Akıllı ol Altan Atan Sayı:
100 -
Erenlerin çoktur yolu
Cümlesine dedik beli
Gören bizi sanır deli
Usludan yeğdir delimiz (Muhyî)
Akıllı telefonlar, otolar, televizyonlar, buzdolapları, fırınlar, saatler, akıllı evler, hastaneler, işyerleri ve akıllı şehirlerle akıllı bir hayat. Cihazlardan mekânlara ve yaşantılara kadar “smart” kavramının içine alınan, alınmaya da devam edilen şeyler… Şeylerin interneti (Internet of things) ile yapay zekâlı insansı robotlar ve çip yerleştirilmiş robotsu insanlar… Böylelikle akıllandığı söylenen her şeyle beraber değişerek gelişen inançları da düşününce büyük dönüşümün donanım ve yazılım boyutunun yaşanmaya başladığı anlaşılıyor. Donanım, teknoloji dediğimiz şeyler yazılım ise inançlar… İşte size öngörülen gelecek!
Nedir büyük dönüşüm? Tercüme edilirse, her şeyde doğallığın bozulması, yönetilebilir olması için yapaylaşması. Buna akıllı olmak deniyor. Akıllı telefonlar her şeye müsait telefonlar.
Birileri yönetebildiklerine, kullanabildiklerine akıllı diyor. Akıllı olun yani teslim olun ve söylediklerimizi yapın!
Ancak bu söylemler, bir çatışma bir savaş işi teslim olma ve alma durumu gibi değil, gitgide tanrı-kul arası dinî bir söylem haline geliyor. Benzer ifadeler kutsal kitabımızda da var aslında ve hattâ ‘aklınızı kullanın, siz hiç akıllanmayacak mısınız’ diyor. Acaba hangi akıldan söz ediliyor?
Öte yandan geleneğin bozulması ve kokuşması var. Hayatın anlamını yitiren-bilmeyen-arayan nesillere hakikat nasıl hatırlatılıp anlatılacak? Eski inançların yerini neler alacak? Bütün dünyayı yepyeni bir inanç mı kaplayacak yoksa en eski orijinal bir inanç mı yeryüzünün hâkimi olacak?
Giderek ayrışan ve karışan toplumlarda insanların belki de tek ortak noktası olan mutsuzluk bu karmaşanın, yani sahtekârlığın en kötü sonucu. Tatminsizlik bir insan için en büyük felâket.
Özetle bu zamanın belâsı sahtecilik, kurtuluşun çaresi ise fark edebilmektir. İşine gelmeyenin kendine din uydurduğu zamanlarda yaşıyoruz.
İnsan için şart olan temel eğitim şudur: İyi ile kötüyü ayırt edebilmek, iyiden yana olmak ve sonunda iyilerden, doğrulardan olmak yani dosdoğru olmak! Budur okuma yazmayı öğrenmek. Okumak yani hayatı okumak, hem de doğru okumak, hayatın anlamını anlamak ve yaşayarak ona uygun doğru cevapları vermek yani yazmak, hem de doğru yazmak… Akıllı olmak budur. Eskinin akıllı köylüsü, hiç değişilir mi bugünün dangalak profesörüne, bakanına, can yakanına!
Okuma yazma bilmek, her seviyede hayatı doğru okumak ve ona göre doğru yaşamaktır.
Tiksinti verenler söylediğinin aksini yaşayanlardır. Allaha giden yollar çoktur ancak artık inkâra giden yollar da çoktur. Geleceğin artık her an gelebildiği bu zamanlarda sorunlar tamamen ahlâkîdir. Cehaletin ahlâkî bir mesele olduğunu unutmayalım. Madde bağımlılığının nasıl berbat ve öldürücü bir ahlâkî hastalık olduğuna dikkat çekelim. İstediği sonuçları almak için her şeyi meşru gören yalancı, oyuncu, inkârcı sahtekâr insanların akıllı olmadığını, yapılanların yaşamak için gerekli olmadığını kabul edelim. Her kötülüğü kabul edip ses çıkarmayanlara uslu yani akıllı demeyelim. Şahit olup da görmedik duymadık demeyelim. Allah insanı taş eder! Ettiklerini de gördük…
Gerçekten akıllı olalım, olamıyorsak da bari deliliğe vuralım.
Eğitim meselesi ile Mehmet Akif’in deyişini birleştirip durumu okursak felaket ortaya çıkıyor:
“Allah’a güven sa’ye sarıl,
hikmete ram ol;
Yol varsa budur bilmiyorum
başka çıkar yol.”
Eğitimsiz insan Allah’a güvenip sa’ye sarılmaz. Emek verip, koşturup, çalışıp çabalamaz. İşine gelmeyen sonuçlara razı olmaz. Vesayetçidir, haddini hep aşar, ahlâksızdır, sürekli kendine kendi gibi bir efendi arar, öyle birilerine güvenir, keller yağırlar birbirini ağırlar, birbiriyle anlaşır oyunlar oynar, pislikler yaparlar. Emanetler bunlara geçince ahlâksızlık silsilesi içinde kokuşan toplumda kimse mutlu olmaz.
Mutluluğun aslı ruhu tatmin eden doğru bir imandadır.
Mutluluğun sırrı, yapman gerekeni yapmaktır.
|