Fikrin Değerini Bilenlere Dergi Editörü Sayı:
114 -
•“Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at... İlanihaye… Hâk bir iman ve doğru bir fikir üzerindeki bir dergi çok işe yarar. Bir dergi, milletinin, kanayan beyni, duyan kulağı, gören gözü, hisseden kalbi olur. Milleti adına tefekkür eder, geçmişin muhasebesini, geleceğin hedeflerini ortaya koyar. Milletinin rotasını çizer, ona yön tayin eder. Kısa vadeli, günlük, küçük menfaatleri peşinde koşanlar bu sebeple dergiyi, dergiciliği anlamaz, anlayamaz. Bu elbise onlara bol gelir ama milletin maşeri vicdanı bunu hisseder, anlar.” (111. sayı, Editör yazısı)
•“Dergicilik, girişi olup çıkışı olmayan bir okul. Yaşınız, ilminiz, eğitiminiz bu okulda öğrenci olmanıza mâni değil. Bilakis yaratılış gayesine uygun bir zemin. Dergi, iki gününü birbirine eş geçirmeme prensibine, emrine uygun bir hayat sunuyor sizlere.” (102. sayı, Editör yazısı)
•“Okuyucusu kadar yazarlarının da yetişmesine imkân sunan dergilerin, bugün idrak edilemese bile- Türk kültürü, irfanı, fikir hayatı yönünden çok kıymetli bir vazife gördüklerini –tarihe not düşmek adına- bir kere daha bu satırlardan ilân edelim. Evet, hayatın ekonomik kriz, hayat pahalılığı, savaşlar, salgın hastalıklar gibi farklı mecralarda aktığının biz de farkındayız. Böyle bir zeminde ve derin düşünmeyen toplumlarda ilk bakışta yazı yazmanın, dergi, kitap çıkarmanın, fikir eseri ortaya koymanın akıntıya kürek çekmek olduğu, hadi daha anlaşılır bir kavramla ifade edelim, boş iş olduğu zannedilebilir. Nasreddin Hocanın göle maya çalmasını da o gün gerçekleşmesi mümkün olmayan bir işe kalkıştığı zannıyla komik bulanlar olmuştu… Göle maya çalmanın hikmetine vâkıf, yaptığı işin arifi olan Hocadan aldığımız ilhamla bugün biz de fikir hayatımıza maya çalıyoruz. Dilimizde de şu dua; ya tutarsa…” (113. sayı, Editör yazısı)
•“Emsallerimizin yayına ara verdiği, basılı halden dijitale geçme kararı aldıkları bu zamanda, milletin tefekkür kaleleri olan dergilerin, okuyucunun mürekkep kokusunu içine çekebileceği kâğıda basılması gerektiğine inanıyor, Kardelen olarak bu yolda mücadele kararlılığımızı yineliyoruz. Allah, çıktığımız bu yolda bizi mahcup etmesin.
Üzerine âyet, hadis, ilim ve faydalı bilgiler yazılabilen, “kitap” olabilen kâğıdın, bütün dünyada tekel haline gelen “kötü”nün elinde olmasından üzgününüz. “Oku” emrinin künhünde, derununda “yaz” emrinin olduğunu anlaması gereken Müslümanın kâğıttan koparılıp, dijital ekranlara mahkûm edilmek istenmesinde de dünyayı idare etme şehvetindeki “kötü”nün bir oyunu, hilesi olduğundan şüphemiz yok. Bugüne kadar fikre, tefekküre desteklerini hissetmediğimiz başta Kültür Bakanlığı olmak üzere mesuliyeti olan bütün idarecileri bu hususta bir kere daha uyarıyor ve Allah’tan bu makamlara liyakatli yöneticiler nasip etmesini dua ediyoruz.” (112. sayı, Editör yazısı)
•“Affınıza sığınarak bir atasözümüze yer vermem gerekiyor; “ayının kırk hikâyesi (türküsü) var, kırkı da armut (ahlat) üstüne… Bu köşede kaleme alınan 104 sohbet yazısının pek çoğunda, belki de tamamında üstün fikre olan ihtiyacımız dile getirildi. Bazen bir şiir, bazen bir hikâye, bazen bir anı, ekmek gibi, su gibi, hava gibi, aziz fikrin de değerli olduğunu anlatmaya, dilimiz döndüğü, kalemimiz el verdiği ölçüde vesile edildi. Kardelen, dile kolay 30 yıl bu amaca hizmet etti, ediyor. Elbet bir gün göle çalınan maya tutacaktı, buna inandık. Çilesine yabancı olduğumuz Üstadların, şiirin bir gün anlaşılacağına dair müjdeleri ümidimizi taze tuttu. İşte şimdi bugün aziz fikrin güneşi, karanlık bulutların arasından sevimli yüzünü gösteriyor. Hamd olsun…” (104. sayı, Editör yazısı)
•“Okumayan bir cemiyete, ancak okunursa kıymeti anlaşılacak yazılar sunduk. Dergimizle birlikte, belki de ondan da çok kendimiz yetiştik, geliştik. Her biri ayrı bir meslek dalında ve hepsi de işinde belli bir noktaya gelmiş, emsallerinin çok farklı ilgi alanlarına rağmen, “zehirle pişmiş aş”ı yemeye gönül vermiş yazarlarımızla, geçmişe dönüp baktığımızda hiç de küçümsenmeyecek bir mesafe katettiğimizi görüyor ve Allah’a hamd ediyoruz, bugün.” (102. sayı, Editör yazısı)
•“Kardelen, her sayısı ayrı bir değer olarak bugüne geldi.
İlk insandan sonuncusuna, dünyanın yaratıldığı ilk an’dan son an’a kadar hakiki mânâda tek tez var. O tez, imanın… İlk ve tek tez: Kelime-i Tevhit… Allah’tan başka ilâh yok, peygamber O’nun kulu ve elçisi… İşte tez bu… Bütün tezler onun açılımı… İman; iyilik, doğruluk ve güzellik ortaya koyucu… Bunun için hak tek, bâtıl çok… İşte Kardelen, her sayı bir kaşıkçı elması, pırlanta veya tek taş yüzük… Hangi değeri yakıştırıyorsanız… Ortaya çıkarabiliyorsa, bu teze iman etme sayesinde… Farklı bir şekilde söyleyecek olursak, kaşıkçı elmasını her sayıda işte o tek tez meydana getiriyor… İman, istişare ve istikrar… Bu sayede üç ayda bir fikirsizlik kışında kardelenler açıyor." (Ali Erdal, 20 Ocak 2019 tarihli toplantı konuşmasından)
“Fikrin anlaşılmadığı, anlaşılmak bir yana yadırgandığı, lüzumsuz görüldüğü bir iklimde, yazılı basının gittikçe gözden düştüğü bir zamanda, kültür başkentinin uzağında, nüfusça namüsait bir yerde, bir derginin 28 yıl boyunca okuyucusunun abonelik bedelleri dışında hiçbir maddî güce dayanmadan çıkarılacağını söyleselerdi, buna kimse inanmazdı.
Biz inandık… Çünkü “O tez”e iman ettik…” (100. sayı, Editör yazısı)
•“Çeyrek asrı aşan, yarım asra doğru ilerleyen dergicilik tecrübemizin her anında, farkında olsak da olmasak da, hakkını tam olarak versek de vermesek de, Üstad’ın ciltler dolusu tefekkürü iki satıra sığdıran şu beyitindeki mânâyı, Allah’ı aradık;
SANAT
Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış… (Çile, 1939)” (99. sayı, Editör yazısı)
•“Kardelen ve emsalleri, internet aracılığıyla estirilen sam yelinin çöle döndürdüğü kültür dünyamızın son vahaları. Fırtınalı denizlerin fındıkkabuğu gibi salladığı gemilerin, sığınılacak son limanları. Ve dua yerine geçmesi ümidiyle, rahmetli Üstad’ın benzetişiyle “Arsadaki odun yığının gizli bir köşesinde tek bir kıvılcım noktasıyız biz!”… (98. sayı, Editör yazısı)
•“Bastığımız kâğıdın ederi bile etmeyecek dergi parasını vermemek için türlü bahaneler üretenlere, kendi camiasının yayın organı dışında basılı bir eseri eline almaktan korkanlara, konjonktür gereği ulusalcı ve Kemalist çizginin uzağında bir yayın organına abone olmanın kendisi için tehlike arz edeceğini düşünenlere ne denir ki, onları, kalpleri bilen Allah’a havale ederek bir kez daha belirtelim: Bizim fikrimizin parayla pulla ölçülemeyecek değerini Gaye İnsan ve Ufuk Peygamber (sav) 15 asır önce ilân etti; Bir elime güneşi, bir elime ay’ı verseniz, davamdan dönmem…” (97. sayı, Editör yazısı)
•“Dünyaya fikrin yön vereceği günlere az kaldı... Bu nasıl olur? Velî’ye soruyorlar; “Allah, deveyi iğne deliğinden geçirir mi?”, hiç tereddütsüz cevap veriliyor; “evet!”. Peki diyorlar, deveyi mi küçültür, iğnenin deliğini mi büyültür?”. O murad ederse diyor velî, ne deveyi küçültür ne de deliği büyütür, yine de geçirir…” (104. sayı, Editör yazısı)
•“İnsanlık her ne kadar peşine takıldığı dünyasıyla hızla bilinmeyene doğru ilerlese de, bu gidişin bir yerlerde duvara çarparcasına sekteye uğrayacağı ve insanlığın “ben ne yapıyorum” deyip, her türlü varlık emniyetinden mahrum kalacağı bir günde, dünyaya yine fikrin yön vereceğine inanan Kardelen’den bütün “düşünen adamlara” selâmlar…” (44. sayı, Editör yazısı)
|