Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3698 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

K?KLER -1-
Altan Atan

  Sayı: 47 - Ocak / Mart 2005

Bir zamanlar “acaba olur mu” dediğimiz garipliklerin yaşandığı günler bir bir geçip gidiyor. Bu gidişat, garipliklerin artarak yaşanacağı zamanlara doğru...
Yeni zamanlar kısa sürede eskitiyor ve tüketiyor her şeyi… Unutmak, unutulmak diz boyu. Yüzeyde pek tutunan olmuyor ve olmayacak da ama köklü olan her ne var ise başka şekillerde görünüyor/görünecek bile olsa her zaman var olacak.
Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan ceza alan televizyonların yayınladıkları bir belgesel var. Geçenlerde yine bir kanalda prime time denen o ünlü saat diliminde yayınlandı. “Prime time” yayıncılık pazarının kızıştığı, TV’ler için değerli bir zaman dilimi. Bu zaman diliminde kaliteli bir belgeselin yayınlanması ancak bir ceza sayesinde mümkün olabiliyor. Bu da ayrı bir gariplik işte… Belgesel 1927’de yapılan mübadele ve sonrasını anlatıyor.
Birbiri ile bağlantılı bunca konu arasında cımbızla seçim yaparak konuyu dağıtmamaya çalışıyorum, öylesine doluyuz ve öylesine hüzünlü...
Dikkate değer bazı şeyler var bu belgeselde. Bunlardan biri yeni adı Kayaköy olan eski rum köyünün özellikleri: 1000 hanede yaşayan 7000 nüfuslu bu rum köyünün 2 doktoru, 2 eczanesi, sanatkârları, tiyatrosu ve bir de gazetesi varmış. Ayrıca iki büyük okul; biri erkekler diğeri kızlar okulu… İki büyük okul dendiğine göre küçükleri de varmış demek ki… Bizimkiler onları anlatırken çok medeni insanlardı diye övüyorlar ama yunan İzmir’e çıkınca, sizi keseceğiz demeye başladılar derken sesleri garipleşiyor.
Ne gidenler memnun Yunanistan’a ne de gelenler Anadolu’ya… Her biri doğdukları toprakları aramışlar. Oradan gelenler burada dışlanmış, buradan gidenler de orada…
Bu bir hüzün hikâyesidir. Tıpkı Anadolu’nun yıllardan beri yaşadığı hüzün hikâyeleri gibi... Bilinçaltında köksüzlüğün bir türü var. Peki, bilinç var mı derseniz derim ki yok. Eğer bilinç olsaydı yaşanan her ne kadar kötü olursa olsun bir şekilde tamir edilebilirdi. Burada, bizi aşan başka bir üst bilincin varlığı sırıtıyor anlayana.
Dikkati çeken bir başka olayda şu: belgesel Yunanlı bir gazetecinin sözleri ile sona eriyor; keşke bunlar yaşanmasaydı, bunlar savaşın sonuçlarıdır diye başlıyor ve karşı olunması gereken şeyleri sıralıyor. Saydıklarının içinde düşündürücü bir şey var: Köktencilik. Bu kelimenin böyle bir hüzün hikâyesinde ne işi var acaba?
Yıllarca bir arada yaşayan insanların gün gelip akıl almaz işler yapmalarının nedeninin köktencilik olduğunu tespit etmiş olsa gerek ki böyle acıların yaşanmaması için köktenciliğe karşı savaşılması gerektiğini söylüyor. Haksız da sayılmaz çünkü daha da kötüleri yakın zamanlarda bile yaşandı ve halen de yaşanıyor. Üstelik bu gidişle devamı da gelecek gibi…
Bilinçaltında böyle küflenmiş, kokuşmuş, bozulmuş köklerin olduğu bir zihin yapısından ne beklenir. Kötülüğe kök salmış köklü bir yapı… Aslında ne kadar zayıftır ve ne kadar köksüz!..
Batının en zayıf tarafının bu olduğuna inanıyorum. En zayıf olan taraf, kullanılmaya en uygun olan taraftır bildiğimce.
Batının sağduyulu insanları yaşanan acıları, kötülükleri bir şekilde anlamaya, aşmaya ve onları bir daha yaşamamaya çalışıyorlar ama maalesef batı toplumları kendilerine sunulan köktencilik jeneriği ile dolup boşalıyorlar. Onları da anlamak gerek. Elbet onlarda bizi anlamalı ancak ah bir baş başa, biz bize kalabilsek...
Aynı durum doğunun sağduyulu insanları ve doğu toplumları için de geçerli değil mi? Bu noktada yok aslında birbirimizden farkımız… Hepimiz amacı aynı içeriği farklı jenerikler ve filmler içinde yaşamıyor muyuz?
Karşıyız bizde onlar gibi böyle köktenciliğe. Köküne kibrit suyu dökülesi inançlara, fikirlere ve zihniyetlere… İşte bunu söylüyoruz insanlık olarak hep birlikte.
Bu ortak reddiye ayrıca demek istiyor ki: İyiliği arıyoruz, huzuru, mutluluğu arıyoruz hem de sonsuz olanını. Yeter artık süründüğümüz ayağa kalkmak ve kök salmak istiyoruz… Ama keşke pazar bizim olsa da malımızı kendimiz anlatsak, kendimiz satabilsek...
Televizyonlardan yayınlanan bir haberi sizlere aktararak yazımın devamına bir köprü kurmuş olayım. Endonezya’da yeni keşfedilen bir bölgede yeni canlı türleri bulunmuş. Bu bölgeye ilk defa insan giriyormuş. Yeni kuş türleri ve diğerleri… Bilim adamlarının ellerine konmuş kuşlar ekranlardan seyrettik; insanlardan kaçmıyorlar çünkü ilk defa insanlarla karşılaşıyorlar. Eğer birileri insanların zararlarıyla ilgili bir jenerik hazırlayıp onların anlayışına yerleştirseydi hiç böyle davranırlar mıydı acaba?
Onların köklerinde vahşilik yok henüz… Ne güzel bir köktencilik bu değil mi?
Kökler devam edecek…

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : syla    
Yorum : öylesine doluyuz öyle hüzünlü..............





 
Yakarsa Dünyayı...... - Sayı 114
Mizah Ciddî Bir İştir!... - Sayı 113
Mezarımı Taştan Oyun... - Sayı 112
Müjde... - Sayı 108
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (126):
Vekâlet Savaşları...

Son Eklenen Yorumlardan
 test"... test

 Elinize sağlık.Okuyup anlayanı, ibret alanı çok olsun, inşallah.Çok selâm ve hürmetlerimle...Sağlık ... Naci Eroğlu

 Elinize sağlık. Okuyup anlayanı çok olsun inşallah.Allah, milletimizi bu ve benzeri belalardan ebed... Naci Eroğlu

 Gülizar annenin mekanı cennet olsun inşaallah. Ufukta kavuşmak ta var. Metanet ve sabır dilerim. Ka... AYHAN ASLAN

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun


Günümüzde kitaba nazaran paraya rağbeti; mide gurultusunu beyin sancısı zannederek, Tanzimat’tan bu yana, hiçbir şeyin çilesini çekmeden, her şeyi, Avrupa’dan monte eden(alan) yazarlarımıza borçluyuz.
Borcumuzu ödemesek de olur.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Temmuzda yaşamak zemheriyi
Çocuk, sevginin ürünü...
Filistindeki çocuklar
Çocuk olmak
CHP’nin bu millete yaptığı zulümler Cell
CHP’nin bu millete yaptığı zulümler Cell
Bin Karınca Duası


Ali Erdal - Büyük depremin öncül...
Ali Erdal - Yolculuk
Kadir Bayrak - Çocuk toprak gibidir
Necip Fazıl Kısakürek - Necip Fazıl’dan çocu...
Ekrem Yılmaz - İçimizdeki çocuk ölm...
Ekrem Yılmaz - Çocuk
Ekrem Yılmaz - Sınırlar ötesinde
Dergi Editörü - Annesi gül koklasa a...
Site Editörü - Çocuklar bizim gelec...
Necdet Uçak - Ahlâk bozuldu
Necdet Uçak - Ali ile Barbaros
Kardelen Dergisi - Kardelen’den haberle...
Kardelen Dergisi - Hâlâ ve her şeye rağ...
M. Nihat Malkoç - Filistindeki çocukla...
M. Nihat Malkoç - Çocuk olmak
Hızır İrfan Önder - Gurbetin ocağı harlı...
Zaimoğlu - Vasıtasız erdirici
Halit Özdüzen - Yozlaşan toplumlar
Mehmet Balcı - Yardımseverlik
Mehmet Balcı - Sitem
Ahmet Çelebi - Anladım
Kubilay Ertekin - Senirkent Faciası ha...
Halis Arlıoğlu - CHP’nin bu millete y...
Ahmet Değirmenci - Yangından artakalan
Ahmet Değirmenci - Özür
Ahmet Değirmenci - Otuz yıl
Murat Yaramaz - Özür
Murat Yaramaz - Kirli
Gözlemci - Hadiselere bakış
Cahit Ay - Muhasebe
Cahit Ay - Anlaşma teklifi
Cemal Karsavan - Ve çamaşır ipinde sa...
Heybet Akdoğan - Sekülerizm ve İslâm
Osman Akçay - Çocuklar oynasın
Bekir Oğuzbaşaran - Nev gazel
Yaşar Akyay - Çocuk, sevginin ürün...
İbrahim Durmaz - Çocuk ve kuş
İbrahim Durmaz - Çocuğum
Saltuk Buğra Bıçak - Temmuzda yaşamak zem...
Mustafa Kozlu - Gül kokusu
Esra Çakan - Zaman diriyken kıyme...
Uğur Utkan - Satuk Buğra Han efsa...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15897225
 Bugün : 149
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 669379
 Bugün : 5
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 121
 125. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim