Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2565 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Zekât
Kürsü Mümin-Kâfir

  Sayı: 79 - Ocak / Mart 2014

Z E K Â T

Kâfir–Zekâtı konuşalım.

Mümin–Konuşalım, neyse itirazınız bildiriniz…

Kâfir–Hiçbir itirazım yok, zekâttan daha üstün bir iktisadî adalet sistemi olamaz.

Mümin–Sizin bu sözünüzü bir materyalist ve marksist de söyleyebilir.

Kâfir–Ya nasıl söyleyelim?

Mümin–Zekâtın her şeyden evvel bir ibadet olduğunu bilecek ve ancak ondan sonra cemiyete getireceği nimetleri kabul edeceksiniz. Eğer onu, namazı spor telakki etmeniz gibi, mücerret bir iktisadî sistem diye anlayacak olursanız bütünü parçaya feda etmek felaketi doğar ki, böyle bir anlayış, bizim için tam bir anlayışsızlıktan daha tehlikeli olur.

Kâfir–Yani bütün kabahatimiz, bir kıymet hükmünü yerine koymayışımızdan ibaret mi?

Mümin–Bu kıymet hükmü bütün iman elbisesini tutan düğmedir. Şimdi zekât hakkında görüşünüzü lûtfediniz!

Kâfir–Her zenginin, malından, her yıl kırkta birini dağıtmakla mükellef olmasındaki sır ferdi sermayenin, dahhameleşmesine, urlaşmasına, dev gibi büyümesine mani biricik tedbirdir. Bu da asrımızın biricik meselesi olan sömürücü kapitalizma sistemine karşı yegâne müdafaa silahıdır.

Mümin–Şimdi beni dinleyin! Ben size Zekâtın, hiç anlamadığınız ve anlamaya yanaşmadığınız ibadet sırrından başlayıp, tâli bir fayda halinde bütün cemiyeti kurtarıcı içtimaî ve iktisadî teavün nüktesine kadar bütün faziletlerini sayayım: Zekât ibadet sırrı, onun, Allah tarafından emredilen bir farz olduğunu bilmekte, ve bir Allah emri olması bakımından onun her faziletini kabul etmektedir. Böylece menbadan munsaba doğru hareket edince, karşımıza çıkacak ilk düstur Zekâtın, malın pisliğini götüren bir mükellefiyet olmasıyla başlar. Evet, Zekât, veren için malın pisliğidir. Şüphesiz ki, buradaki pislik, maddi ve mevziî bir hadise değil… Bir had aşılmış, o haddin İlâhi vergisi tarhedilmiş; ve ehline, yani o haddin gerisindeki muhtaçlara hakları teslim edilmiş demektir. Aşılan had, ferdin, gereğinden fazla iktisabıdır. Buna rağmen ferdi iktisap fazlaları, meşru yoldan gelmek şartiyle İslâmiyet’te helâldir. Fakat helâl içinde bile, fazla malik olanların malik olmayanlara karşı muvazenesizliğini, malın, ona malik olan fert vasıtasiyle ibadet şeklinde ve İlâhi bir vergi halinde, Zekât telâfi eder ve geride kalan malı tüm helâl üstü helâl kılar. Böylece Zekâtta, İslâmiyet’in hem ferdî iktisap ve mülkiyete rızası, hem de bu mülkiyetin kısım kısım ve derece derece cemiyete intikali gibi, iki zıddı birleştiren çok derin bir adalet ve ahenk tecellisi vardır. Öyle manalar gömülüdür ki, zekât emirlerine, ferdi yalnız senelik kazanciyle değil, ana malı ve öz sermayesiyle de kuşatır ve hareketsiz bıraktığı kıymetleri budaya budaya sıfıra indirir. Sayıp dökeyim mi tek tek faziletlerini?..

Kâfir–Değmez! O faziletler üzerine müşterekiz. İsterseniz ben sayıp dökeyim…

Mümin – İstemez! İşte o zaman sahte iştirak şeklinde ebedi ayrılığımız meydana çıkar!

MERHAMET

Kâfir–Benim İslâmiyet’e en büyük itirazım nerededir, bilir misiniz?

Mümin–Bilmez olur muyum! Sizin İslâmiyet’e en büyük itirazınız değil de, İslâmiyet’te en tahammül edemediğiniz nokta küfrünüzün, varılmış bir netice olması değil, sebep teşkil etmesi…

Kâfir–Hayır, hayır! Allah’ı kabul edememekteki tereddüdüm, o ayrı… Ben İslâmiyet’te en çok müsamaha ve merhamet eksikliğine tahammül edemiyorum!

Mümin–Her şeyi tersine çevirip zıddiyle vasıflandırmaktaki inkâr mizacı, bu sözünüzden nasıl da tütüyor, bilseniz!

Kâfir–Yine mi hakaret?

Mümin–Asla! Çünkü cezanızı verebilseydim, size yine hakaret etmezdim ki…

Kâfir–Ya ne yapardınız?

Mümin–  Allah’ın emrettiğini!

Kâfir–Görüyor musunuz? Müsamaha ve merhamet eksikliği nasıl da belli oluyor?

Mümin–Kendi ilacını kendisi seçmek isteyen ve doktoru müsamahasızlık ve merhametsizlikle itham eden biçare hasta! Size en büyük merhamet, hakkınızda Allah’ın emrettiğini tatbik etmektir. İşte siz bu inceliği anlamıyorsunuz!

Kâfir–Hangi incelik?

Mümin–Şu incelik ki, İslâmiyet’in, dış görünüşüyle, sertlik ve merhametsizlik gibi duran bütün emir ve yasakları, aslında en yüksek en varılmaz merhamet zirvesine bağlı ölçülerdir. Dişi ağrıyan ve kendisini taştan taşa çarpan bir adama merhamet, onu şişkin yanaklarından öpmek midir, yoksa zorla ağzını açıp bağırta bağırta dişini sökmek mi?

Kâfir–Bu ölçüye göre İslâmiyet’in kullandığı kılıcı da bir merhamet aleti diye gösterebilirsiniz!

Mümin–Sizi bilhassa tebrik ederim! İslâm’ın kılıcı, operatörün neşteri gibi, bizzat ve binnefs merhamet aletidir.

Kâfir–Hükmünüz, beni, İslâm’da merhamet eksikliğine dair tezimi şunun için çürütemez ki, o tamamen aklî ve tefsirî kalıyor. Yani akılla, İslâm’da merhamet bulunduğunu ispata çalışıyorsunuz. Bana İslâm’da merhamet ruhunun herhangi bir hissi örneğini verebilir misiniz?

Mümin–Bilseniz, bu tarafımız ne kadar kuvvetlidir! Fakat biz, bazı dinlerde olduğu gibi merhameti reklâm ve ticaret unsuru diye kullanmadığımız için, onu evvela aklî bir teşhisle gösteririz.

Kâfir–Bütün tebliğ unsurları bir tarafa; elinizde İslâmi merhamete ait telkinî varsa, buyurun, dinliyorum!

Mümin–Peygamberler Peygamberinin en büyük

dostu ve sahabisi Hazret-i Ebu Bekr’in bir duası vardır: “Yârabbi! Sen kâmil ve mutlak kudretin sahibisin! Kudretine son düşünülemez. Beni, hesap günü, o kadar büyüt, büyüt, büyüt ki, cehennemini yalnız ben doldurayım ve başkaları için orada yer kalmasın!” Peygamberler Peygamberinin nur kaynağı bâtın âlemine Hazret-i Ebu Bekr yoluyla gelen birkaç velide de ayniyle eşine rastladığımız bu duadan daha keskin merhamet ruhu misalini acaba hangi dinde bulabilirsiniz?

Kâfir–Bu misal, aynı ruhun devamını ispata kâfi mi?

Mümin–İslâm’da olup da devam etmeyen her şey, İslâm’a değil, İslâm’ı anlayamıyanlara ait bir vasıftır. Bütün gerçek İslâm planı, nefslerini gayr için ezen ve gayrin yükü altına girmekten büyük haz tanımayan velilerin menkıbeleriyle doludur. Bu veliler yalnız ağlarlar, gülmezler. Şu var ki, birtakım rahipler gibi göz yaşının karaborsasını işletmezler. Evet mi?

Kâfir–Evet ama, hayır!

Mümin–“Hayır ama, evet” diyebilmiş olsaydınız, bir nebzecik samimiliğe yaklaşmış olurdunuz.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Elveda... - Sayı 82
Kelime... - Sayı 81
Zina - Sirkat... - Sayı 80
Zekât... - Sayı 79
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Çaresizlik yoktur, umutsuzluk vardır. Engellerin yıkılması umut etmeyi umut etmekle başlayacaktır.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15720157
 Bugün : 3287
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656524
 Bugün : 437
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim