyrederdik. Yani insanın olmadığı bir hayata doğal hayat diyoruz biz. Çünkü o hayata insan eli değmemiş ve “doğal hayat” onlar için en tabiî bir hak. Ancak, doğal hayatın içindekiler bu haklarını her geçen gün kaybettiler. Hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, ormanlar, denizler, akarsular kısaca çevremiz dile gelse hep aynı feryadı duyacağız: “BİZİ RAHAT BIRAKIN!”

“Doğal hata” ve “Doğallık” kavramları çevre kelimesinin anlamıyla birlikte genişleyerek insanları da içine aldı. Bu demektir ki, bitki ve hayvanlar âleminin içinde artık insanlar da var. İnsanlar zamanla, kendiliğinden veya zorla bu sınıfa dâhil oldu. Bu tabirleri kullanan insanlar durumun vahameti karşısında kendilerini kurtarıcı ölçü olarak “doğal-vahşi hayatı” temel aldı. Yılana sarılanlar kaybolan insanlıklarını kaybettikleri noktada değil, çok daha düşük seviyelerde aradılar.

Maruz kalınan durumun insanca değil, insafsızca olması onları en yakın oldukları yere yöneltti. Kendilerine özgün bir rahatlık içinde yaşayan insan sayısının az olması bu yüzden şaşırtıcı olmamalı.

Hayvanın doğallığına müdahale edince neler yapacağı aşağı yukarı belli. Bir noktaya kadar direnç, karşı koyma, ardından uyuşturulma, sirk veya hayvanat bahçesi. Bazen de eğlence veya tatmin olma uğruna, doğrudan yok olma. Ya tabiat!.. Ne yapabilir ki? Kesilen ağaçlar, yok edilen ormanlar, kirlenen denizler, akarsular, kirlenen hava… Onlar kolaylıkla yok edilirler ama yoklukları oldukça pahalıya gelir. Her durumda doğallığın bozulmasının bedelini insan öder ve insanların rahatı kaçar.

Rahat olmak ve rahat bırakılmak isteği aslında rahatsız edenin rahatı içindir.

Hele “rahat bırakın beni” feryadı adeta son uyarıdır. Olması muhtemel olan sağduyuya yapılan son ikazdır. Bu durumdaki bir canlının intikam kabilinden yapacağı bir şey yoktur. Kesilmekte olan bir ağaç o anda ne yapabilir? Ancak intikam denen şey de doğal olarak ardından gelir. Bu nokta bir bitiş ve başlangıç noktasıdır.

Geçmiş bu yüzden önemli, gelecek de öyle ama bugün daha önemli. Çünkü bugün, geleceğin alt yapısı olan geçmiş demektir. Bugün yapılacaklar geleceği oluşturacak olanlardır. An bu andır ve bugün kısaca gelecek demektir. Anın gereğini yapmayanlar sonra olacakların sorumlusudur.

Hayvanlar, bitkiler, dağlar, taşlar sulardan sonra insanların da artık önemli ve kuvvetli bir arzusu var. Rahat olmak, rahat bırakılmak…

Gerçek niyetlerin duruma uygun söz ve senaryolarla gizlenerek, doğal hayatın bozulduğu, katledildiği günümüzde bir hayvan veya bir bitki gibi mi davranmak gerekir acaba?


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Yakarsa Dünyayı...... - Sayı 114
Mizah Ciddî Bir İştir!... - Sayı 113
Mezarımı Taştan Oyun... - Sayı 112
Müjde... - Sayı 108
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592520
 Bugün : 3061
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631011
 Bugün : 657
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim