Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1375 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Hakka sahip çıkmak
Kubilay Ertekin

  Sayı: 101 -

Bu gerekçe herkes için, ama özellikle Müslüman geçinenler için şartı evvel-birinci şartlardandır. Çünkü HAK’kı korumak, bâtıl ve fâsıklar için değil, Müslümanlar üzerine düşen bir görevdir. Eğer bir toplum bu gerekçeye önem vermez, sorumsuz ve ihmalkâr davranırsa, önce kendileri o bâtıl tarafından zulme ve gadre uğrar, sonra da bütün bir cemiyet o sorumsuz ve şuursuzluklarının cezâsını çok ağır bir şekilde öderler. Sâdece târîhî olaylar ve mâzide yaşananlar değil, (geçtiğimiz seçim) bile bunun acı bir örneğidir. Bu konuda Merhum M. Âkif bir şiirinde şöyle diyor.

“Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak!...

Ne büyük şey kul için, Hakkı tutup kaldırmak.” (Safâhat)

Evet, Cenâbu Hakkın 99 ismi vardır. Ama hakkı-adâleti ikâmenin, onu ayakta tutup sâhip çıkmanın da bir o kadar yolları vardır. Hak ve hakîkatin felsefî ve ideolojik olarak boğulmak istendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu açıdan doğruyu, fazîleti ayakta tutmak için her tür haksızlığın, zulmün, hayâsızlığın karşısında olmak, ona sâhip çıkmak gerek. Bu da musallî görünen ama inançlarına düşman olan, ona açık veyâ dolaylı olarak saldıran, tezyif ve tahkirde bulunup, siyâsî olsun-olmasın her tür oluşuma destek verip yardım ve yataklık edenlerle, süflî ve türedi kesimlerle, bir takım müptezellerle olacak bir  şey değildir. Nitekim yıllardan beri yaşanan acı olaylar bunun olmadığını göstermiştir. O yüzden merhum Üstat (Sahte Kahramanlar) konferanslarında o tipler için şu ifâdeyi kullanırdı “Müslüman; içi boş konserve kutusu ve marka insanı olamaz!”… Ayrıca, M. Âkif merhûmun bu çığlığına herkes istediği mânâyı verebilir ve gereğini yapar diye düşünüyorum. Evet, tehlikenin farkındayız ve mâcerâ peşinde değiliz. Aslında bunlar ben hakîrin ilmi, irfânı, liyâkati-kâbiliyet ve kapasitesini, mevcut durumunu çok aşan konulardır. Ama bir insan ve Müslüman olarak içinde yaşadığımız olaylarla, yıllarca ve hâlen mâruz kaldığımız bu hazîn durumlar karşısında içim kan ağlıyor ve bunlar yazı değil, vicdânımı sızlatan, yüreğimi yakan acı ve ıstırapların dışa vuran yansıması ve çığlıklarıdır. İçimizde biriken yılların acılarını bu ortamlarda da dile getirmeyeceksek mezarda mı konuşacağız!?..

Günümüzde HAK ve hakîkat, egoizmin, materyalizmin egemenliği altında ezilmektedir. Öyle ki, bir kısım Müslümanlar bile, taşıdığı sıfattan utanmayarak bu seylâba kapılmış durumdadırlar. İnanmak istemeyenler şu Ramazan ayında Ege ve diğer sâhil şeridinde bulunan ilçe ve illerdeki kahvehâne ile eğlence yerlerindekilerin KASTEN ve fütursuzca yapılan SAVUMSUZ VE SALÂTSIZLARA, bir de câmilerdeki cemaate baksınlar. Sözde yüzde doksanı Müslüman olarak nitelendirilen bir ülkenin, sâdece yüzde onbeşinin beş vakit namaz kıldığını istatikler söylüyor… Anadolu’nun yoksul, garip ve âile ortamında yetişmeyen, okul yüzü görmeyen bir kimseyim. 5-6 yaşından, 13-15 yaşıma kadar çok değişik âileler yanında hizmetkârlıkta bulunup, köyümüzde rahmetli anamla, hergele-sığır (hergele; eşek ve buzağı karışımı, sığır ise, sağımlı olan ineklerle, hasat sonu fazla beygirlerin oluşturduğu hayvan sürüsüdür.) Koyun-kuzu çobanlığı yaptım. O yaşta ayağımda çarık, anamın ayağında kara lâstik ve sırtında dokuz yamalı entâri. Bitten korunmamız için tavuk yelesiyle iç çamaşırımıza sürdüğü gazyağı fazla kaçınca güneşten sırtımız yanardı. Fert, âile ve milletçe yoklukla sefâletin en koyusunun yaşandığı bir dönemden geldik. Bunu inkâr edip yok sayanlar soysuzdur. O yıllarda tarım işleri hayvanla yapıldığı için maddî imkânları müsâit olanların birkaç çift hayvanı olurdu. Tarım araç-gereçleri yoktu. Onu merhum A. Menderes getirdi ama bilindiği üzere millî irâde ve inanç düşmanı darbeci hâinler, CHP iş birliği ile onu ve bakanlarını katlettiler…

Bulunduğum yerlerdeki yaşıtlarımdan okuyup-yazmayı öğrendiğimden beri yazıp-çizmeyi çok arzu ediyordum. O yıllarda Demokrat Parti henüz iktidar olmuş ve millet biraz rahatlamıştı ama CHP’nin müzmin-müfrit muhâlefeti, hasımlığı ve millî irâde düşmanlığı (tıpkı şimdiki gibi) hem milleti, hem de iktidârı râhat bırakmıyordu ve rahmetli Menderes’in karşısına hep; irtica-laiklik, devrimler ve Said-i Nursî sakızı ile çıkıyorlardı... AKP iktidârına kadar (kısmen de hâlâ)bu iğrençliğin, o mefhumların âdîce istismârının, sömürüldüğünün devâm ettiğini nankör ve haysiyetsiz olmayan herkes bilmektedir... Şimdi hatırlayanların kalmadığı merhum Sinan Omur’un HÜR ADAM gazetesi dâhil, her dâvâya koşan Avukat Bekir Berk ve onu haberleştiren, Serdengeçti, Büyük Doğu ve Sebîlürreşât, İslâm mecmuası (Kemâl Şenocak’ın çıkardığı) Fedâi, Sebil, Zafer, Oku, Hilâl, Türk Edebiyâtı, Yeni İstiklâl, Büyük gazete, Bugün, Babı-ı Âlide sabah, Tercüman ve adını hatırlayamadığım benzer yayın organlarını mümkün olduğunca tâkip ediyor ve acabâ ben de bir gün bu kutlu kervana katılabilir miyim, (yazabilir miyim) diyerek hayâl ediyordum…

Şimdi pek çokları rahmeti rahmâna kavuşan bu fedâkâr ve çilekeş insanlara Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Başta SAFAHÂT olmak üzere, onların çileli hayâtları ve HAK yolundaki mücâdeleleri, çıkardıkları gazete ve dergileri, okuduğum binlerce kitaplar, ben hakîre yol gösterdi ve benim okulum, öğretmenim oldular. O yıllar çok acı ve zor yıllardı. Millet karakollarda jandarma dayağından, köylerde tahsildar gaspından, sıtma, tifo-tifüs bit ve yavşaktan, yokluk ve sefâletten, gaz ve ekmek-karne kuyruklarında kırılıp tükeniyordu. Ama “Hökümetin başı” Pembe köşkte safâ sürüp, beyaz trenle yurt gezilerinde bulunuyor, “Savorana yatı”na tekmil vermeye gidiyordu. Şimdi “Tek Adam” ve Saray” çığlığı, hezeyânı ile çemkirip günde 30-40 milyon ekmeği çöpe atan ve düşman oldukları iktidarlar tarafından sağlanan imkânlarla semiren iffetsizler, milletin sefâleti üzerinden saltanat sürüyorlardı. Ayrıca o yıllar CHP kodamanlarının en azgın, dîne-diyânete en çok saldırdığı dönemlerdi. Ama bu rezâlet ve sefâletleri yazmak için kimse cesâret edemiyordu. Bunu yapanlar da ânında soluğu cezâevlerinde alıyorlardı. O yüzden bu ülkenin önden gidenleri, aziz değerleri ve inançları uğrunda çok ağır bedeller ödediler. Bunlar bir yazı konusunu aşan çok derin acılar bırakan, mukaddes dâvâlar millî şef-CHP döneminin kirli ve karanlık geçmişinin milletçe yaşanmış zulüm dönemleridir…

Fakat geçmişi unutan ehli hamâkât ve râhatizm Müslümanları (!)o dönemleri hayatlarından sildikleri için, mevcut iktidârın ve bulundukları hürriyet ortamının kıymetini bilmiyorlar. Eğer bilmiş olsalardı, bu seçimde o rezâleti millete yaşatmaz, daha dikkatli ve sorumlu davranarak, bu işin gerçekten bir “Bekâ sorunu” olduğunu anlayıp, gaflete düşmezlerdi. (Bilmiyorum bay Zeybekçi o kesime yaranmak ve şirin görünmek için hâlâ rakı içme seansları yapıyor mu?) İşte böylesi eziklikler yüzünden bir sonuca varılmıyor. Oysa adamlar sâdece birkaç belediye kazanınca hemen “nerde kalmıştık” diyerek kimi milleti tehdit etmeye, kimi de (başka iş yokmuş gibi) heykelleri yağlayıp-yıkamaya, kimi ilk olarak bayrağımızı oradan indirme rezâlet ve denâatine, kimi ise millî mûsikimiz yerine, Batı’nın azat kabul etmez bir uşağı olduğunu göstermek için HOPA’da Mozart çaldırma seviyesizliğinde bulundular.(13/4/2019 Basından) Bunlar, 90 yıl evvel Anadolu halkının açlık ve sefâletten kırılırken Çankaya’da tango-vals gösterisi yapmanın başka bir versiyonudur. Ama bunların ülkeye ne kazandırdığı ise ayrı bir konudur. Özellikle milletin köklü değerlerine, mukaddesine, kültürüne ve dünyâ güzeli mûsikimize düşmanlığın ve özentinin tipik bir göstergesi olan aynı zihniyetin devâmıdır...

(İstisnâlar hâriç) idârî mercilerde ve bürokraside basiret ve şuur olmayınca tek başına sayın Cumhurbaşkanı ne yapsın!? O çırpındı, millet dinledi. Ayrıca bâzı hacıların koltuğundaki haçları da görülmeye başladı. Nitekim başlangıçtan beri Tayyip düşmanlığı yapıp CHP-PKK, FETO karmasıyla işbirliğinde bulunan ve Erbakan’ın müridi (!) görünen sakallı bir müfsit, şimdi de Çamlıca Câmiine takmış ve tıpkı CHP ağzıyla saldırmaya başlamış. (13/4/2019 tüm basından) “Allâh’ın mescitlerini, ona inananların yaptığına göre, karşı olan ve yıkanlar da Allâh’ın düşmanlarıdır.” İlâhî kelâmı burada tecellî ediyor demektir. Aynı zihniyetin ürünü olan başka bir sapkın ve o yapıya kapılanan birisi de bu câmiyi “Mescid-i dırâra”-sapkınlar mescidine (!) benzetme iffetsizliğinde bulunmuş. İşte şahsî ve siyâsî hırsın, haset ve kînin insanları nasıl bir kerteye-aşağılık duruma ve zillete düşürdüğünün canlı bir örneğidir bunlar...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Eşek ve deve... - Sayı 122
Kurtlar ve İnsanlar...... - Sayı 113
İçteki Biden, Macron, Mer... - Sayı 112
Putlar Yıkıldıkça... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
İranın neye ihtiyacı var?
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14509501
 Bugün : 435
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629111
 Bugün : 22
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 168
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim