Zarfa değil mazrufa bak! Av. Mustafa Büyükgüner Sayı:
72 - Nisan / Haziran 2012
Bir ticari ürün, fabrikada üretilip piyasaya sürüldü mü, artık bu ürünün hatalı üretiminden tüketiciye karşı silsile halinde, satıcısı, bayisi, toptancısı, tedarikçisi, üreticisi sorumludur. Bu hem bir ahlâk görevi, hem de yasalarca güvenceye alınmış bir tüketici hakkıdır. Hattâ bu hak yasalara geçmeden önceki tarihlerde bile, ciddî üreticiler üretim hatalarını fark edince kimseden talimat almadan hatalı ürünlerini geri çağırmaktaydılar. Gazete arşivleri bu yöndeki haberlerle doludur.
Peki 7 yaşında (yeni yasayla 6 yaşında) sisteme eğitmesi için teslim ettiğimiz ve yaklaşık 15 - 16 yıl süren eğitimden sonra bir üniversite mezunu olarak hayata atılan ve büyük bir çoğunluğunun başarısız ve işsiz olduğu evlâtlarımızın bu halinden kim sorumlu olmalı… Başta üniversite eğitimi veren üniversitelerden başlayarak, geriye doğru liseler, orta öğretim kurumları, bu okullardaki tüm hocaları, hattâ mahallesi, sosyal ve kültürel çevresi ve ailesi sorumlu olmaz mı?..
Ailesini ve sosyal çevresini sorumlu tutsak dahi, asıl sorumluluk onu eğitmekle görevli devlette. Çünkü makine üretecek makineyi imal etmek gibi, çocuğa eğitimi verecek olan aileyi, mahalleyi, sosyal çevreyi ve öğretmenleri eğitmek görevi de devletin.
Bu sebeple çocukları eğitme işi, devletin en büyük meselesi olmak zorunda değil mi? Eğitim işinin tüm devlet politikalarından önce ve öncelikli olarak ele alınıp halledilmesi gerekmez mi?
Bir de ülkemize bakın…
Okullarda verilen eğitimin sınav kazanmak için yeterli olmadığı o kadar aşikâr ki, kurulan özel dershaneler artık elzem kabul ediliyor ve kimse de “Ben zaten çocuğumu eğitmek amacıyla okula gönderiyorum, idareciler dahi dershaneyi teşvik ettiğine göre bu başlı başına okulların yetersiz kaldığının kanıtı değil midir?” demiyor.
Üniversite hocalarının yaptığı akademik çalışmalar, kitaplar infial iddiaları ile çalkalanırken, bırakın devleti, eser sahibi hocalar bile bu iddiaları pişkinlikle karşılıyor.
Birkaç faşist devlet dışında hiçbir ülkede uygulanmayan tek tip kıyafet, sabah içtimaları, zorunlu bayram kutlamaları gibi uygulamaları bırakın değiştirmeyi tartışmasını açmak bile rejim değiştirme girişimi olarak kabul ediliyor.
Üniversiteler, sırf diploma almak ve işsizler ordusuna nefer yazılmak için bekleyen gelecekten ümitsiz öğrencilerle dolu…
Meslek okulları, düz liseler ve üniversiteler insan unsuru düşünülmeden ve gelecekte doğacak ihtiyaçlar öngörülmeden açılırken kimse bu çocuklar mezun olduklarında nerede çalışacaklar, ne iş yapacaklar diye sormaz ve bu yüzden ülkede en fazla işsizlik oranı üniversite mezunları arasında görülür…
Bunlar hemen akla gelen örnekler… Çoğaltmak mümkün…
Eskilerin zarfa değil mazrufa bak dediği gibi hâlâ eğitimin kaç yıl yapılacağı ve kaç yıl zorunlu olacağı hususunda kopan kıyamet arasında kimse asıl meselenin insan yetiştirmek olduğunu söylemiyor.
|