Kızıl lale Remzi Kokargül Sayı:
84 - Nisan / Haziran 2015
Yeşil zümrüt’ün ince erguvan çizgileriyle kızıla yansıyan rengi bir gün aşırı batımında o dağların koyu karanlık vadilerine kızıldan huzmeler gönderiyordu.
Rüzgârın uğultuları arasına bir benefşenin hıçkırığı karıştı bir damla süzüldü benefşeden.
Sonra rüzgâr aldı onu ve bir kızıl lalenin ince erguvan çizgileri arasına bıraktı. İlk açan kızıl lâle olmuştur. Kızıl lâle bir köşede bekletilir. Diğerleri de boy boy açmaya başlar artık. Beyaz, pembe, sarı. Aralarda benefşede vardır mor benekli. Güzel kokuludur. Lâleler aksine koku vermez, rayiha onlar için sırdır sanki. Bahçede bekletilir. Üzerlerine sütre yapılır solmasınlar diye...
Damla oradan kaydı ırmağa düştü. Irmak coştu köpürdü. Önüne bentler kuruldu. Barajlar yapıldı.
Sonrada üzerinde güneşin batışı uzun uzun seyredildi.
Toprak sürüldü simetrik ve asimetrik oranlara paylaşıldı. Sonrada uzun uzun sulandı. Bitkiler büyüdü boy attı.
Her yer kızıla büründü. Bazen rüzgârın esmesiyle bir kızıl dalga sarardı ovayı.
Eskiler gök yerin aynasıdır derler ne çok doğruymuş meğer. Bir zaman geçince gökten kan kırmızı bulutlardan kanlı damlalar yağmaya başladı.
Ortalık kandan seylâplarla bezenmişti Lalede sevinç benefşede hüzün oluşmuştu.
Güneşin lâleleyi bitirdiği mevsim gelir. Siyah gecelerde Yıldızları gizleyen mehtap, lâleyi kıskanır. Sonunda biri candan, biri canandan olur. Güz tekrar bahara döner, hayalin bahçeleri yeniden açmaya başlar:
Bahar günleri yaşanırken acı bir rüzgâr eser. Açılan çiçekleri yakar, kavurur. Cemre beklenirken kırağı düşmüştür lâlelere. Demek ki; çile noksan kaldı, bize düşen gayrı sabırdır, sonu şeker şerbet olan, ama kendisi zehir olan sabır...
Çile mevsimidir lâleler için... Soğuk, lâlenin kalbini yakmalı ki, içinde gizlenen esmâ aşkını nazarlara döksün... Lâle kırağı görmeli ki, açsın. "Lâlenin çilesi de yalnızlıktır toprak altında." diyerek, bir yandan karı, diğer yandan donmuş toprağı eşeleyip içine tohum yerleştirenler, gözyaşı dökerken bunu mırıldanırlar.
Ama anlaşılmaz bir dua daha vardır oracıkta dillenen; ancak bu ne duyulur, ne de hissedilir.
|