94.sayı medya sepeti Bahadır Kaya Sayı:
94 - Ekim / Aralık 2017
Gazali analizinde Gülen kültü
Gazali İslam toplumunun en bunalımlı entelektüel dönemlerinde yaşamış. İsmaililer, Karmatiler ve daha farklı batıni hareketlerin saldırgan dalgaları bütün Müslüman coğrafyanın düşünce dünyasını sarsmıştır. Ayrıca dışardan gelen Hint ve Mezopotamya agnostisizmi ile Yunan felsefesi de ortalığı toz duman içinde bırakmıştır. İslama yönelen çok yönlü fikri taarruzlar karşısında Gazali büyük bir kelami ve tasavvufi entelektüel mücadele içine girmiştir. Bu çerçevede kitaplar yazmış ve risaleler neşretmiştir. Batıniliğin sapkınlıklarını göstermiş ve felsefecilerin Müslüman topluma yukarıdan bakan ve ona yabancılaşan entelektüalizmlerine tepki göstermiştir. El-Minkuz Mined-Dalal adlı eserinde ortaya koyduğu gibi dörtlü bir sınıflama geliştirmiştir. Bu sınıflama aracılığıyla İslam düşünce akımlarını özetlemeye çalışır: Batıniyye, sufiyye, kelamiyye ve felasife. Bu dört akım içinde batıniyye sapkın ve İslamdan tamamıyla ayrışmış olan bir akım olarak görülmektedir. Batıniyyenin temelde “masum imam” teorisine dayandığını söyler. Hakikati, mutlak bilginin kaynağını masum imamdan gören bir akımdır.
Gazali’nin İslam toplumlarında ortaya çıkan sapkın akımlar için geliştirdiği bu sınıflama Fethullah Gülen kültünü açıklamaktadır. Bundan dolayı Gazali günümüze de konuşur. Bugünü de aydınlatmada bize yardımcı olur. Türkiye’yi derinden etkileyen bu figürün İslam düşünce tarihinde nereye oturduğunu anlamak ve ona göre sahih bir okumaya sahip olmak için Gazali’nin tecrübesi, metodu ve bakışı çok faydalıdır. Nitekim bu okumaya göre Gülen figürü “masum imam” imajı ile birleşecek ve hareketi de batıniyye olarak tanımlanabilecektir.
Gülen’in masum imam olarak kendini gördüğü, yaydığı ve çevresine kabul ettirdiği ve bu nedenle hareketinin de batıni bir hareket olduğunu gösteren bir çok delille karşılaşıyoruz. Bu deliller komplo, itirafçı yalanları ve siyasal propagandaların çok ötesinde bize ilmi bir temel sunmaktadır. Farklı tarihlerde Gülen’in yaptığı konuşmalarda kendisini masum imam olarak inşa ettiğini anlıyoruz. Bu çerçevede kendisini Allah ile görüşen ve ondan “nidalara muhatab” biri olarak göstermektedir. “Ben sizin tırmandığınız bu helezonda hav hav ederek arkanızdan tırmanıp dururken, kasemle size teminat vereyim, bu helezonda o kadar beklenmedik şeyler gördüm. Gözüm açık bir bir gördüm. Size tarif edeyim bir bir; Felekler burcuna çıktım, melekten merhaba gördüm, bana Hak’tan nida geldi: Gel ey aşık ki mahremsin, bura mahrem makamıdır, seni ehli vefa gördüm. Sizin içinizde çok şey gördüm, öyle ihsanlar gördüm ki, hak dostlarına henüz kapaklar açılmamıştı, zarfının üzerine bantlanmış gibi zarflar içinde size gelen ihsanlara şahit oldum…” (Hisar-3 (İrade Kahramanları), dk. 15.50 vd.)
Allahtan nida aldığını iddia ettiği gibi Allah ile de görüşen birisi olarak da kendini ifade etmektedir.“Ben şimdi tepeden tırnağa his kesilmiş doğrudan doğruya O’nun rahmeti adına konuşuyorum. Şu anda adeta gazabını unuttum gibi. Rahman ve Rahim gözümün önünü doldurdu. Bismillahirrahmanirrahim adeta beni çepeçevre sardı. Allah, Rahman Rahim huzurunuzda mütecellî…” (1979-07-09_Gonul Dunyamizdan-02 - Muhabbet fedailerinin özellikleri - Beraat Gecesi (İzmir-Hisar Camii), dk. 38 vd.)”
Allah’dan nidalar alan ve onunla görüşen figür olarak kendisini kült yaparken bir sonuca varıyor. O da seçilmiş özel bir varlık olmak. Seçilmiş kişi ve seçilmiş cemaat olmak! “Şayet Allah, kendi katından göndermiş olduğu bir kısım ışınları, onun üzerinde kırıp, başkalarına yansıtıyorsa, bu yüce ve kutsî iş için o insanın, kendisini seçen Rabbi’ne karşı şükran duyguları ile iki büklüm olması gerekmez mi? (Gülen, Fasıldan Fasıla 4, Nil yy., İzmir 2009, s. 108).”
Bu seçilmiş olmak iddiası tam da masum imam teorisiyle bütünleşiyor. Seçilmiş olan masum imam, artık Allahtan talimatlar alan bir şahsiyet haline gelir! Ondan sırlar alır. Bu sırlar, hakikatin kendisidir!“Allah beni terk etmedi, Allah ile aramdaki sırrı bana söyletmeyin, göz açıp kapayıncaya kadar ben çok yaramazlık yaptım. (Ümitle Şahlanış, dk. 12:12-14:48).
Allah’ın seçtiği ve sırlar verdiği kült, “masum imamdır”. Kutsal, günahlar ve sevaplar ötesine çıkmış, helal ve haram dairesinin üstüne çıkmış biridir. Böyle bir kişi rüyalar yoluyla Allah ile görüşmekte, peygamber ile her zaman beraber olmakta ve mutlak bilgileri ve talimatları alarak yaşamaktadır.
Kendini masum imam kültü olarak üreten Gülen, peşinde olan kişilere de bunu yansıtmaktadır. Özellikle “mahrem dili” ve “mahrem ortamlarda” bunu ifade etmektedir. Böylece ona katılan ve peşinde giden insanlar da onu masum imam görmekte, batıni bir harekete dönüşmektedir. Gülen artık söyledikleriyle, talimatlarıyla ve davranışlarıyla mutlaklaşır. Nitekim 15 Temmuz öncesi Ali Ünal ona yönelen eleştirileri savmak için onun “masumiyet ve masuniyet”inden bahsetti. Bu da açıkça onu masum imam olarak meşrulaştırmanın girişimiydi.
Gazali bakışında Gülen, modern dönemde masum imam iddiasıyla ortaya çıkmış bir şahıstır. Onun peşinde gidenler de batınidir. Bundan dolayı ne tasavvufla ne de sahih İslam ile bir ilişkileri bulunmamaktadır.
(Ergün Yıldırım; Yeni Şafak, 08 Ekim 2017)
|