Edebiyat dünyası ve insan Nurullah Yardımcı Sayı:
71 - Ocak / Mart 2012
En büyük yoksulluk okumadan yaşanmış bir hayattır.
Kişi ekonomik güce sahip olabilir ama yaşama kültürü yoksa zenginlik boş bir araçtır. Dünyanın en yoksul insanı paradan başka hiçbir şeyi olmayandır. Arthur Schopenhauer'un bu sözünün tek cevabı kitaptır. Dimağınızın ve kalbinizin kitap üzerine yoğunlaşmasını engellerseniz, gözleriniz görmez, kulaklarınız işitmez, bakar bir kör durumuna düşersiniz.
Amaçsız, sevgisiz bir dünyada insanın kendini tüketmesi veya bitkisel yaşam içinde kaybolması... Politik mücadele canlı yaşamın bir parçasıdır. Siyasal kültür kitaptan geçer ama günümüz Türkiye'sinde sanat ve edebiyat siyaset adamlarının yanından bile geçmemiş, ülkede gezerliğin kaynağında kültürsüzlük acı şekilde yatmaktadır. 20. yy'ın en büyük bilim adamı Einstein'ın “eğitim için yüksek okula gerek yoktur birey bunu kitaplardan da sağlayabilir” sözü kitaba ne kadar değer verdiğini açıklıyor. Tarihteki en önemli ve en değerli mucitlerden Thomas Edison da bunda hemfikirdi. Atatürk'ün bir gazetecinin “Birleşmiş Milletler'e üye olmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna “şartlarımızı koyar, kabüllerine bağlı biz müracaat etmeyiz, üye olmak için eğer davet gelirse düşünürüz” sözlerinin sebebi ruhunun kitaplar üzerine nasıl yoğunlaştığını ve kitapların insana nasıl bir güç verdiğini gösteriyor, yoksa bir insan nasıl bu kadar büyük başarıları elde edebilir ki?
Politik olduğunu söyleyen bir kişi Zola'nın “Garminal” kitabını okumadıysa maden işçilerinin yerin altında hayatlarını tehlikeye atarak onların ezildiğini nasıl anlayabilir? Garminal işçi sınıfını anlatan en büyük eserdir. Ya “Vadim O Kadar Yeşildi ki” İrlandalı bir işçi ailesinin toplumsal yaşamı, bir din adamının aşkı… Geleneklerin içine kendini hapseden bir din adamı. Sonra işçilere sendika kurması için öncülük eden papaz. Burjuva yazarı Balzac, “Köylü İsyanları” kitabını yazarak, ihtilâlleri haber veren ön sezgileri güçlü yazar... Balzac, burjuvazinin aç gözlülüğünün, doyumsuzluğunun bir gün ihtilâle giden yolları açacağını yazar. Balzac'ın “Vadideki Zambak” kitabında, soylu ve genç bir öğretmen olan kadın, yaşlı kocasına ihanet etmeyi ölümcül sayar. Bu gelenekçi kadın gizli aşkını kalbine gömer. Umutsuz aşk, soylu kadının hayatına mal olur. Balzac, son 200 yılın en büyük yazarıdır. Ve bu büyük deha hâlâ aşılamamıştır.
Victor Hugo, “Sefiller” romanında bir dönemi yazmıştır. 1871 ihtilal süreçleriyle beraber halkın burjuvaziye karşı başkaldırısını, direnişini, sokak barikatlarını kalemiyle yaşatmıştır. Bir ekmek çaldığı için küreğe mahkum edilen zavallı sefil insanları... “Notre Dame'ın Kamburu” fiziken korkunç görüntülü bir insan Osimada. Kilisenin çanını çalan çirkin adam, günün birinde çingene güzeli Esmeralda'ya aşık olur. Umutsuz bir aşk, güzel kadın bu korkunç adamdan korkmakta ama hilkat garibesi içinde nasıl bir sevgi yaşadığı, zaman içinde güzel kadını şaşırtır. Ona bir gün kırmızı gül getirir ve önüne eğilerek gözlerinden yaş gelir. Ona bir çocuk gibi bakar. Osimada kendine uzay kadar uzak olan kadın yanında olmasına rağmen ona dokunmaz. Sadece gizli gizli onu seyreder. Geceleri üşümesin diye onun üstünü örter. Victor Hugo Notre Dame'ın Kamburu kitabında sevmenin fizik ölçüleri içinde yeri olmadığını belirtmeye çalışır. Yani çirkinliğin içinde güzellik yaşar. Fransız edebiyatı Rus yazarlarına örnek olmuştur. Dostoyevski, Turganov, Çernevski, Gorki…
İnsanlık tarihine baktığımız zaman büyük politik ihtilallerin yolu hep edebiyat yazarları tarafından açılmıştır. Sisli ufukların aşılmasına büyük yazarlar öncülük etmiştir.Victor Hugo politik bir adamdı. Hep ihtilallerde yer aldı. İhtilal burjuvazi tarafından tasfiye edilince Hugo, Fransa'dan kaçtı. Yıllarca Avrupa'da sürgün hayatı yaşadı. Turgenyev “Babalar ve Oğullar” kitabında kuşak çatışmasını anlatır. Rusya'da 19. yy'da “Darvinizm” tartışılmaktadır. Baba toprak ağası, oğul tıbbiyeyi bitirmiş. Genç doktorun ağası genç hukukçu, baba evinde siyasi tartışmalar, bilimsel gelişmeyi kabul etmeyen baba, evde misafir papaz. Turgenyev'in kitabı Çarlık Rusya'sında aydınların baş yapıtıydı. Dostoyevski “Ecinniler” romanında sanki Türkiye'deki aydınların duyarsızlığını yazmıştır. Siyasi infazlar karşısında hukukçuların sorumsuzluğu, basın özgürlüğü, öğretim üyelerinin siyasi kaçkınlığı, Ecinniler ihanetleri, sorumsuzluğu, liberallerin dönekliğini anlatan bir kitaptır. Eğer Shakespeare okumamışsanız genel kültürünüz yok demektir. “Hamlet” insandaki ihanet yapısını ortaya koyan bir eserdir. İktidar hırsı için kardeşini tuzağa düşürüp öldüren Hamlet'in amcası aynı zamanda öldürdüğü kralın eşini de alır. Hamlet, bu korkunç cinayeti içine sindiremez. Kinini günü geldiği zaman ortaya kor ve babasının intikamını alır. Hiçbir yazar Roma tarihini Shakespeare gibi yazamamıştır. “Julius Ceasar” , “Antonius ve Kleopatra” kitabıyla Roma'nın zengin tarihini oyunlaştırarak insanlığı bilginleştirmiştir. Siyasal mücadele süreçleri Roma'nın politik yaşamı okunarak örnekleme alınır.
Roma İmparatoru Sezar'ı arkadan bıçaklayarak öldüren Brutus, simgesi olarak insanlık tarihine geçmiştir. Acaba Brutus Sezar'ı öldürmekte haklı mıydı? Kanlı diktatör insanlığı köpekleştirip, tek bir ulus yaratma amacındaydı. Bu dünya halklarını Roma'ya köle yapmaktı. Shakespeare, “Roma halkı koyun olmasaydı, Julius Ceasar kurt olmazdı” der. “Kral Lear”, yaşlanan kralın çocukları tarafından yetkililerin elinden alınıp onun bir zavallı konumuna getirilişini acıklı şekilde verir. Kral Lear her insanın örnek alması gereken bir insanlık trajedisidir. “Macbeth” insanı canavarlaştıran iktidar tutkusunu işleyen yönetme hırsının insanı nasıl kanlı bir katil konuma getirdiğini gösteren büyük bir eserdir. Roma tarihi siyasi tezlerle doludur. 1789 Fransız İhtilalcileri politik kaynakları, bilgileri Roma'dan aldılar. Roma'nın zengin mücadelesi insanlığın gelişmesinde ölümsüz eserler bıraktı. Roma imparatoru Julius Ceasar'ı arkadan bıçaklayarak öldüren Brutus, aslında özgürlüğü hedef almış bir kişiydi.
Sanatlardan kopmuş insan ölü bir kişiliktir. Amaçsız, gayesiz ve süreç içinde her şeyi kabul eden köle bir kişilik. 1930'larda Almanya'da Naziler iktidar çarkını ele geçirince kitapları tören düzenleyerek yaktılar. Hitler'in propaganda bakanı Göbbels, “Kültür dendiği zaman silâhıma mermi süresim geliyor” diyordu.
Batı dünyasının bizlere Nobel ödülünü vermesine teşekkür ederiz ama bu armağan bizim kültür ihtilâllerine olan inancımızı daha çok güçlendirmeye destek olacak ve ülkemizin bütün yazarları sanat yolunda insanlığa büyük eserler vermeye devam edeceklerdir.
|