Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     7678 kez okundu.     9 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Yandyk?a geli?en tylsymly k?t?k
Ali Erdal

  Sayı: 47 - Ocak / Mart 2005

Ağrı, acı, sızı, ıstırap, elem, üzüntü, sıkıntı, çile ve saire… Kimine göre tuzu biberi hayatın, kimine göre belâsı… İfade kolaylığı için hepsini “ıstırap” kelimesinde toplayalım…
Bir an için diyelim ki ıstırap yok… Istırapsız bir hayat… Çöpsüz üzüm… Dikensiz gül bahçesi… Bir an hayalini kuralım… Ve düşünelim… Acaba ıstırapsız bir hayat yaşasaydık, ıstırapsız olma nimetini idrak edebilir miydik? Kadrini, kıymetini bilebilir miydik demiyorum; idrak edebilir miydik diyorum… İdrak bir yana, fark edebilir miydik… Aklımız erer miydi, anlamaya gücümüz yeter miydi?
Bir şeyi mücerret olarak, saf olarak, sadece onu; benzerleri ile kıyaslamadan, zıtlarıyla karşılaştırmadan “tek” olarak, “tek” başına anlayabilme gücü var mı insanda? Soğuk olmasa sıcak, çirkinlik olmasa güzellik; yanlış olmasa doğru anlaşılabilir mi? O ilim sadece, “Tek”te var. Havasız kalmadıkça, nefes almanın ne büyük nimet olduğunu fark etmeyişimiz, nimetin kadrini bilemeyişimizden mi sadece? Gaflet gibi bir zaafımız olduğunu -en azından- kabul etmeliyiz. Istırapsız bir dünyada; denizi bilemeyen balık gibi olurduk. Cenneti, bunun için bu dünyada tam olarak idrak edemiyoruz. İnanıyoruz, ama ne olduğunu bilemeyiz, anlayamayız; anlayamayacağız... Çünkü bu dünyadan hiçbir şeyle karşılaştıramıyoruz, hiçbir şeye kıyaslayamıyoruz, hiçbir şeye benzetemiyoruz.
Evet, bir şeyi tek olarak kavrayabilmek, -bu dünyada- kulun haddi değil… Biz, saf olarak anlamaktan aciziz. Istırap sayesinde anlıyoruz iyiliği, güzelliği, doğruluğu… Hastalıklar, ıstırap sayesinde teşhis edilir… Ve tedavi acı ilâçla, iğne ile, yerine göre ameliyatla… Görmediğimiz bir yerimiz yansa, acısını duymasak, yanıp gideriz de haberimiz olmaz…
“Altın ateşte, insan mihnette…” denmiştir. Saf altın ancak ateşle “ziynet” oluyor, insan da ıstırapla pişiyor. Evet, “Hak şerleri hayreyler” inanıyoruz; amenna!.. “Lütfun da hoş, kahrın da!..” diyen ne kadar doğru söylemiş; hay hak!.. “Nur topu” doğum sancısıyla gelir. Fert de böyle, cemiyet de… Tarihin en dikkat çekici hadiselerinden, "Moğol istilâsı" sonucu İslâm dünyasının çektiği ıstırap ve bizim müslüman olduktan sonra kazandığımız aşkın mânevî ıstırabı, Osmanlı devletini doğurdu. Kol kol gelen, her sahadaki büyükler, ıstırap sayesinde yetişti ve erişti. En büyük belâ bunun için peygamberlere veriliyor; ve sonra derece derece diğer büyüklere… Onun için Yunus;
“Ne şirin dert bu, dermandan içeri”
Diyor. Üstad Necip Fazıl da, Yunus Emre’ye;
“Beni de, piştiğin belâ kabında,
O kadar kaynat ki, buhara benzet!”
Diyor. Ama biz fert ve cemiyet olarak ıstırap çekme kabiliyetimizi, yani üzülünmesi gereken hususlarda üzülme kabiliyetimizi kaybettik. Yine;
“Selâm, selâm sana haşmetli azap;
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.”
Diye ifade ettiği geliştirici ıstırap çekme kapasitemizi kaybettiğimiz için halimizi teşhis edemiyoruz ve dolayısıyla da tedavi faslı başlamıyor.
*
Bugün ne çekiyorsak, ıstırap çekme kabiliyetimizi kaybettiğimiz için çekiyoruz. Sızıp kalmış sarhoş gibiyiz. Hissetmiyoruz… Bunun için de hiçbir şey umurumuzda değil. Çünkü hiçbir felâketin dehşetini anlamıyoruz; acısını duymuyoruz… Yemişiz narkozu, karpuz gibi ikiye bölseler, pırasa gibi doğrasalar duyacak değiliz. Bırakın “elle” haksızlığı gidermeyi ve “dille” haksızlığa karşı çıkmayı; hakkıyla “buğz” bile edemiyoruz. Ancak basit refleks tepkiler gösterebiliyoruz ve sadece "protesto"da kalıyoruz. Uzun vadeli, olayları iyi gözleyen, doğru teşhisler koyan, alternatifleri bilen ve aralarından en iyiyi seçen olmaktan uzağız. "Ne olacak bu memleketin hali" demeyi aşan bir ıstıraba sahip değiliz; "ben olsam şöyle yaparım" demekten öte fikir tasası çekmiyoruz.
Hem fert için hem toplum için tek çıkar yol, filimlerde uzaydan gelen insan görünümlü yaratığın kopan organını kendisinin hemen tedavi etmesi gibi, ıstırap çekme kapasitemizi tekrar kazanmak… Her fert kendindeki bu "yandıkça gelişen tılsımlı kütüğü" ateşlese... Çekilen ıstırap, bir çığ gibi, gittikçe artan bir ivme ile yükselecek ve her meselenin çözümünü gerçekleştirecek gençlik gelecektir.

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen :     
Yorum : çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin yatağını yorganını satardın rahat zahmette ,zahmet rahattadır




Ekleyen : H.ALY SOLAK    
Yorum : HOCAM HEP SÖYLERİM BU KIYMETLİ HAZİNENİZİN DEĞERİNİ ANLAYAMADIK VE ANLAMAKTA DA ISRAR EDİYORUZ.GÜZEL YURDUMUN KÜÇÜCÜK VE ŞİRİN İLİNDEN TÜM DÜNYAYA HAYKIRIYORSUNUZ.İNANIN GÖZLERİMİZ NEMLİ SİZİ OKUYORUZ. RABBİM SİZE HAYIRLI UZUN ÖMÜRLER VERSİN Kİ,SİZİ HEP OKKUYALIM.




Ekleyen : serap duran    
Yorum : Derman dedıgin derdin kendisidır...




Ekleyen : AHMET TEKER    
Yorum : ıstırap yoğrulmuş hayallerimiz ıstaraplar içinde,nasıl ki elmas yontulmadan değer kazanmassa insan da acı çekmeden olgunlaşmazmış.buğday başakları içi boşken başları havadadır,doldukça eğilirler misali değil mi hayat??? çok güzel ve anlamlı bir konu benim için,velhasıl gözlerimi açtım dünyaya ilk ıstırapla tanıştım ve dostluğumuz baki kalacak vesselam




Ekleyen : kemal    
Yorum : Unutmayınız ki ülkenizin rengi gönlünüzün rengindendir.Önce içimizi cennet yapalım ışığını cihana salalım.Dışarda gördükleriniz kalplerinizden yaydıklarınızdır.Ekin tarlasını olgun başakları haline geldiğinizde arayanınız çok olacaktır.Muhabbet ile.




Ekleyen :     
Yorum : çile kapısından erişilecek dünyayı biz bilemiyorsak sorumlusu biz olduğumuz kadar sizinde sorumluluğunuz olduğnu unutmayın.bu dünyayı lütfen kırıcı olmadan izah edinde anlayalım.değilse insanı kırmayla bu dünya öğretilmez.önce insanı yaşatalım ki devlet yaşasın.




Ekleyen : AV. ?MER TÜRKEN    
Yorum : Sayın Ali Bey ne güzel yazmış ve söylemişsiniz. Evet her şey zıttıyla bilinir ve idrak edilir. Gece olmasaydı gündüzü bilemezdik. Bu yüzden de ıstırap aslında bir nimettir. Hele ki bir meselenin hüznünü duyup ıstırabını çekmek, azmi kamçılar ve amudi bir yükselişle hedefe ulaşmayı sağlar. Eskilerin tabiri ile kalem hüzünlü insanı bulmuş ise sahibini bulmuş demektir. Kalem çilesiz bir insanın eline geçerse göz yaşları gibi mürekkep damlatmaya başlar ama sahibi göz yaşı döküyorsa, işte o zaman kalem yazmaya başlar. Üstad N.Fazıl'ın dediği gibi 'Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... Zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik...' zaman ve mekanın çilesini çeken bir gençlik hepimizin temennisi. Hepinize saygılar.




Ekleyen : sahra    
Yorum : her mihnet kabulum rabbim yeter ki güzel bir sabırla sabretmem için yardımına muhtacım yinede.........




Ekleyen : gonca    
Yorum : çok dogru söylüyorsunuz kesinlikle. agzınıza ve yüreginize saglık.. Her fert kendindeki bu"yandıkça tılsımlı kütügü"ateşlese..





 
Deniz kabarıyor... - Sayı 119
Dünya kralı... - Sayı 118
Olayların akışı her şeyi ... - Sayı 118
Toplulukları idare etme h... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13171328
 Bugün : 492
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605409
 Bugün : 32
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 418
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim