Ah Türkistan ah Türkeli! Muhsin Hamdi Alkış Sayı:
104 -
Dünya üzerinde mahiyeti çözülemeyen ve ilâhî bir takdir dışında izahı olmayan bazı hadiseler elbette var. Çölün ortasında ve bir ihtiyaca istinad etmeden Arapça’nın ortaya çıkışı, öncülü olmaksızın zuhur ediveren Eski Mısır ve Eski Yunan medeniyeti, Göbeklitepe’de ortaya çıkarılan ve tarihin yazılışını ve tüm teorileri değiştiren eserler…
Mensubu olduğumuz Türk milleti açısından da gönül, dil bağı ve devletleşme ve organizasyon kabiliyeti kanaatimce ilmî açıdan izahı zor bir gerçeklik.
●Türkçe öyle bir dil ki sanki dilbilimciler bir kongre toplamış ve tüm fazlalıklardan arınmış sağlam kurallı bir dil icad edelim demiş ve bilgisayarda meydana getirmiş gibi.
●Türk milletinin tarihin ilk devirlerinden bu yana bunca kıtaya yayıldığı halde millî kimliğini, gönül bağını, mevcudiyetini devam ettirebilmesi de aynı cümleden. Türklük ruh kökünün şimdilik keşfedilmemiş manevi bir DNA’sı varmışçasına işliyor milletimizin mensuplarına. Aksi halde bu kadar zaman ve mekânda ayrı düşmüş insanların bu kadar ortak düşünüş ve hissedişi kalabilir mi?
●Hele organizasyon ve devletleşme kabiliyeti… Emsali olmayan ve göçebe denen bir millet için bilimsel bir izahı zorun zoru..
Doğu Türkistan, Türk varlığı tek bir vücud olarak kabul edilse maneviyatımız, kalbimiz gibi.. Orada meydana gelen her zulüm kalbimizi acıtıyor. Uygurlar medeniyetimizin inkişafını sağlayıcı, mücerred eserler vermek ve tarihin ilk devirlerinde dahi meydana getirdikleri mühendislik ve ilmî kabiliyetleriyle şehircilik ve medeniyetleriyle canımız ve Türk tarihindeki temel taşları. O temelin sağlamlığı ve oluşan medenî birikim sayesinde Karahanlı, Selçuklu. Osmanlı, Memlük, Babür, Timur hülâsa tüm Türk devletleri kabile federasyonlarından ibaret kalmayıp devletleşmeye, medeniyet inşasına geçebildiler.
Bugün Uygurlar Doğu Türkistan Türkü kardeşlerimiz tarihte emsali görülmemiş bir Çin zulmü altında inliyor. Canları, malları, tarihleri, eserleri, namus şeref ve haysiyetleri ayaklar altına alınıyor. Yüzlerce yıllık camiler, tarihî eserler yıkılıyor, 2 milyon Türk toplama kamplarına alınıyor ve evlerine namus bilmez Çin Komunist Partisi görevlisi daimî ikamete gönderiliyor. Kızları zorla han çinlileriyle evlendiriliyor. Her türlü dinî faaliyetlerine engel çıkarılıyor. Saymakla bitmeyecek kahreden zulümler yapılıyor.
Peki milyarlık nüfusuyla Çin zalimini 10 milyonluk Doğu Türkistan’dan korkutan ve bunca zulme yönelten şey zahirî plânda küçük cüssesi mi? Demin izah ettiğimiz tarihî ve Türklük şuuru mu?
“Bir zulme engel olamıyorsanız onu duyurun.” demiş Hz. Ali (KAV)
Peygamber Efendimizin ifadesiyle de “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”
Eliyle diliyle kalbiyle engel olmalı insan bu zulme. Maddî manevî yardımlarla, her fırsatta yetkililere ve tüm dünyaya duyurmakla vazifemizin en azından bir kısmını yapabiliriz. Tüm Türk devletleri ve halklarını bilinçlendirip Çin’e bu zulmün bedelini ekonomik olarak ödetmek için kararlar ve ambargolara muhatap olmasını sağlayabiliriz. Aynı minvalde diğer tüm dünya milletlerine bunun için diplomatik, kültürel sosyal medya ve internet üzerinden kampanyalar yapabiliriz. Dünyaya ettikleri büyük kötülük korona virüsünün en başında gizleyerek yayılmasına neden olmak sebebiyle zaten halihazırda bir nefrete muhatap komünist Çin devleti Türklerin ve hür dünyanın bir ambargosunu kaldıramaz ve rejimi yıkılır gider inşallah.
Yıkılsın Çin ! Varolsun Doğu Türkistan Türkeli!
|