Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     870 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Olaylara bakış - 109
Muhsin Hamdi Alkış

  Sayı: 109 -

 

Kaostan meşru mu gayrı meşru mu düzen doğacak?

Mâlûmlarınız ABD’de şaibeli seçimleri “küreselcilerin desteklediği” Biden kazandı ve kadrosuyla işbaşına geldi. Haziran 2021’deki NATO zirvesinde Cumhurbaşkanımız ile ABD başkanı Biden arasında, ABD başkanı Biden’in göreve gelişinden 6 ay sonra ilk yüz yüze görüşme gerçekleşti. Ondan önceki telefon görüşmesi de zaten Ermeni soykırımını tanıyacağını haber vermek üzere aradığında gerçekleşmişti. Zirveden kısa bir süre önce ABD dış işleri bakanı Türkiye’den sözde müttefik olarak bahsetti. Üstelik bu hakareti NATO zirvesine günler kala tamamen istiskal maksatlı olduğunu göze sokar biçimde yaptı. Bu ilişki biçimi müttefikler arası bir ilişkiye benziyor mu? 

Ali kıran başkesen bir zorba bile yapacağı bir işin hiç olmazsa mâşerî vicdanda onay bulmasını önemser, bunun için halka şirin gözükecek jestler yapar. Oysa ABD öyle bir zorbaca tavır içerisinde ki, terörist olarak nitelediği bir örgütün sevk ve idaresinde olup alt kuruluşu olduğunu gizlemeyen PYD isimli terörist örgüte küçük bir ülkenin ordusunun ihtiyacına yetecek ağır silâh mühimmat ve para desteğinde bulunuyor, hava savunma sistemi olmayan ülkemiz bunu edinmek istediğinde kongre onayını gerekçe gösterip sattırmıyor ama terörist örgüte kongre nedense kör ve sağır oluveriyor; Türkiye hava savunma sistemini önce Çin’den temin etmek istediğinde ihaleyi baskıyla iptal ettiriyor, o halde siz satın denildiğinde yine satmıyor Rusya’dan s400 satın aldığınızda da yaptırım uyguluyor ve bunun açmadan geri gönderilmesini yaptırımın kaldırılması şartına bağlıyor. Doğu Akdenizde haklı taleplerimizi reddetmekle kalmayıp Kıbrıs Rum kesimine silâh satışını serbest bırakıyor, Yunanistan’da, Irak’ta sınırımızın hemen dibinde üsler kuruyor var olanları genişletiyor. Onlarca yıldır maruz kaldığımız PKK belâsının da ekonomik sıkıntıların da, FETÖ’sünden aşırı sol teröre türlü iç güvenlik sıkıntılarının da merkezinde hep bu sözde müttefik yer alıyor. Böyle dost olunca düşmana gerek var mı? Her ferdiyle bu sözde müttefik özde hasma karşı halkımızın hissiyatı son derece menfi ki yapılan her ankette en üstte hep halkımız düşman olarak ABD’yi görüyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bu ilişkiyi koparıp sözde müttefik özde hasımlıktan hem sözde hem özde hasımlığa geçebilir miyiz? Reel politik bize dikte ediyor ki, şu aşamada hayır! Erken kalkış mevcut yerini de kaybetmeye bedel çünkü... 

Bu ilişki biçimini dengeye getirebilecek adımlar atabilmek için millî gücümüzün tüm unsurlarının onların millî gücünün unsurlarıyla boy ölçüşebilir hale gelmesi gerekiyor maalesef. Ekonomik, kültürel, askerî, aklınıza gelecek her unsurla yarışabilir halde olmanız gerekiyor. Askerî teknoloji açısından bazı somut adımlar attığınızda dengeyi değiştirmeye kalktığınızda önce yaptırım ve ekonomi kamburunu çıkarıyorlar. Türlü etki ajanlarıyla iç barışınızı tehdit edecek organizasyonları hemen harekete geçiriyorlar. Türkiye NATO’nun doğudaki unsuru olmaktan Doğunun Nato’daki mızrak ucu olmasını zinhar istemiyorlar. Son yıllarda oyunu asimetrik oynayıp millî gücün bazı unsurlarını çarpan etkisiyle kullanarak bize biçilen tabiyet rolünden sıyrılmaya başlamamız onlar için panik sebebi… Dünyanın bir ucundaki adını bile bilmediğiniz ülke lideriyle temas kurduğu halde aylarca Türkiye’ye sözde ilgisiz değersiz kaale almaz bir tavır sergilemesi de tersinden bir psikolojinin dışa vurumu aslında… 

Oysa 10 yaşındaki çocuk bile Türkiye gibi bir ülkenin Nato’da varlığının ne kadar kıymetli olduğunu, onun güçlenmesinin ittifakın da güçlenmesi anlamına geleceğini, onu zayıflatmak yerine güçlendirmenin Rusya ve bilhassa Çin’in oluşturduğu tehdide karşı ittifakın tümünün lehine olacağını bilir. Düz ve çok basit mantık bunu gerektirir. O halde ittifak içerisinde yer alan hiçbir ülkeye gösterilmeyen kendi devletlerinin, ülkelerinin ve halklarının bile aleyhine olan bu hasmane tavır neden? 

Birinci ve felsefi sebep çok açıktır ki, Truva atı olmayı kabul etmediğimiz ve millî karakterinizi muhafaza etmekte direndiğimiz için… 

İkinci ve stratejik sebep ise, İsrail’in güvenliği için bölgede hiçbir ülkenin onunla boy ölçüşebilecek güce sahip olmaması gerektiğini düşündüklerindendir. Bölgede hiçbir ülkenin (hattâ toplamının) hava kuvvetinin İsrail’i geçmesine izin vermemek, son teknolojiyi sadece ABD ve İsrail kullanımına vermek kongre kararlarında da geçen açık bilgiler… Hiçbir ülkenin nükleer güç olmasına da izin vermemek de bunun başka boyutu. Peki, madem öyle İsrail’in güvenliği onlar için bu kadar önemli de İsrail’i hiç olmazsa 1967 sınırlarına çekip başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini tanıyıp bölgede barış sağlayarak İsrail’in güvenliğini niye temin edivermiyorlar o halde? Lusiferin uşağı Küreselciler için cevap şudur: KAOS. ABD’yi ve Çin’i şu anda ele geçirmiş küreselci güçler için evrenin içinden doğduğuna inandıkları ve yeni bir dünya düzenini onunla kuracaklarına inandıkları (hâşâ) yaratıcı kaos. Kaostan beslenen ve kaostan çıkacak düzeni bekleyen kimdir? İsrail bölgede bir kaos unsuru peki yeterli mi? Onlar için değil! Onlara o ülkelerin kendi çıkarlarının aleyhine bile olsa, küreselcilere küresel kaos lâzımdı! 

KORKUT YÖNET

Kaostan gayrı meşru düzen nasıl doğacaktı? Küresel kaos unsurlarıyla! Ekonomik korkular insanları manipüle etmekte kullanıldı kullanılıyor. Ancak yeterli değildi. Küresel dönüşüm için daha büyük bir korku gerekti. Can korkusundan büyük bir korku yoktur ve küreselciler için küresel kaos ve ondan çıkaracakları küresel gayrı meşru yeni düzen için küresel bir can korkusu lâzımdı. Yeni kaos unsuru onyıllardır corona konulu filmleri, dizileri, romanlarıyla fikri hazırlığı yapılan ve çok büyük ihtimalle laboratuvarda üretilen Covid-19 Virüs oldu. Bu küresel kaostan ise yeni bir düzen çıkarmayı hedefliyorlar. Bizim için düzensizlik onlar için merkeziyetsiz KAOTİK ama bir akıllı ağ düzeni…

Dünya ticaretini bir anda sıfırlamak, insanları can korkusuyla hareketsiz halde evlerine hapsetmek ve normal dışı normal olarak kabul ettirmek, karşılıksız basılan paralarla corona öncesinin zenginlerini daha da zengin edecek sermaye transferi ve milletlerarası işbirliklerinin organizasyonlarının ve kurumların zayıflayarak, millî devletlerin siyasî mânâda güçleneceği ancak iktisadî, maddî anlamda zayıflayıp eskisinden de güçlü hale gelmiş çok uluslu şirketler ile çatışacağı, rekabet edeceği kaotik ve aslında çelişkili bir dünya... Daha açık ifade ile pandemi sonrası orta vadede mücadele hattının millî devletlerin birbirleriyle değil, millî devletlerin küreselci devlet dışı güçlerle mücadelesi olacağı bir dünya…

Pandemi sonrası şöyle bir dünya görüntüsü doğabilir: 

●AŞI tutuculuğunun ve aşı pasaportunun serbest seyahat ve ticaret ve turizmi etkilediği, o ülkenin tanıdığı aşıyı olduğu belgelemeyenler muhtemelen bazı hakları kullanamadığı, serbestçe seyahat edemediği ve bu durumun da şirketlerin küçüklerinin daha küçük, büyüklerin daha büyük olmasına neden olduğu, 

●Tedarik ve üretim zincirinin kopmasıyla tüm üretim lojistik ve ticaret yapma yöntemleri değiştiği, ekonomide DTÖ kuralları ve serbest ticarete engeller geldiği ve ithatalata bazı kısıtlamalar geldiği, (ülkemizden örnek verirsek, ihracat sebebiyle ülke içinde mamul ürün bulunma sıkıntısı yüzünden mobilya hammadde ve yarı mamül ihracatına temmuz itibarıyle kısıtlama getirileceği, benzer şekilde inşaat bileşenleri kısıtlamasız ihraç edildiğinde hammadde ve yarı mamullerin yurt içi fiyatı ve bulunabilirliği ve de netice itibarıyle taşınmaz fiyatlarına doğrudan etki etmesi sebebiyle inşaat taahhüt sektörünün de bazı kritik ara mallarda ihracata kısıtlama getirilmesini istediği ifade ediliyor.)

●e-ticaret sektöründeki büyümenin önceki klâsik şirketlerdeki istihdamın ilk yıl % 25 daralmasına yol açabileceği, 

●Uzaktan çalışmanın bir standart hale gelip otomasyonun ve yapay zekânın da etkisiyle bu etkinin büyüyerek bazı mesleklerin ortadan kalkabileceği, 

●Orta vadede kripto para, Defi (merkeziyetsiz finans) uygulamalarının yaygınlık kazanıp devletlerin bu alandaki otoritesinin de zayıflayacağı bu durumun da çok uluslu firmaların merkeziyetsiz yapısıyla desteklenebileceği, bunun önüne geçmek için de millî devletlerin milletlerarası düzenlemeye ve alternatifler oluşturma yoluna gitmelerinin gerekeceği, 

●Tarım ve hayvancılığın ön plana çıkacağı ve bazı ürünlerinin ihracatında sınırlamalar getirilebileceği, gıda güvenliğinin bu mânâda son derece önemli ve siyasetin ana konusu haline gelebileceği, 

●Pandemi sonrası, ilk etapta mücbir sebep iddiaları sebebiyle mahkemelerin iş yükünün artabileceği, akabinde e-ticaret, Dijital ve kripto paralar, Defi, yapay zekâ gibi gelişmelerle hukukun da çerçevesinin ve yöntemlerinin değişebileceği, yeni boyutlar kazanabileceği, bir dünya… 

Millî devletlerin milletler üstü hukuk üstü kural üstü olduğunu sanan küreselcilerle ve onların aparatı olan bu çok uluslu şirketler ile olan bu savaşında millî devletler nasıl kazanacak? Millî devletlerin gönüllü rıza, eşitlik, ahlâk, vicdan ve hepsinden önemlisi gücün değil hakkın milletlerarası norm olacağı yeni bir dünya düzeni kurmalarıyla. Elbette ki küreselcilere değil Hak’ka teslim olmakla!

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars palavrası... - Sayı 122
Ne Fa Ka, bedenini arayan... - Sayı 120
İsrail-SAMİRİ-oğulları... - Sayı 119
Deprem Felâketi: Âyetlere... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
İranın neye ihtiyacı var?
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14509593
 Bugün : 527
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629119
 Bugün : 30
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 168
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim