Hem affet... Ali Erdal Sayı:
89 - Temmuz / Eylül 2016
İnsan, bir ihtiyacı için kimin kapısını çalar? Kim maruzatını güler yüzle dinleyecekse, onun kapısını... Anlayışla karşılayacak, tebessümle dinleyecek ve hoşnutlukla ihtiyacını giderecek yüce ahlâkın kapısını... Gani gönüllünün, cömertin... İstenileni vermeye gücü yetecek olanın... Ve ihsandan daha yüce olan bu ahlâka hayran olur.
İnsanın asıl isteği ölümsüz olmak… Ve ebedî saadet... Bunu kimden isteyebilir? Her şeye gücü yeten Kâmil Kudret’ten… Kendisi de “Ebedî” olandan... “Ezelî” ve “Ebedî” olandan… Hz. İbrahim’in (as) işaret buyurduğu gibi, kendisi de fani olandan değil… Kendisini korumaktan bile aciz olandan değil... İnsanı ölümsüzlük iştiyakı ile yaratan ve bunu istettirenden… Ölümsüzlük vaat eden ve bunu vermeye gücü yetenden… Allah’tan… Şanı ne yücedir!.. O’ndan başka kime dua edilebilir ki… O ki, kâinatı insan için yarattı… İnsanı da kendisine ibadet için… Dua için… İnsanı muhatap kabul etti. Kendisi ile irtibatına, kendisine müracaatına izin verdi; kendisi ile bağ kurma iştiyakına cevap verdi. Kabülüne zaman ve mekân sınırı çizmedi. Bilakis makbul zamanlar ve mekânlar ihsan etti. Her an dua!.. Her hayırlı şey için dua! Emrine uygun olarak, yarattığı vesilelere yapışırken bile dua... Dua; her an ve her şart altında Allah'la olma imkânı...
Çünkü O; “nimet verici” (Er’Rahman), “acıyıcı” (Er’Rahîm) ve “mahlûkunu kollayıcıdır” (El’Müheymin)... “Her şeyin hâkimi”, (El’melik), “her şeye galip” (El’Aziz) ve “noksandan münezehtir” (El’Kuddüs)... “Günahları örtücü” (El’Gaffar) ve “bahşedicidir” (El’Vehhab)... “Lütfedici” (El’Lâtif) ve “rızk ihsan edicidir” (Er’Rezzak)... “Yumuşaklık gösterici” (El’Halîm) ve “kapıları açıcıdır” (El’Fettah)... “Her şeyi bilici” (El’Alim), “sonsuz büyük” (El’Azîm), “bağışlayıcı” (El’Gafur) ve “kullukları kabul edicidir” (Eş’Şekür)… “İzzet verici” (El’Muiz), “koruyucu” (El’Hafîz) ve “kuvvet vericidir” (El’Mukît)… “Her şeyi işitir” (Es’Semi) ve “her şeyi görür” (El’Basir)… “Kerem ve ihsan sahibi” (El’Kerîm), “Hesap görücü” (El’Hasîb) ve “hükmedicidir” (El’Hakem)… “Bizzat adalettir” (El’Adl)… “Üstün çıkıcıdır” (Er’Rakîb)… “Misalsiz yaratıcı” (El’Mübdî), “öldürücü ve diriltici” (El’Muîd), “hikmet sahibi” (El’Hakîm), “hayat verici” (El’Muhyi) ve “hayatı kaldırıcıdır” (El’Mümît)… “Herşey O’nunla kâimdir” (El’Kayyûm) ve “O’ndan saklı yoktur” (Eş’Şehid)… “Zengin ve ihtiyaçsız” (El’Vâcid), “herşeye kefil” (El’Vekil), “kuvvetli”dir (El’Kavî)... O, “kimseye muhtaç değildir; muhtaç olunan O’dur” (Es’Samed)… “Müminlere dosttur” (El’Velî)… “Kudret sahibi” (El’Kaadir) ve “hamdedilendir” (El’Hamîd)… “Dilediğini yapmakta güçlüdür” (El’Muktedir), “ilmi eşyayı kuşatıcıdır” (El’Muhsi)… “Öne alıcı” (El’Mukaddim) ve “sona erteleyicidir” (El’Muahhir)… “Kıyamette toplayıcıdır” (El’Câmi)… “Zengindir” (El’Gani) ve “zengin edicidir” (El’Mugnî)… “Kulların ihtiyaçlarını veren” (El’Berr) ve “vasıfsız icat edicidir” (El’Bedî)… “Tövbeleri kabul eden” (Et’Tevvâb) ve “bağışlayandır” (El’Afuvv)… “Bütün sahipliklerin sahibidir” (Malik-ül-Mülk)… “Sabır gösterendir” ve... Ve “duaları kabul edicidir” (El’Mucib)... Kullarına peygamberler göndererek, doğruyu yanlışı öğretendir… Bize haddimizi hatırlatandır: “Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.” (Fâtır, 15)
Dua, kalbin Allah’la konuşması… Dile de bunu tasdik etmek düşüyor... Her şeyin sahibi olan Allah; tecelligâh olan kalbin de, ifade imkânı dilin de sahibi!.. O varken, başka bir yere yönelmek mi!.. Allah’a sığınırız… O’nun verdiği tecelligâhı, başka yere döndürmek mi ve bunu O’nun verdiği ifade imkânı ile söylemek mi; Allah’a sığınırız!.. Efendimiz’den (sav) öğrendiğimiz dua ile: “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalbimi dininin üzerinde sabit kıl.”
Ne mutlu bize ki, “Bana dua edin, size icâbet edeyim” (Mü’min, 60) müjdesine muhatabız… Niye geldin, defol denmeyecek; hoşnutlukla karşılanacağız… İhsanı hayal sınırlarımızı aşacak... Devamında “Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir” buyuruyor, bize “şah damarımızdan daha yakın olan”… Başka kapı aramak mı?.. Tövbe!.. Kâinatın Efendisi’nin (sav) duası ile iki cihanımızı helâk etmekten O’na sığınırız: “Allah’ım, nimetinin elden çıkmasından, afiyetinin ters dönmesinden, ansızın azabına uğramaktan ve her türlü gazabından Sana sığınırız”…
İsrailoğulları’ndan biri şöyle diyor… “Yarabbi, ben ne günahlar işledim ve sen bana onların cezasını vermedin”. Allah onun peygamberine vahyediyor: “Git ona de ki, ben kendisine cezaların en büyüğünü verdim ama farkında değil... Ondan gözyaşı ve duayı kaldırdım!” Yine Allah Sevgilisi’nin duası ile Allah’a sığınırız: “Yâ İlâhî! Eğer ben rahmetine lâyık değilsem, senin rahmetin de bana ulaşmaya lâyık değil midir? Senin rahmetin her şeyi içine alır genişliktedir. Ben de o her şeyin içinde olan bir şeyim. Ne olur, rahmetin beni de kuşatsın!” Hangi halde olursak olalım dua!.. “Bu kapı ümitsizlik kapısı değil”...
Vermeyi isteyince dua ettiren, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan, duaları kabul eden Allah’ım, bizi affet!..
Biz lâyık olmasak da, senin kapına böyle gelene bile lütfetmek sana yakışacağı için; “Duamıza öyle bir tesir ver ki, kezzabın mermeri yediği gibi nefsimizin bütün oyuncak mâbutlarını yakıp erittiğini, senin mücerret ve münezzeh birliğin etrafında hiçbir inanış pürüzü kalmadığını görelim; ve sun’i teneffüsle açılan bir baygın şeklinde bu milletin yavaş yavaş doğrulduğuna şahit olalım!
Allahım!.. Bizi hem affet, hem adam et!” (NFK; İman ve İslâm Atlası, 366)
|