Sorumlular hesabını versin... Bahadır Kaya Sayı:
90 - Ekim / Aral?k 2016
İlk olarak 2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'a yapılan kaset kumpasında soru işaretleri kafalardaki yerini almıştı.
Ne oluyor? Neler oluyor?
Bir anda böyle bir olay gerçekleşmiş ve genel başkan değişikliği yapılmıştı.
Çok geçmeden 2011 genel seçimleri öncesinde Milliyetçi Hareket Partisi genel başkan yardımcılarına ve milletvekili adaylarına yapılan kumpaslar, bir önceki olay ile benzerlikler içeriyordu (ortaya çıkan görüntüleri kesinlikle tasvip etmiyoruz.) Bu kasetler neden ve nereden ortaya çıkarılmıştı? Kimlerin bilgisi dâhilinde gerçekleşmişti?
O dönem MHP Genel Başkanı Bahçeli ve onun gibi aklıselim düşünen kimseler tarafından bu olayın perde arkasında okyanus ötesi olduğu işaret edilmişti. Ama hiç kimse işaret edileni anlamıyor veya anlamak istemiyordu.
Son birkaç yıl dışında, iktidar ve Fethullah Gülen cemaatinin kol kola iç içe olduğunu kimse inkâr etmez diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere iktidarın tüm üst düzey yetkilileri zamanında Fetö ile sıkı fıkıydı. Ama şu dönemde Fetö’nün iç yüzünü anlayan AKP’liler “kandırıldık’’ üzerine açıklamalarını yeterli görmesem de samimi buluyorum. Ama bir hatanın kabul edilmiş olması hataya sebep olanların sorumluluktan kurtulması anlamına gelmeyeceğini düşünüyorum.
En başından beri Fethullah Gülen cemaatine karşı olanlar cemaatin sözde liderine “Feto’’ derken AKP’liler ağzınızı toplayın Fethullah Gülen Hocaefendi diyeceksiniz derdi! Keser döner sap döner demişler; şu an ki söylemlere baktığımızda Fethullah Gülen, Fetullah, Feto, Fetö ve hattâ Fetöş denir oldu. Hocaefendi diyenleri de başkenti parsel parsel parsel satanları da ve bu olayı gün yüzüne çıkaranları da unutmadan cezalarını çekmeye davet ediyorum.
AKP’nin 14 yıldır devam eden iktidarında Fetö yapılanmasının devletin tüm kademelerine sızması ve bizzat AKP’lilerin yardımıyla yerleştirilmesi (ne istediniz de vermedik!!!) konusunda kendi içerisinde bir temizliğe gidecek mi? Gidilmediği taktirde Fetö’ye karşı yapılanların göz boyamaktan ibaret olduğu ortaya çıkar.
Darbe teşebbüsünün bir anda plânlanacak bir olay olmadığını herkes bilir. Plânlama yapılırken, neyin nasıl yapılacağı kimlerin bu işin içinde olacağı darbe yapıldığı takdirde ertesi gün ne gibi önlemler alınacağı kimlerin hangi görevlerde bulunacağı hazırlıkları yapılırken istihbaratımız ne yapıyordu? Gerçi MİT müsteşarı darbe teşebbüsü haberini alınca Cumhurbaşkanına bilgi vermiyordu. Anlamak mümkün değil.
Paralel yapı devlete değil de devlet mi paralel yapıya sızmaya çalışmıştı?
Kulak ardı edilemeyecek bu konuların araştırılması ve gerekli cezaların verilmesi yetkililer üzerinde vebaldir.
Bu saatten sonra göz yumanların bu çeteye yardım ve yataklık edenlerin hepsi cezasını bulmalıdırlar. Bu esnada kurunun yanında yaşın yanmamasına dikkat edilmeli suçsuz olanlar tez vakitte tespit edilmelidir. Hainlerden boşalan yerlere yeni hainlerle dolmaması için çok dikkat edilmelidir. 15 Temmuz öncesinde birbirlerine kızanlar OHAL’i fırsat bilip öc almaya kalkmamalıdırlar.
15 Temmuz ülkemiz için önemli tarihlerin biri olmasının yanında belki de uzun yıllar sürecek bir mücadelenin de tetikleyicisi olmuştur. Ülkemiz dışarıdan ve içeriden musallat olmuş bütün kötü düşüncelere ve düşmanlara karşı bir olmanın iri olmanın diri olmanın göstergesi olmuştur.
Allah o gün sokakta olan kendini ve ailesini düşünmeden vatanının birlik beraberliği için sokağa çıkanlardan razı olsun. Şimdi geldiğimiz noktada dostumuz gibi konuşan ve görünen ama hiçbir zaman dostumuz olmayan ABD’den Fetö elebaşını teslim etmesini beklemeli ve ondan bu yaptıklarının hesabı sorulmalıdır.
|