Son fırtına Mehmet Koçyiğit Sayı:
80 - Nisan / Haziran 2014
Gökler çatırdadı bir gün
Delibozuk rüzgârlar
Toz, toprak, taş, yaprak,
Gazap dolu bulutlar
İnleyen bir yel esti
Sanki acı feryatlar
Ardı sıra sel geldi
Gözyaşından damlalar
Gören gözler sandı ki
Gökten indi ordular
Bir hışımla gürleyip
Hem yakıp, hem yıktılar
Ardı gelmez bir öfke
Yekpare bir hınçtılar
İnsanlar toptan şaşkın
Sağa sola kaçtılar
Yankılandı bir yanda
Gök kubbede çığlıklar:
“Ne oluyor ki buna?
Neden kızıl bulutlar?
Bu öfke karşısında
İnsanoğlu ne yapar?”
Bir tek dağlar direndi
Gökyüzünden yağana
İnsanlar anlamadan
Dinmedi bu fırtına
Bir ses geldi derinden
Hem de ne biçim bir ses
Ses teli şimşeklerden
Gök gürültüsü nefes:
“Dinleyin tüm varlıklar
İşte gururlu insan
Yaptığı tüm binalar
Artık yer ile yeksan.
O ilâhî düzeni
Kendi eliyle bozdu
Çocuk yaşlı demedi,
Kan kusturdu, kudurdu.
Bizden evvel kendini
Öldürmeye doymadı
Yapılan ikazları
İnadına duymadı.
Bir yetimin gözyaşı
Son bardağı doldurdu
Bunca mazlumun ahı
Fırtınayı doğurdu.”
Hey gidi mağrur insan
Ten cana, dünya sana kafesti,
Aslında varın yoğun
Aldığın bir nefesti
Sen kendini tanrı sandın
İşte yerinde yeller esti…
|