Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1095 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Mucize
Kürsü Kainatın Efendisi

  Sayı: 105 -

“İmam–ı Kastalanî’den Seçme ve Süzmeler”

M U C İ Z E

(Mucize bahsi devam ediyor)

Bir başka mucize: Kökleri toprak altında ve yere perçinli bir ağaç, yürüyerek mukaddes huzurlarına geliyor.

Talha Bin Nâfi:

−Bir gün Allahın Resûlü, Kureyş kâfirlerinden gördükleri zulüm üzerine, bir köşede mübarek tenleri kanlı, mahzun mahzun otururlarken Cebrâil geldi. Cebrâil sordu: “Ey Allahın Resûlü, bir mucize görmekten zevk alır mısın?” Allahın Resûlü “Evet!” dediler. Kâinatın Efendisi, Cebrâil’in işareti üzerine karşılarındaki ağacı davet ettiler. Ağaç yürüyerek geldi. Cebrâil, “emret, yerine dönsün!” dedi. Emrettiler ve ağaç yerine döndü.

İbn–i Ömer:

−Allahın Resûlüyle seferdeydik. Karşıdan bir çöl adamı gelmekteydi. Adam yaklaşınca, Allahın Resûlü, sordular: “Nereye gidiyorsun?”… Adam karşılık verdi: “Evime, çoluk çocuğuma gidiyorum!”… Buyurdular: “Bir haber almaya dileğin var mı?”… Cevap: “Nasıl bir haber?”… Allahın Resûlü, dediler: “Allahtan başka İlâh ve onun ortağı olmadığına, M…….’in de onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet getir!”… Çöl adamı bu teklif karşısında Allah Resûlünden delil istedi. Allahın Resûlü, ileride bir ağacı gösterip, “işte bu ağaç şahidimdir!” buyurdular ve ağacı yanlarına davet ettiler. Ağaç dere kenarından, toprağı yararak Büyük Huzura geldi ve orada üç kere şehadet kelimesini tekrarladı ve sonra eski yerine döndü. Köklerini yere gömdü ve öylece kaldı.

Bir rivayete göre de, çöl adamı, doğrudan doğruya Allahın Resûlüne, istediği mucizeyi teklif etmiş ve şöyle demiştir:

−Şu ağaca “Allahın Resûlü seni davet ediyor!” deyiver ve onu çağır! Bakalım davetine itaat edecek mi?

Allahın Resûlü, adamın teklifini kabul etmişler, ağacı çağırmışlar, ağaç sağa sola, öne arkaya eğilip köklerini yerden çıkarmış ve huzura gelmiştir. Huzura geldikten sonra da Kâinatın Efendisine hitap etmiştir:

“−Selâm sana olsun, ey Allahın Resûlü!”

Bunun üzerine çöl adamı atılıp:

“−Şimdi emir ver, yerine dönsün!”

Demiş ve ağaç geldiği noktaya kadar gerileyip aynı yere kök bağlayarak durmuştur. Bütün bunları gören çöl adamı, Allah Resûlünün önünde yere kapanıyor ve haykırıyor:

“−İzin ver, sana secde edeyim!”

Allahın Resûlü buyuruyorlar:

“−Eğer bir insanın öbürüne secde etmesine ve bu yolda emir vermeye imkân olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim.”

Daha evvelki bahislerde geçen bu Hadîs, işte bu münasebetle söylenmiş oluyor.

Câbir Bin Abdullah:

−Allahın Resûlüyle giderken bir dere kenarında durduk. Kâinatın Efendisi, yıkanmak için bir tarafa gittiler. Ben de su kabını alarak peşleri sıra gittim. Âlemin Fahri etrafa bir göz atıp, münasip ve örtülü bir yer bulamadılar. Dere kenarında iki ağaç vardı. Ağaçların yanına vardılar ve birinin dalına yapışıp “Allahın izniyle bana tâbi ol!” buyurdular. Ağaç, güdülür deve gibi Varlığın Nuruna tâbi oldu. Öbür ağacı da dalına el atıp çektiler. İki ağaç bir oldu ve Allahın Resûlünü peçelediler.

Ağaç kütüğünün inildeme vak’ası yakından bilinen ve görülmüş olanlardan…

Peygamber mescidinde, ağaç gövdesinden, kürsü veya masa gibi bir kütük vardı. Ona dayanıp hutbelerini verirlerdi. Sonradan minber yapılıp ağaç gövdesi kaldırılmak istenince ondan, iniltili bir çığlık sesi geldi. Bu sesi o anda mescidde bulunan Sahabîler işitti. Rivayet ve şehadet de umumî olduğu için, hâdise, tevatür beyyinesi kesinliğini kazandı.

Peygamber mescidindeki kütüğün ağlarcasına çığlık bastığı, bütün Hadîs âlimlerince sabit ve kamerin inşikakı derecesinde yaygındır.

Beyhakî isimli büyük âlim ve imam, kütüğün ağlarcasına inlemesi mucizesini, tamamiyle meydanda ve umumî ittifakı toplamış bir hâdise kabul eder ve şöyle der:

“−Bu hâdiseyi, zincirleme, gelenler gidenlerden haber almış ve gelenlere duyurmuştur. Tevatür ve ittifak tamdır. Ve hâdise, Allah Resûlünün, Peygamberliğine delil olan büyük âyetlerdendir.”

İmam–ı Şafiî Hazretleri:

“−Allah, bizim Peygamberimize verdiğini hiçbir Peygambere vermedi. İsa Peygambere ölüleri diriltmek mucizesi verildiyse Kâinatın Efendisine de, ağaç kütüğünü iniltilerle ağlatmak mucizesi verildi. Bu, öbüründen üstündür.”

Kütüğün inlemesi mucizesini rivayet eden Sahabîler, en emin ve üstünlerinden olarak on zattır. Nakil, bütün teferruatiyle şöyledir:

−Peygamber mescidinde ağaç gövdesinden bir kütük vardı. Allahın Resûlü, namazlarını, o kütüğe doğru kılarlar ve onun yanında hutbe okurlardı. Sahabîlerden biri; “Allahın Resûlü, diler misin, sana bir minber yapalım? Cumaları oraya geçer ve hutbeni halka yöneltirsin…” dedi. Kâinatın Efendisi bu teklifi kabul buyurdular. Bunun üzerine teklifi eden Sahabî, üç basamaklı bir minber yaptı ve mescide yerleştirdi. İşte bu minber, yerine konulunca, kütüğün yanından ayrılıp minbere çıktıkları an, kütük iniltiler salıvermeye başladı. Herkesin haşyet ve dehşet nazarları önünde Allahın Resûlü, minberden indiler ve elleriyle kütüğü meshederek okşadılar ve tekrar minbere çıktılar.

Bu rivayetin, esasta hiçbir farkı olmaksızın, teferruat üzerinde küçük değişiklikler belirten başka şekilleri de vardır. Fakat hepsi birden, minber yapıldıktan sonra yanından ayrıldıkları kütüğün ağlamaklı sesler çıkardığı üzerinde müttefiktir.

Hasan Basri Hazretleri bu Hadîsi andıkları her zaman ağlar ve şöyle derdi:

“−Ey, Allahın kulları; Varlık Nurunun Allaha yakınlığından bir kütük zevke gelip ağlıyor da, siz insan olduğunuz ve bu hakikate vâris bulunduğunuz halde ne duruyorsunuz?”

Mucizelerden bir şube de, Allah Resûlünün hayvanları râm ve teshir edişleridir. İmam–ı Ahmet ve Nisaî yoliyle gelen Enes Bin Malik rivayeti:

−Medinelilerden birinin, bahçesini sulama işinde kullandığı bir devesi vardı. Bir gün deve ani bir huysuzluk gösterip sahibine itaat etmez oldu. Serkeşliği o kadar arttı ki, onu zaptetmek ümidini kaybettiler. Nihayet Allah Resûlünün huzuruna gelip yalvardı: “Ey Allahın Resûlü; devemiz serkeş oldu, ağaçlarımız ve ekinlerimiz susuz kaldı, sen çaremize bak!” Allahın Resûlü, hemen tek başına devenin bulunduğu bahçeye gittiler. Deve, bir kenara çekilmiş gelenlere hışımlı hışımlı bakıyordu. Allahın Resûlü, hemen tek başına devenin bulunduğu tarafa doğru ilerlemeye başladılar. Medineli Sahabîler haykırdı: “Ey Allahın Resûlü! Bu deve kuduz ite dönmüş… Sana saldırmasın?” Kâinatın Fahri buyurdular: “Bana ondan zarar gelmez!”… Allahın Resûlü ilerlediler; deve kendilerini görünce halini ve bakışını değiştirdi ve Âlemlerin Fahrine doğru yürümeye başladı. Tam karşılarına gelince de, Sahabîlerin hayret ve haşyet nazarları önünde yere yattı, secde etti. Allahın Resûlü deveyi çekip diledikleri şekle soktular. Deve eski halinden daha yumuşak bir tavırla emri kabul etti. Sahabîler koşup geldiler ve Allahın Resûlüne dediler: “Bu akıl ve idrakten mahrum hayvan sana secde eder de, biz dururuz, olur mu? Biz insanız ve secdede ondan fazla mükellefiz”… Bunun üzerine Allahın Resûlü, şu cevabı verdiler: “Beşer beşere secde edemez! Eğer benim için böyle bir emir vermek mümkün olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini söylerdim!”

Aynı ruh ve meâlde bir Hadîsin evvelki bahislerde geçtiği hatırlardadır. (Devam edecek)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Hususilik... - Sayı 114
Hususilik... - Sayı 113
Hususilik... - Sayı 112
Hususilik... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Bir özel TV kanalı “yılın politikacısı”nı seçtirdi.
Seçilemeyenler üzülmesinler. Çünkü hepsi ayrı ayrı yılın politik acısı olduklarını ispatladılar.
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592243
 Bugün : 2784
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630968
 Bugün : 614
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim