"Ümmetim kötüde ittifak etmez." Gönüldaş Sayı:
97 -
“Ümmetim kötüde ittifak etmez!” Böyle buyuruyor İnsanlığın Ufku (sav)… Nitekim milletimiz; telkin, tehdit, baskı, propaganda ve reklâm imkânlarına rağmen sahteye, yanlışa topluca itibar etmemiştir. Yine aynı hikmete uygun olarak hiçbir bilgi olmasa da, gizli antenleri ile yanlışları ve doğruları hisseder, sevilmesi gerekeni bilir ve itibar eder.. Birincisine örnek Ulu Hakan Abdülhamid Han, ikincisine örnek de Kayı Boyu Beyi Ertuğrul Gazi…
Konjonktürün ve resmî görüşün “sevmeyeceksiniz!” dayatmasına rağmen Abdülhamid’den milletimiz, nefret etmedi. Hattâ hakikatinin ortaya çıkma nispetine göre nefret emredenlerden, nefret etti.
Ertuğrul Gazi hakkında tarihte verilen bilgi bir cümlelik iken halk alâkası Himalaya dağları kadar… Bilgi şu: “Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin babası”… Bir de milletin gösterdiği alâkaya bakın:
24 Oğuz boyundan birinin beyi… Üstelik son beyi… Buna rağmen yeni kurulan devletin ilk hükümdarından, yani oğlundan, hattâ bütün neslinden daha fazla itibar gösterdi millet ona. Ve ona göre andı… Bu sene bu anmaların 734’ncüsü yapılacak. Yani oğlunun kuracağı devletten 18 yıl önce başlamış törenler, ölümünden bugüne onu anmak olarak devam ediyor… Asırlardır... Büyük bir merkezde olmadığı halde… İlâhî organizasyon hac istisna edilirse Ertuğrul Gazi’yi anmaya benzer organizasyon yok… Dünyada halk alâkası sayesinde ayakta duran en uzun anma töreni. Mum yakmak ve benzeri batıl davranışlarda bulunmadan halk, sanki yaşayan bir devlet başkanını ziyaret ediyor. Törende ikram edilen pilâvın şifalı olduğuna inanılıyor. Her biri ayrı ayrı onu gölgede bıraktıracak bunca vakıaya rağmen… Avrupa’ya geçiş… Savaşlar, zaferler, hezimetler… İstanbul’un fethi… İhtilâller, inkılâplar… Tanzimat, meşrutiyet, cumhuriyet... Tek parti diktası… Çok partili hayata geçiş… Kurulan, kapanan, eriyip giden partiler… Köklü değişiklikler olmuş ama millet ona ilgiden vazgeçmemiş. Kendisinden sonra 36’sı padişah, 12’si cumhurbaşkanı 48 devlet başkanı gelmiş, geçmiş... Oğlunun kurduğu devlet yıkılmış, yenisi kurulmuş... Hem memleketimizde, hem Türklük dünyasında hem de yurt dışında, bunun için her şart uygun olduğu halde, mahallî bir figür olarak görülmemiş.
Ona veli demiyor milletimiz, ama veli saygısı gösteriyor. Türbesini ona göre ziyaret ediyor.
Bizce bu derece derin ilginin sebebi… Milletimizin onu ruh kökünün merkezinde görmesi... Millet atomunun çekirdeği...
Müslüman olduktan sonra, gittikçe yücelen Türk cemiyeti, onu “Müslüman Türk” kimliğinin örnek tipi (modeli) gördü. Üstün ve yüce örneği değil… Mutabakata varılmış ortak (model)... Onun alâmet-i farikası, remzi, damgası, arması... Türk’ün (orijini)... (Prototipi) diyeceğim, (model) ve (örnek) kelimeleri gibi ifade etmek istediğimi o da tam karşılamıyor. Ama başka kelime yok veya ben bilmiyorum. Öylesine bir mutabakat ki, bugün her fikrin binbir fraksiyona ayrıldığı, şucuların bucuların ortalığı doldurduğu, yok resmî görüş, yok resmî görüşü yıkmak isteyenler... Bu kadar parçalanmışlığa rağmen hiçbirinin Ertuğrul Gazi’ye itirazı yok.
Milletimiz onu; şahsiyetimizi tam kazanınca, kavmî özelliklerimizle yeni kazandığımız ruhun, yani İslâm’ın kaynaşmasının en güzel kıvamı gördü... Millet hayal görmedi... O, oldu; millet de gördü... İnsanlar toplu olarak hayal görmez; topluluğun ortak hasreti, ortak destanı olur, ortak kahramanları olur.
Milletimiz onun şahsında, devlet millet kaynaşmasının ideal örneğini buldu. Neslinden gelenleri haşmetli unvanlarla andığı halde, ona “bey” bile demedi; o kadar yakın buldu kendine... Asker arkadaşı gibi, adını söyledi. Sadece “Gazi”lik gibi bir unvanla, yani Müslüman Türk kimliğinin en üst değerlendirmesini, şehitliğin arkadaşını getirdi isminin yanına... Sadece Ertuğrul Gazi... Şu inceliğe bakın… “Bey” diyerek, aşiretin başı hüviyetini ön plâna çıkarmadı. Onunla kendisini özdeşleştirdi.
Ertuğrul Gazi, 7000 kilometrelik ve 3 asırlık yürüyüşten sonra, devletin kurulacağı yerde karar kılan, “Müslüman Türk” kimliğinin ideal kıvamını şahsında yaşatan kişi... Millet, bunu gördü ve buna ilgi gösterdi, göstermekte…
Fikirde, inanışta, yaşayışta herkesin evet diyeceği ortak tip... Millet bunu gizli antenleriyle sezdi ve bunu 700 yılı aşkın zamandır bu törenlere akarak “Ben buyum, benim ruh köküm burada ve ben bu ruha bağlıyım!” diye haykırmaktadır. Onu anmak ruh köküne bağlılıkla bir… Felâketlerimizin müsebbibi, bunu ve benzerlerini idrak edemeyenlerdir. (Kardelen, 84 - Nisan / Haziran 2015)
|