MEDYA SEPETİ Bahadır Kaya Sayı:
93 - Temmuz / Eylül 2017
Terör devleti İsrail’in Mavi Marmara Katliamı’nı müteakip Wall Street Journal gazetesine konuşan ve “İsrail’in otoritesine baş kaldırılmamalıydı” diyen Gülen, Ankara’yı suçlamış İsrail’e arka çıkmıştı.
Mavi Marmara Katliamı ile aynı tarihte (31 Mayıs 2010) gerçekleştirilen ve yedi şehit verdiğimiz İskenderun’daki PKK saldırısının arka planında İsrail’in yer aldığı belgelenmiştir!
Paralel Yapı’nın eski Gürcistan İmamı Hayati Küçük, iki yıl önce ekranda “Paralel Yapı ile PKK’nın 2005-2006’dan itibaren gizlice işbirliği yapmaya başladığını” ifşa etmişti: “(…) Gülen, Papa’ya bağlılığını bildirdiği Vatikan ziyaretinden tam dört ay evvelinde (9 Ekim 1997) önde gelen bir Yahudi örgütü olan Anti Defamation League’in Başkanı Abraham Foxman ile İstanbul’da kucaklaşmıştır. Vatikan’ın “Dinler arası Diyalog” projesi, ADL’in de “çok özel misyonları” arasındadır!
Abraham Foxman, Zaman’a verdiği mülakatta Gülen’i methetmekten yorulmamıştı! (31 Ocak 1998) Onunla bu röportajı yapan Abdullah Bozkurt, şimdilerde kaçak durumda ve İsveç’te Bağımsız Müslüman Türkiye’nin aleyhinde faaliyetler yürütüyor.
(…) Mister Bozkurt, geçtiğimiz Aralık ayında Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov’a yapılan suikasttan iki gün önce twitter’da “Türkiye’deki elçilikler artık güvende değil” diye yazmıştı… Karlov’u öldüren FETÖ’cü polis Mevlüt Mert Altıntaş’ın “izin kâğıdına” yazdığı adresteki “ev”in Abdullah Bozkurt’a ait olduğu ortaya çıkmıştı!
(…) FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe kalkışmasında en önde yer alan tutuklu eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk, 1996-1998 yılları arasında TSK’nın Tel Aviv Askeri Ataşesi idi. Yani, generaller, 28 Şubat’ta Refahyol Hükümeti’ne “muhtıra” verirken, Akın Öztürk İsrail’de görev yapıyordu. Öztürk, İsrail’de vazifeli iken Tel Aviv’deki 73 sayılı NUR Locası’na kayıt yaptırmış ve mason olmuştur. Fetullah Gülen, ise İzmir’de iken 1975’te mason locasına girmişti! (Tamer KORKMAZ, Yenişafak, 19.07.2017)
Ebubekir SİFİL
İlâhiyatçı, araştırmacı, yazar. Kişisel web sitesinde, halen Yalova Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi’nde öğretim üyesi olduğu ve 2012 tarihinden bu yana İSEGAH (İslamî İlimler Eğitim Araştırma ve Hizmet Vakfı) bünyesindeki Sahn-ı Seman İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde çok yönlü ilmî çalışmalarına devam etmekte olduğu yazılı.
15 TEMMUZ VESİLESİYLE PAYLAŞTIĞI (TİVİTLERİ) DİKKATİMİZİ ÇEKTİ. DOĞRU TESPİTLERİNE HARARETLE İŞTİRAK ETTİĞİMİZİ BELİRTEREK HİÇBİR HARFİNE DOKUNMADAN AYNEN YAYINLIYORUZ:
15 Temmuz gecesi istiklâline canı pahasına sahip çıkan aziz millet her türlü tebcili hak ediyor. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa.
Bizim mahallede doğru söyleyen, kafa konforumuzu bozan pek sevilmez öteden beri. Duymak istediklerimizi söyleyen daha bir itibarlıdır.
FETÖ potansiyel bir tehdit olarak başından beri içimizdeydi aslında. Ama siyaseti rahatsız etmediği için tehlikeli bulunmuyordu. FETÖ'nün itikadî arızalarına dikkat çekenler dışlanıyor; kıskançlıkla, hizipçilikle, bölücülükle, miyoplukla itham ediliyordu. Oysa bireyin de, cemaatin de güvenilirlik kriteri itikadıdır. Tarihe bakın, bozuk itikad devlete ne zaman sızmışsa fitne çıkmıştır.
FETÖ'nün itikadî arızası açıktı. Ama bu durum önemsenmedi. (Çünkü "hizmet" ediyordu.)Ta ki niyetini açık edip iktidarla çatışana kadar.
SONUÇ: Söyleme aldanıyoruz. Şaşmaz ölçü itikaden, amelen, siyaseten "yerlilik"tir. Bunlar FETÖ'de yoktu.
"Ehl-i Sünnet" dendiğinde "mezhepçilik" anlayanlar bu noktayı görmüyor. Ehl-i Sünnet yerliliktir; tarihe, kültüre, mirasa bağlılıktır.
Bunlar FETÖ'de yoktu. Kim ne derse desin FETÖ itikadında da, usulünde de, hareket tarzında da yerli bir yapı değildi.
Şimdi onun yerini doldurmakta olan bir kısım çevreler de aynı özellikte. Aynı delikten tekrar sokulmaya doğru kararlılıkla yürüyoruz...
|