Putlar Yıkıldıkça Kubilay Ertekin Sayı:
111 -
Belki buna; ülkede câmiler açıldıkça, câmi düşmanları kuduruyor demek gerekiyordu. Çünkü Allah (cc), din, Peygamber (sav), câmi, millî irâde ve inanç düşmanlığı şeklindeki pek çok değişik ideolojik putların kamuflajı olarak kullanan; laisizm, devrimler, ilkeler ve benzerleri altında milletin kutsallarına saldırılarda bulunanların muzmerleri -iç yüzleri-Ayasofya, Taksim, Çamlıca ve benzeri câmilerin açılışına karşı olanların kirli ve karanlık emelleri, zihniyetleri nihâyet görülmüştür. Ülke için hiçbir getirisi olmayan devlet-millet düşmanlığına dayalı kara ve kirli propaganda aracı olarak kullanılan kanalların kadrolu amigolarının oralarda müfsit ve müfrit bir şekilde öttükçe sanıyorlar ki millet onları alkışlıyor... Özellikle onların içinde sözde hukukçu geçinen birisi var ki, hukuk hukuk diyerek iktidara saldırırken kin ve nefretinden kurşun yemiş gibi titriyor, ağzından köpükler saçılıyor. Ama ülkenin seçilmiş bakanları ve başbakanın hunharca katledilmesi vahşetine sesi çıkmıyor. 28 Şubat döneminde ülke halkının büyük çoğunluğunun özel hayâtına, eğitim haklarının gaspına, onları dışlayan “Katsayı, kamusal alan ve iknâ odaları” şeklinde yapılan onca zulümlere, hukuksuzluklara hiç temas etmiyorlar ve sanki oh olsun diyorlar. Bilmiyorlar ki, halkın mukaddeslerine, milli irâdeye ve inançlarına saldırıp hakâret ettikçe, sağduyulu insanların ve olaylara müspet bakan millet çoğunluğunun nefretini ve lânetini kazanmaktadırlar... İşleri güçleri bölücülük yaparak düşman üretmek ve ülkeyi tekrar 1940’lı yıllara götürme zehâbı, arzu ve aymazlığı içinde olan müptezellerin derdine bakınız.
Bir din görevlisi hutbede Kur’ân’daki fâizden, zinadan bahsediyor. Fâizci ve zinâkârlar ayağa kalkıp çemkiriyorlar. Başka bir din görevlisi Allâh’ın kelâmı olan ve câmilerle mescitleri kapatan, ona düşman olanlarla ilgili olan (Bakara. S. 114 âyet meâlini) okuyor. Sefiller gürûhu saldırıyorlar. Sizler alınacak ve gocunacaksınız diyerek Allâh’ın kelâmı millete anlatılmayacak mı? İsim yok, sıfat yok, zaman ve zemin tayini yok nedir bu sizin kudurganlığınız, şirretliğiniz ve Müslümanlara, DİNE, dindarlara saldırganlıklarınız?
Hem yıllarca ve hâlen dindarlığı; gericilik ve yobazlık sayar, cumhuriyet düşmanlığı (!) olarak görürsünüz, hem de Müslüman geçinirsiniz. “Ya olduğunuz gibi görünün, ya da göründüğünüz gibi olun!” Dine, din adamına ve Kur’ân’a saldırdığınız kadar; “Sizin de, inandığınız o Allâhınızın da belâsını versin!” diyen pespâyenin hezeyanlarına, İzmir’in minârelerinde komünist Çav Bella marşları çalan ve çaldıran iffetsizlere, adı geçen ve benzeri câmilerin açılışına ölümüne karşı çıkanlara niçin sesiniz çıkmıyor!? Bütün bunlar sizlerin Müslümanlığınıza(!) iman anlayışınıza, inançlı (!) oluşunuza ve insanlık haysiyet ve onurunuza dokunmuyor mu?
Yoksa 80-90 yıldan beri milletin mukaddeslerine saldırmak, bulunduğunuz kanallarda ve her ortamda bu rezâletlerinizi sürdürmek, sürekli cami ve inanç düşmanlığı yaparak millete hakâret etmek savunduklarınızın bir gereği midir? Mâdem Müslümansınız, sonu gelmeyen, sürekli yapılan ve yaptırılan bu iğrenç hakâretler sizlerin inanç ve onurlarınıza niçin dokunmuyor ve onlara neden bir tepki göstermiyorsunuz?
Kapatılan binlerce câmi, yasaklanan ezan ve Kur’ân, yırtılıp çöpe atılan ve kesekâğıdı yapılan Mushaf yaprakları, Müslüman olarak sizlere bir şeyleri hatırlatmıyor mu? Pekiyi o günkü basına gönderilen şu tarihi belgeye ve binlerce örneğine ne diyeceksiniz? Dâhiliye Vekâleti Matbuat Umum Müdürlüğü. 653 ve 17 Mayıs 1942 tarihli yazıda şöyle deniyor:
“Biz her ne şekilde ve surette olursa olsun memleket dâhilinde DÎNÎ neşriyat yapılarak, DÎNÎ bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için DÎNÎ bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine asla taraftar değiliz. Bu yüzden basında yayınlanan DÎNÎ muhtevâlı bütün yazıların en geç on gün zarfında bitirilmesi önemle rica olunur. Aksi halde ceza işlemi yapılır ve gazeteler temelli kapatılır.” (Vedat Nedim Tör, Dâhiliye Vekili adına)
Şimdi ekranlara çıkıp milletin başını ağrıtan, midesini bulandıranlara sormak lazım. Bu durumda sizler hangi dine inanmakta idiniz, ya da inanıyorsunuz? Bu ve binlerce zulüm vesikaları Küba’da, Komünist Çin’de, Moskova’da ve Hıristiyan bir ülkede değil, sizlerin hâlâ hasretini çekip hayal ettiğiniz Türkiye’nin 1940’lı yıllarında yaşanmıştır... Aslında kabahat sizlerde değil, yapılan bunca zulüm ve vahşetlere rağmen o zulümlerin mağduru olanların bu pislikleri ve belgeleri sizlerin ve benzerlerinizin kirli suratlarına sıklıkla vurmayan gâfil ve nâdanların, geçmişini unutan çilesiz ve dertsiz eblehlerindir. Tıpkı “Taksim de câmiye hayır!” kampanyasını yürüten çapulcular karşısında ortalıkta görünmeyen ve şimdi açılışında o câmiyi dolduran binlerce kişiler ve sözde müslümanlar gibi...
Sormak lâzım. “Senin karın, benim karım diye bir şey yok. Ülkede sâhip olunan şeyler halkın ortaklaşa kullandığı maldır. Eğer bu ülkeye komünizm yerleşemiyorsa, şunu bilin ki suç komünizmde değil, bizlerdedir. Çünkü bunları halka iyi anlatamıyoruz.” (Tek parti döneminde ülkeye laik-devrimbaz bir gençlik yetiştirmek için kurulan köy enstitülerini anlatan o günkü basından) Şimdi sizler o ekranlarda bu cevherleri (!) millete anlatmak için mi çırpınıyor, yırtınıyor, ya da öyle bir hayâtı yaşamak mı istiyorsunuz? “O yıllarda altı oklu fırkanın kodamanları, başkan ve bakanları marka giyinirken, memurlarına kumaş 10 lira, halka ise 30 lira idi. Şeker millete 530, memura 30 kuruştu. Keçinin tanesi 80 kuruş, vergisi 100 kuruştu. Halk âşar vergisinden ve tahsildardan korktuğu için kendi malının hırsızlığını yapıyor, mahsûlünü kuyularda saklıyordu. Ayrıca 6 lira yol parasını veremeyenler, iki ay ekmeği kendinden yollarda çalıştırılırdı. Milleti çarığa ve kuru ekmeğe muhtaç etmişlerdi.” (İşte CHP zulmünün belgesi. Sh. 255)
Ana ve yavru muhâlefet, müspet ve ülke adına yapılan ve yapılmak istenen her şeye karşı çıkyorlar. Şu hezeyanlara bakar mısınız? “Kanal İstanbul’a yatırım yapmak isteyen bütün firmaları uyarıyoruz! İktidara geldiğimizde sizlere tek kuruş vermeyiz ona göre düşünün!” (8/6/2021 Basından) Geçmişte bunların millete yaptığı zulümleri, o kirli ve karanlık dönemlerini bilmeyen, halkın çektiği onca acıları çekmeyenler ve (milliyetçi) iktidarların sağladığı geniş imkân ve fırsatlardan, bolluktan, refahtan şişen, semiren nankörler bunları bilmezler. O yüzden öylesi ŞER cephesine destek verip payanda olma gaflet ve dalâletinde bulunuyorlar…
Buna mevcut iktidar içinde olan bâzı nâdân kesimler de dâhildir. Şuna bakın ne diyor: “İktidar mensuplarına, yani milli irâde temsilcilerine, selâm vermeyin, konuşmayın, aynı yerde oturmayın ve onları her alanda boykot edin!” (18/6/2021 basından) Zâlime cezası verilmez, Allâh’ın (cc) ve Peygamberin (sav) emirleri yerine getirilmezse, onlar bunları söylemekten hayâ etmezler…
Ne diyelim? Bütün bunlar sözde Müslümanların düştüğü zillet ve meskenetin resmidir. Yıllarca bu fesat yapıya mâli ve siyasî açıdan destek olmayın, “elinizle, dilinizle engel olun, boykot edin!” diyerek feryat ettik ama bunları bizimkiler değil, onlar uyguladılar.
|