Mucize Kürsü Kainatın Efendisi Sayı:
105 -
“İmam–ı Kastalanî’den Seçme ve Süzmeler”
M U C İ Z E
(Mucize bahsi devam ediyor)
Bir başka mucize: Kökleri toprak altında ve yere perçinli bir ağaç, yürüyerek mukaddes huzurlarına geliyor.
Talha Bin Nâfi:
−Bir gün Allahın Resûlü, Kureyş kâfirlerinden gördükleri zulüm üzerine, bir köşede mübarek tenleri kanlı, mahzun mahzun otururlarken Cebrâil geldi. Cebrâil sordu: “Ey Allahın Resûlü, bir mucize görmekten zevk alır mısın?” Allahın Resûlü “Evet!” dediler. Kâinatın Efendisi, Cebrâil’in işareti üzerine karşılarındaki ağacı davet ettiler. Ağaç yürüyerek geldi. Cebrâil, “emret, yerine dönsün!” dedi. Emrettiler ve ağaç yerine döndü.
İbn–i Ömer:
−Allahın Resûlüyle seferdeydik. Karşıdan bir çöl adamı gelmekteydi. Adam yaklaşınca, Allahın Resûlü, sordular: “Nereye gidiyorsun?”… Adam karşılık verdi: “Evime, çoluk çocuğuma gidiyorum!”… Buyurdular: “Bir haber almaya dileğin var mı?”… Cevap: “Nasıl bir haber?”… Allahın Resûlü, dediler: “Allahtan başka İlâh ve onun ortağı olmadığına, M…….’in de onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet getir!”… Çöl adamı bu teklif karşısında Allah Resûlünden delil istedi. Allahın Resûlü, ileride bir ağacı gösterip, “işte bu ağaç şahidimdir!” buyurdular ve ağacı yanlarına davet ettiler. Ağaç dere kenarından, toprağı yararak Büyük Huzura geldi ve orada üç kere şehadet kelimesini tekrarladı ve sonra eski yerine döndü. Köklerini yere gömdü ve öylece kaldı.
Bir rivayete göre de, çöl adamı, doğrudan doğruya Allahın Resûlüne, istediği mucizeyi teklif etmiş ve şöyle demiştir:
−Şu ağaca “Allahın Resûlü seni davet ediyor!” deyiver ve onu çağır! Bakalım davetine itaat edecek mi?
Allahın Resûlü, adamın teklifini kabul etmişler, ağacı çağırmışlar, ağaç sağa sola, öne arkaya eğilip köklerini yerden çıkarmış ve huzura gelmiştir. Huzura geldikten sonra da Kâinatın Efendisine hitap etmiştir:
“−Selâm sana olsun, ey Allahın Resûlü!”
Bunun üzerine çöl adamı atılıp:
“−Şimdi emir ver, yerine dönsün!”
Demiş ve ağaç geldiği noktaya kadar gerileyip aynı yere kök bağlayarak durmuştur. Bütün bunları gören çöl adamı, Allah Resûlünün önünde yere kapanıyor ve haykırıyor:
“−İzin ver, sana secde edeyim!”
Allahın Resûlü buyuruyorlar:
“−Eğer bir insanın öbürüne secde etmesine ve bu yolda emir vermeye imkân olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim.”
Daha evvelki bahislerde geçen bu Hadîs, işte bu münasebetle söylenmiş oluyor.
Câbir Bin Abdullah:
−Allahın Resûlüyle giderken bir dere kenarında durduk. Kâinatın Efendisi, yıkanmak için bir tarafa gittiler. Ben de su kabını alarak peşleri sıra gittim. Âlemin Fahri etrafa bir göz atıp, münasip ve örtülü bir yer bulamadılar. Dere kenarında iki ağaç vardı. Ağaçların yanına vardılar ve birinin dalına yapışıp “Allahın izniyle bana tâbi ol!” buyurdular. Ağaç, güdülür deve gibi Varlığın Nuruna tâbi oldu. Öbür ağacı da dalına el atıp çektiler. İki ağaç bir oldu ve Allahın Resûlünü peçelediler.
Ağaç kütüğünün inildeme vak’ası yakından bilinen ve görülmüş olanlardan…
Peygamber mescidinde, ağaç gövdesinden, kürsü veya masa gibi bir kütük vardı. Ona dayanıp hutbelerini verirlerdi. Sonradan minber yapılıp ağaç gövdesi kaldırılmak istenince ondan, iniltili bir çığlık sesi geldi. Bu sesi o anda mescidde bulunan Sahabîler işitti. Rivayet ve şehadet de umumî olduğu için, hâdise, tevatür beyyinesi kesinliğini kazandı.
Peygamber mescidindeki kütüğün ağlarcasına çığlık bastığı, bütün Hadîs âlimlerince sabit ve kamerin inşikakı derecesinde yaygındır.
Beyhakî isimli büyük âlim ve imam, kütüğün ağlarcasına inlemesi mucizesini, tamamiyle meydanda ve umumî ittifakı toplamış bir hâdise kabul eder ve şöyle der:
“−Bu hâdiseyi, zincirleme, gelenler gidenlerden haber almış ve gelenlere duyurmuştur. Tevatür ve ittifak tamdır. Ve hâdise, Allah Resûlünün, Peygamberliğine delil olan büyük âyetlerdendir.”
İmam–ı Şafiî Hazretleri:
“−Allah, bizim Peygamberimize verdiğini hiçbir Peygambere vermedi. İsa Peygambere ölüleri diriltmek mucizesi verildiyse Kâinatın Efendisine de, ağaç kütüğünü iniltilerle ağlatmak mucizesi verildi. Bu, öbüründen üstündür.”
Kütüğün inlemesi mucizesini rivayet eden Sahabîler, en emin ve üstünlerinden olarak on zattır. Nakil, bütün teferruatiyle şöyledir:
−Peygamber mescidinde ağaç gövdesinden bir kütük vardı. Allahın Resûlü, namazlarını, o kütüğe doğru kılarlar ve onun yanında hutbe okurlardı. Sahabîlerden biri; “Allahın Resûlü, diler misin, sana bir minber yapalım? Cumaları oraya geçer ve hutbeni halka yöneltirsin…” dedi. Kâinatın Efendisi bu teklifi kabul buyurdular. Bunun üzerine teklifi eden Sahabî, üç basamaklı bir minber yaptı ve mescide yerleştirdi. İşte bu minber, yerine konulunca, kütüğün yanından ayrılıp minbere çıktıkları an, kütük iniltiler salıvermeye başladı. Herkesin haşyet ve dehşet nazarları önünde Allahın Resûlü, minberden indiler ve elleriyle kütüğü meshederek okşadılar ve tekrar minbere çıktılar.
Bu rivayetin, esasta hiçbir farkı olmaksızın, teferruat üzerinde küçük değişiklikler belirten başka şekilleri de vardır. Fakat hepsi birden, minber yapıldıktan sonra yanından ayrıldıkları kütüğün ağlamaklı sesler çıkardığı üzerinde müttefiktir.
Hasan Basri Hazretleri bu Hadîsi andıkları her zaman ağlar ve şöyle derdi:
“−Ey, Allahın kulları; Varlık Nurunun Allaha yakınlığından bir kütük zevke gelip ağlıyor da, siz insan olduğunuz ve bu hakikate vâris bulunduğunuz halde ne duruyorsunuz?”
Mucizelerden bir şube de, Allah Resûlünün hayvanları râm ve teshir edişleridir. İmam–ı Ahmet ve Nisaî yoliyle gelen Enes Bin Malik rivayeti:
−Medinelilerden birinin, bahçesini sulama işinde kullandığı bir devesi vardı. Bir gün deve ani bir huysuzluk gösterip sahibine itaat etmez oldu. Serkeşliği o kadar arttı ki, onu zaptetmek ümidini kaybettiler. Nihayet Allah Resûlünün huzuruna gelip yalvardı: “Ey Allahın Resûlü; devemiz serkeş oldu, ağaçlarımız ve ekinlerimiz susuz kaldı, sen çaremize bak!” Allahın Resûlü, hemen tek başına devenin bulunduğu bahçeye gittiler. Deve, bir kenara çekilmiş gelenlere hışımlı hışımlı bakıyordu. Allahın Resûlü, hemen tek başına devenin bulunduğu tarafa doğru ilerlemeye başladılar. Medineli Sahabîler haykırdı: “Ey Allahın Resûlü! Bu deve kuduz ite dönmüş… Sana saldırmasın?” Kâinatın Fahri buyurdular: “Bana ondan zarar gelmez!”… Allahın Resûlü ilerlediler; deve kendilerini görünce halini ve bakışını değiştirdi ve Âlemlerin Fahrine doğru yürümeye başladı. Tam karşılarına gelince de, Sahabîlerin hayret ve haşyet nazarları önünde yere yattı, secde etti. Allahın Resûlü deveyi çekip diledikleri şekle soktular. Deve eski halinden daha yumuşak bir tavırla emri kabul etti. Sahabîler koşup geldiler ve Allahın Resûlüne dediler: “Bu akıl ve idrakten mahrum hayvan sana secde eder de, biz dururuz, olur mu? Biz insanız ve secdede ondan fazla mükellefiz”… Bunun üzerine Allahın Resûlü, şu cevabı verdiler: “Beşer beşere secde edemez! Eğer benim için böyle bir emir vermek mümkün olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini söylerdim!”
Aynı ruh ve meâlde bir Hadîsin evvelki bahislerde geçtiği hatırlardadır. (Devam edecek)
|