Zina - Sirkat Kürsü Mümin-Kâfir Sayı:
80 - Nisan / Haziran 2014
KÂFİR – Anlatın bakalım, İslâmlık’ta zina ve sirkat cezalarının hikmetini!.. Anlatın da, birinde insanları yarı beline kadar toprağa gömüp taşla öldürmek, öbüründe de bir kolunu kesmek gibi tüyler ürpertici ceza fiillerinin mantığını görelim!
MÜMİN – Kuzum, her lâfı edin de, şu mantık lâfını karıştırmayın! Mantık, sizce, içinizin peşin kabul veya ret temayülünün mühürdarından başka bir şey midir? Aman, sözümü kesmeyin, bahsimize girelim: Demek lâzımdır ki, zina ve sirkati, cemiyetten mutlaka kaldırılması lâzım birer âfet kabul etmemenin yolu yoktur. Bu iki âfete “Cemiyet için lâzımdır!” diyebilmek, bu husustaki İslâmî cezaları ağır görenler için belki daha tezatsız bir mukabele olur, fakat böyle bir şeyi müdafaa eden de, maksadını apaçık ele vermesi bakımından dâvâyı kaybeder. Evet zina ile sirkati cemiyetten tasfiye etmek... Bu gayenin birinci maddesine itiraz edebilmek için sadece komünist ve materyalist, ikinci maddesine itiraz edebilmek için de eski yunan devrinin Ispartalılarından olmak lâzım. Bugün medeniyet dünyası, baştan başa, bu iki illetin de tedavisi üzerinde müttefiktir. Zina ve sirkat, insan topluluklarının suikastçısı iki müthiş (gangren)dir; böyle mi, değil mi?
KÂFİR – Böyle... Komünist ve eski Ispartalı olmadığıma göre, böyle!
MÜMİN – Bilhassa merhametli olduğu için!.. Bu öyle bir merhamettir ki, onu görebilmeniz için başınızı tam kaldırabilmeye iki büklüm küfür omuzları müsaade etmez. O kadar yüksek bir merhamet... Bunun içindir ki, İslâmiyet’te ister zina ve ister sirkatin cezası, herkes bu fiilleri yapsın da öbür taraftan da cezasını görsün diye değil, kimse yapmasın ve bu ceza tatbik olunmasın diye vaz’olunmuştur. Zaten Şeriatte zina fiilinin tesbiti için ne kadar şart ve kayıt konduğunu bilseydiniz, bu cezanın tatbikini hemen imkânsız görür; ve çehresini anlardınız. Öbür karşılaşmamızda her şeyi tam anlayacak ve mat edileceksiniz!
CEZA
KÂFİR – Artık sıra, İslâm cezalarının gayet merhametli, adaletli ve tatbiki kabil şeyler olduğu üzerinde beni mat etmenize kaldı! Buyurun bakalım.
MÜMİN – İslâmiyet’te mânia tedbirleri, birbirini tamamlayıcı iki kutup halindedir. Biri fertleri gönüllerine girerek kötülüklerden alıkoymak için tâ aileden, mektepten ve hayattan itibaren yetiştirme safhalarında alınan tedbir kutbu... İkincisi de herşeye rağmen suç içtimaî tezahür plânına intikal ettiği takdirde merhametsizce ceza hükümlerine çarptıran tedbirler... Bu iki kutup arasında, Allah’la kulu arasındaki mahrem ve ferdî münasebet vardır. İki tedbir kutbunun da hakkı yüzde yüz verildikten sonra, insanları ciğerlerinin yosununa kadar tecessüse kalkmak, İslâmî ruha asla uymaz. Allah’ın “Tecessüs etmeyiniz!” emrinin çerçevelediği bu harikulâde ince hikmeti kavrıyor musunuz? Kur’ân emri...
KÂFİR – Öyleyse niçin asırlar boyunca evler basılarak, kapılar ve pencereler kırılarak, zorla ve âdetâ delikten tahtakurusu aranır gibi zina vak’alarının tespitine kalkışılmıştır?
MÜMİN – Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. Demek asırlar boyu İslâm yaftası altında İslâm’a aykırı yaşamışız! Yanlış tatbikleri ele alarak onun aslını ve hakikatini iptal edebilecek misiniz?.. İslâm’da, cemiyet meydanına çıkarılmayan ve sistemleşmesine çalışılmayan her günah Allah’la kul arasındadır ve hiçbir idare ölçüsünün ona burnunu sokmaya hakkı yoktur. Ve bu incelik bizzat Peygamber diliyle fermanlaştırılmıştır.
KÂFİR – Öyleyse herkes gizli ve saklı olarak her günahı işlesin ve cemiyete karşı riyakâr bir tavır takınsın da sadece zâhir plânını mı korusun demek istiyorsunuz?
MÜMİN – İnanın ki, adım başında eline bu gûya halisiyet ve samimiyet silâhını alan küfür, ne kadar âdi ve denî bir müessise olduğunu yalnız bu tavrıyle ispat etmektedir de kimse farkında olmamaktadır. Yahu, ihlâs ve samimiyet İslâm’da esastır. Onsuz İslâmiyet değil, kupkuru bir iman bile teessüs edemez. Biraz evvel cezayı ağır bulan ve âdetâ en korkunç kötülüklere cevaz verecek kadar müsamahakâr görünen siz, şimdi de elinize sahte fırsat geçti diye, ihlâs adına neredeyse gizli gönülleri okuyup insanları cezalandırmaya, yahut her kepazeliğin zâhir plânına kadar çıkarılmasında mahzur bulunmadığını iddiaya kadar gideceksiniz! Acaba siz bu hileyi tatbik ederken zerre miktarı halis ve samimi misiniz? Allah’ın bir ismi de “Settar – Gizleyici”dir. İnsanın halis ve samimi olarak günah olduğunu bile bile sırf nefsine karşı gelememekten yaptığı suçu, hayâ ve edepten kıpkırmızı kesilerek saklaması, niçin sizce halisiyet dışı bir iş olsun!.. Asıl günahlarını, teftiş raporu gibi papazlara ve elâleme itiraf eden bir ruh rejimidir ki, halisiyetsiz ve görünüşüne zıt olarak riyakârdır.
KÂFİR – Neticeye gelin!
MÜMİN – Netice şudur ki, bilhassa zina ve sirkat fiilinde olduğu gibi, İslâm’ın sert cezalar bu fiillerin yapılması ve her defa ceza görmesi değil, masum insanların müşterek tecelli plânı olan içtimaî vicdan ve mâşerî meydana asla sızmayack tarzda kabuğuna çekilmesi ve ilk terbiye vasıtalarıyle de ruhlara sine sine mümkün olduğu kadar ve hattâ büsbütün ortadan silinip gitmesi içindir. Hele zina bahsinde dört şahidin vaziyeti aynıyle görmesine veya suçlunun dört kere itirafta ısrar etmesine talik edilen şart, recm cezasını ancak efsanevî bir hayâsızlığa inhisar ettirdiğine göre, açıkça görülüyor ki, bu cezalar hem gayrın hakkını korumak, hem kabahat sahibini korkutmak, hem de tekerrüre kökünden mâni olmak noktasından, merhametin, adaletin ve çarenin ta kendisidir.
KÂFİR – Pek mat edildiğimi sanmıyorum!
MÜMİN – Ben mat edileceğinizi iddia ettim ama, mat edildiğinizi itiraf edeceğinizi iddia etmedim!
|