KOLTUK SARHOŞU Ahmet Mahir Pekşen Sayı:
44 - Nisan / Haziran 2004
Makamın yüce dostum, yerinde şu an forsun,
“Yapılsın” dediğin an çok şeyi yapıyorsun.
Çevrende tavus tüyü bürünmüş nice tavuk,
“Secde et” desen belki, edecek bir dalkavuk.
Çizdiğin her eğriye, “Doğru” der, alkışlarlar.
Çünkü velînimetsin, hep yanında kışlarlar.
Namert elin verdiği o makam ve paye,
Sana gurur verirse, hikâyesin hikâye.
İstersen sen kendini, bak, dev aynasında gör.
“Ak”a “Kara” diyorsan, bakarkörsün bakarkör.
Robottan farkın kalmaz, koltuk seni eğerse,
Hele bir de tokadın masum yüze değerse,
Mukaddes emanete yaparsın ihaneti,
Üzerindedir artık, yerin göğün lâneti.
Bilmez misin dünyada eskiyecek her yeni.
Zaman denen sessiz el, çekecek sandalyeni.
Düşün o anı şimdi, şu koltuktayken düşün.
Birden yarım kalacak gevrek gevrek gülüşün.
Tokat gibi sökecek, bir el fors ve tuğunu.
Zaman tekmeleyecek eskimiş koltuğunu.
Düşün, o koltuk için kimden almıştın vize?
Değmez vallahi değmez, koltuk bunca tavize.
Gel, koltuk sevdasına benliğini unutma.
Gel, bunca sevenini el âleme bir tutma.
Tek gururun; önünde eğilen üç beş uşak.
Üç-beş yağcı avucun çıkardığı bol şakşak.
Kapkaranlık olmadan, doğu-batı, dört bir yön.
Koltuk sarhoşu insan, gel kibrinden geri dön…
Diyorsan; “ruhum ölsün, şu koltuğum var olsun”
Sana yazıklar olsun!.. Sana yazıklar olsun!..
|