Reklâmlar Altan Atan Sayı:
38 -
Kâinat esrarlı büyük bir bulut. Boyutlardan katmanlara, katmanlardan derinliklere dağıtılarak gizlenmiş (görünen ve görünmeyen) gerçekler, gönderdikleri sinyallerle varoluştan beri insanları cezp etmeye devam ediyor. Televizyon yayınlarına benzeyen bu büyük yayın olayını alabilecek şekilde yaratılmış olan her normal insanda bu gerçeklerin görüntüsünün oluşması zor değil. Dolayısıyla müşahhas veya mücerret olan her gerçeğin bir örneğini (gerçeklerin örneklenmiş hallerini) insanlardan görebilmek mümkün. Bunun da kabaca iki yolu var: Dahilî ve haricî parazitlerden arınmış olmak. Yayında kesinlikle bir kusur olmadığı için kaliteyi de kesinlikle bunlar belirliyor.
İnsanı peşine takıp bilinmeyen mecralara sürükleyebilme, her şeyi unutturup mecnun edebilme ve çıldırtabilme özelliğine de sahip bu cazibeli yayına mutlaka kontrollü olarak katılmak gerekir. Akıl bunun için vardır ve insanı insan yapandır. Dahilî ve haricî parazitlerden arınmayı, aklın ötesine çıkılmaması gerektiğini bildiren de akıldır.
Mucitlerin, dahilerin bir adı da çılgındır. Akıllı ile deli arasında (tampon bir bölge gibi) olan çizgiye kurulan merdivenden aklın ötesine çıkılır. Ancak bu merdivenden yukarı çıkmayı deneyenlerin hem kendilerinin hem de oralardan getirdiklerinin akıl bölgesine düştüğü görülmemiştir. Merdiven basamaklarını fazla tırmanamadan tampon bölgeye düşen en akıllıları, karmaşık bilgelerle bize geri döner. Daha yüksekten düşenlerin halini ve söylediklerini varın siz düşünün.
Ancak, sürekli ellerinde bir merdivenle gezen bazı akıllıların hali bundan daha beter. Ötelerden toplayarak yordukları akıllarla, (bilerek veya bilmeyerek) gerçeklerin farklı görüntülerini oluşturuyorlar. Bu görüntüler aslında dahilî ve haricî parazitlerin görüntüsü; kesinlikle gerçeklerin değil.
Seçebilme, en iyiyi, uygunu, güzeli bulabilme; bulduğunu yapabilme becerisinin önemi çok fazla. İmtihan sahası olan dünyada, gerçekleri bularak, bilerek, doğru, uygun, geçerli yolları bulmak, gereken davranışlar içinde bulunmak kolay bir iş midir? Bu yükü yüklenmiş olmak az bir şey midir?
O halde, bir gerçek nasıl anlaşılır, en güzel nasıl anlatılır ve uygulanır?
Bu gerçekten bir sanat, bir ustalık işi; “Onikiden vurma durumu”dur. Gerçekleri saptırmak da öyle… Sağlığıyla ilgili meselelerde işin ehlini titizlikle arayan insan, bu konuda aynı titizliği pek göstermez. İnsanlığın bugün geldiği hal, bu anlayışın neticesidir. Kalite oldukça düşmüş; ürkütücü, tiksindirici, seviyesiz görüntüler insanlığın görüş ve algı alanına yerleşmiştir.
Niyet ve kalitenin yükseltilerek alıcıların ayarları ile oynanması kaçınılmaz hale geldi. Bu frekans karmaşasında doğru istasyonları bularak yapılacak örneklemeler hayati önem taşıyor.
Bütün bunlar güçlü olmayı ifade ediyor ancak kontrolsüz gücün de işe yaramadığı malum.
Din kavramının budandığı, kısırlaştırıldığı, karıştırıldığı, farklı mecralara çekildiği bu zamanın anlayışına göre İslam’ı şöyle anlatabiliriz: “Hayatın Gerçek Tadı”, “Olmazsa, Olmaz”, “Ne Diyorsa O”, “Hayatın Gerçek Renkleri”, “Çok güzel oluyoruz”, “Kontrolsüz Güç, Güç Değildir”, “Aşkımla erir misin?”, “İyilik Onun Özünde Var”… Kısaca reklâmlar… Çünkü, reklâmlar bizim için en önemli duyguları ve durumları bizden alarak, aleyhimize kullanıyor. Hiç olmazsa onları gerçek sahibine iade edelim.
|