Mümin-Kâfir (Diyalog) Kürsü Mümin-Kâfir Sayı:
73 - Temmuz / Eylül 2012
(Yeni bölüm)
Mümin–Siz kiminiz?
Kâfir–Sizce kâfir
Mümin–Ne istiyorsunuz?
Kâfir–Sizinle konuşmak…
Mümin–Sebep?
Kâfir–Bakalım kim kimi mat edecek?
Mümin–Buyurun, şu iskemleye oturun. Ben bu zamana kadar altı türlü kâfir gördüm: Topyekûn bütün dinleri ve Allah'ı inkâr edenler… Allah'ı kabul edip peygamberlerini inkâr edenler… Allah'ı kabûlle bazı peygamberlerini inkâr edenler… Müslümanlığı kabûl eder gibi olup onun bazı emirlerine ve yasaklarına itiraz edenler… Müslümanlığı sözde kabûl edip onu bu asra göre yenileştirmek ve değiştirmek icap ettiğini iddia edenler… Müslümanlık iddia edip onu olduğundan başka türlü göstermek isteyenler… Siz, bunlardan hangi zümreye mensupsunuz?
Kâfir–Ay, bunların hepsi sizce kâfir mi?
Mümin–Hepsi!..
Kâfir–Ben sırasına göre bunlardan ayrı ayrı hepsine ortağım!..
Mümin–Demek siz bütün şubeleriyle kâfirsiniz! Fakat bu birbiriyle barışmaz şubelere yayılı ve bu kadar dağınık olmak, küfür dâvanızda zaaf ve tezat teşkil etmez mi?
Kâfir–Bilâkis… Ben her şeyden evvel Allah'ı inkâr ediyorum! Nâmütenahi bir cehd sarfederek muhal farz, O'nu kabul eder gibi olsam, peygamberleri kabul edemeyeceğimi anlıyorum. Allah'ı ve peygamberleri kabûl etsem, bazılarını redde mecburum! Hepsini ve bilhassa sonuncusunu kabûl edip Müslümanlık çerçevesine girsem, onun birçok emir ve yasaklarını mânâsız ve mantıksız buluyorum! Onları da sineye çeksem, Müslümanlığın bu asra göre mutlaka yenileştirilmesi ve değiştirilmesi zaruretini görüyorum! Ve, yine farz-ı muhal, tam bir Müslüman olsam, hiç de Müslümanlığı sizin anladığınız gibi kavrayamayacağımı kavrıyorum! Görüyorum ki, benim inkârım başından sonuna kadar tezatsız bir bütün ifade ediyor. Düşünün… Ben gerçek iman adına sizin varmış bulunduğunuz noktaya, ayrı ayrı hepsini muayeneden geçirmiş olmak şartıyla, ne kadar uzağım!..
Mümin–Siz, bütün dünya felsefeleriyle beraber, birçok dinleri ve bilhassa Müslümanlığı, en ince ve mahrem noktalarına kadar biliyor musunuz?
Kâfir–İnanın ki, bütün bunlarla beraber, Müslümanlığı, değme İslâm âlimlerinden daha iyi tanıyorum!
Mümin–Öyleyse, sizinle uğraşırken, küfür üniversitesinin her fakültesiyle ayrı ayrı meşgul olmak icap edecek…
Kâfir–Fena mı? Memnun olun! Eğer bende, küfür ismini verdiğimiz hadiseyi olanca zenginlik ve çeşitleriyle bulursanız, siz de terazinin öbür kefesine en hususi mânâdaki imanınızın bütün dirhemlerini atmak fırsatını elde etmiş olursunuz! Ve bakalım, hangi kefe ağır gelir?
Mümin–Yeryüzünde en ahmak müminin, en ahmak anında duyacağı Allah bedaheti ve kalbinden fışkırtacağı Allah lâfzı, sizin o zengin kefenizi berhava etmeye yeter ama, pekâlâ, size mevzu mevzu cevap vermeyi kabul ediyorum! Önce şu teşhisle işe başlayayım: Siz kendinizi tezatsız görme noktasında aykırılıkların en yırtıcıları arasında parçalanmış ve her şeyden evvel nefsinizi murakabeden uzak kalmış bir yaratılış temsil ediyorsunuz! Ve yanlışa inanmak şöyle dursun, inanmaya inanma haysiyetini elden kaçırmış bulunuyorsunuz. Aydın geçinen nice kâfir gibi, siz, şunu bunu değil, doğruyu inkâr makamındasınız. Siz insanı inkâr ediyorsunuz.
KARŞILAŞMA
Kâfir–İnsan nedir?
Mümin–Allah’ın aynası...
Kâfir–Neye memurdur?
Mümin–Mukaddes emanete...
Kâfir–Mukaddes emanet ne demektir?
Mümin–Allah’a ermek sırrı...
Kâfir–Nasıl erilir?
Mümin–Kullukla...
Kâfir–Kulluk nasıl olur?
Mümin–Allah’ın emir ve yasaklarına baş keserek...
Kâfir–Bu kadarı erdirir mi?
Mümin–Ermenin ilk basamağına çıkarır...
Kâfir–Sonraki basamaklar?
Mümin–Ruhta ve ruhun hayatında...
Kâfir–Bu dünyadan gaye?
Mümin– “Hiç”ten “hep”e ve ölümden ölümsüze geçmek ve dâvanın kadro ve rejimini kurmak..
Kâfir–Bu yolu kim gösterir?
Mümin–Peygamber...
Kâfir–Bu işin ismi?
Mümin–Din...
Kâfir–Bu işin kitabı?
Mümin–Allah kelâmı...
Kâfir–Ya öbür peygamberler?
Mümin–Hepsi kendi zaman ve mekânında hak...
Kâfir–İslâm’ınki?
Mümin–Her zaman ve mekânın Mutlak Resûlü...
Kâfir–Ondan sonra peygamber gelmez mi?
Mümin–Ne de mutlak mânâsıyla O’ndan evvel gelebilirdi.
Kâfir–Ondan sonra herhangi bir içtimaî sisteme yer yok mudur?
Mümin–O’na bağlanmak ve O’ndan olmak şartiyle her sisteme yer, hattâ emir vardır...
Kâfir–O, beşerin bütün verim hakkını inhisar altında mı tutuyor?..
Mümin–O, beşerin bütün verim hakkını Allah’ın kendisine lütfettiği sonsuzluk buutları içinde, uzayabildiği kadar uzamaya dâvet ediyor ve bu dâvetin inhisarını elinde tutuyor.
Kâfir–Siz bakılınca görülemeyecek kadar geri bir mazisiniz! Mümin–Biz, gerçekten, bakılınca görülemeyecek kadar ileri bir istikbâliz!
|