İki yaşlı Halis Arlıoğlu Sayı:
80 - Nisan / Haziran 2014
İki yaşlı bir yerde; İşte düşmüş bu derde.
Kim bilir hangi yerde; Beklediler gelen var.
Düşmüş evlât yüzünden; Kalkamıyor dizinden.
Yaş dinmiyor gözünden; Çaresiz bir hali var.
Ne sordular halini; Baş açık-ayak yâlini;
Bükmüş yaşlılık belini; Ne derdini bilen var.
Uzaktan bir baktılar; Yüreğini yaktılar..
Bin-bir derde soktular; Ne halini gören var.
Yollara baktı durdu; Gözünde yaş kurudu;
Aktı-aktı duruldu; Yorgun-bezgin hali var.
Onlar için ağlamıştı; Yüreğini dağlamıştı.
Sular gibi çağlamıştı; Çöle dönmüş hali var.
Duyan olmaz feryadını; Düşürmez dilinden adını,
Terk etse de çocukları; Hiç unutmaz evlâdını.
Naz-niyazla büyüttüler; Şimdi terk edip gittiler…
Bir tatlı söz bekler iken; Hayâtın zehir ettiler…
Boşmuş sevgi-muhabbetler; Yıllar yılı yolun bekler;
Gitti çekilen emekler; Sele kapılmış hali var.
Gözlerinin feri gitmiş; “Yaşı yetmiş-işi bitmiş”.
Varıp bir köşeye yatmış: Ölümden beter hali var.
Bitirmiş onu elemler; Herkes gönlünü eğler.
Fayda vermemiş yeminler; Ele bakar hali var.
Ağlıyor hep haline; Düşmüş evlât eline.
Tükenmiş ümitleri; Her gün âh u zârı var..
Hastalıkta-sağlıkta; Soran olmaz varıp ta…
Kimse bilmez kalbinde; Ne hazin melâli var..
Düşürmesin Allah’ım; Merhametsiz eline.
Vefasızlar yüzünden; Bir kötürüm hâli var.
Evlâdın hayırlısı; Her hâlinden bellidir.
Bahtiyar ana-baba; Böyle mutlu edilir.
Sağlık ve saadetler; Onlar için dilenir.
Şimdi önemsiz şeyler; Öyle günde bilinir.
Ellerinde tesbihler; Dillerinde hep dua...
Dinmemiş gözyaşları. Akıp-duruyor daha.
“Belki hatırlayarak; Bir gün gelirler diye”
Gözleri hep yollarda; Bakarlar biteviye…
Mutsuz ana babanın; Yürekleri kan ağlar.
Herkes gülüp-oynarken: Onları kara bağlar.
Gariplerin hâline; Ağlayacak kimse yok..
Her birinin kalbine; Saplanıyor sanki ok…
Ne hayaller kurmuştu; O çocuklar küçükken..
Umutları yok oldu; Her şey bitti çok erken.
Ana-baba böyledir; Kıyamaz evlâdına.
Onlar unutsalar da; Getirirler yâdınâ…
Çağlayan bir nehirdi; Yürekleri çöle dönmüş.
Can-ciğerden özgeydi; Sanki Artık ele dönmüş.
Bakanlar yok yüzlerine; Ağrı vurmuş dizlerine.
Bir kurtuluş arıyorlar; Yara inmiş özlerine
Bu hayattan çok yorulmuş; Dünyaları alt-üst olmuş.(!)
Ne ummuştu, neler bulmuş? Terk edilip-unutulmuş.
Eller titrek-yüz buruşmuş; Hayat emelleri uçmuş.
Sırtlarında giysi solmuş; Mutlu yıllar mazi olmuş…
Vefâ gitmiş-safâ bitmiş; Beklenenler boş ümitmiş.
Bunca emek-gayretlerin; Demek sonu bunlar imiş.
“Evlâtlarım tek umudum”; Diye hayâl kurarlarken.
Düşmüş garip, bu yerlere; Sefâletler gelmiş erken.
|