G?zlerindeki ?fke Mustafa Büyükgüner Sayı:
53 - Ekim / Aralık 2006
Gözlerindi sen gittiğinde beni terketmeyen… Gözlerini görmem yetmişti aslında sana vurulmam için… Ve asıl felâket bunu bildiğin halde gözlerini benden saklamanla başladı. Ben ağlamak için isminin harflerini sıralıyordum geceleri yıldızlara doğru. En parlak yıldıza ismini vermiştim. En parlak yıldız sendin.
Zamanın tüm akışı gelip o yıldızda toplanıyor ve ondan daha canlı renklerle tekrar yayılıyordu dünyaya. Zaman sanki gelip senin önünde duruyor, seni hayranlıkla seyrediyordu bir süre ve senden aldığı güçle devam ediyordu akışına.
Ben belki senin titreyen sesine aşık olmuştum beni aradığın zamanlardaki… Belki gözyaşına vurulmuştum. Belki saçlarının esiriydim, belki de dudaklarının. Belki bunların hepsi birden bağlamıştı beni sana, belki de sadece gözlerin...
Bakamıyordum gözlerine. Gözlerinde beni boğan, gözlerinde bana vuran, gözlerinde dünyamı karartan bir hal vardı. Beni çağıran sesine karşı bakışların aşılmaz mesafeler koyuyordu hep aramıza.
Ben seni sevmiştim. Ben dağları eriten gülümsemeni de sevmiştim. Ellerini kendi ellerim kadar çok sevmiştim saçlarımda dolaştırdığında. Ve ben bana düşmanca bakan gözlerini de sevmiştim. Asıl beni öldürmeye niyetli gözlerine vurgundum. Bakamıyordum onlara, korkuyordum. En uzak mesafeleri hep onlar koyuyordu aramıza. Gözlerin koyuyordu.
Sen varken gözlerin yoktu yanımda. Sen gittin, gözlerin geldi, terk etmedi beni. Şimdi kimin yüzüne baksam gözlerini görüyorum. Halâ öfkeyle bakıyorlar, ama ayrılmıyorlar...
|