Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     962 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Yaz Dostum
Site Editörü

  Sayı: 114 -

Etimoloji sözlüklerine baktığımız zaman “kitap” kelimesinin kökünün Arapça’da “ketebe” fiilinden geldiğini görüyoruz, bu dile de İbranice’den veya Aramice’den geçmiş, ketebe fiilinin o dillerde yazmak dışındaki anlamları ilgi çekici: dikmek, raptetmek.

Allah ilmini artırsın, Ekrem Demirli Hoca bir dersinde “fikirlerinizi yazıya dökerek sağlamlaştırın” demişti, raptetmek tam da bu olsa gerek.

Kur’ân-ı Kerîm’in tertip sırasında Fatiha’dan sonra gelen Bakara suresinde hurûf-i mukattadan sonra gelen âyet şu şekilde: “zâlike’l kitâbu lâ raybe fih”. “İşte o kitap, onda şüphe yok” şeklinde meallendirilen bu âyette kitap geçmesi de ilgi çekicidir. Çünkü bu âyet nazil olduğunda, hatta tüm Kur’ân “size dininizi tamamladım” âyeti ile hitama erdiğinde ortada somut bir kitap yoktu.

Bir kitap varsa onu yazan bir el, bir de yazı aracı, kalem vardır. Kur’ân’da üzerine yemin edilen şeylerden biri de kalemdir. Kalem, bu yeminin olduğu sureye ismini de vermiştir.

Bunlarla birlikte akla ilk inzal olan âyet “Oku!” da gelebilir ancak bazı tefsirlerde buradaki “oku” emrinin anlamının daha çok sistemi, yaratılışı okumak olduğunu söylerler. Malûm, oku emri sırasında da elde okunacak bir sayfa veya mushaf yoktu.

Efendimiz’in âlemlere rahmet olarak gönderildiği zamanlarda Araplar çok güçlü bir sözlü kültüre sahipti. Yazılı kültür ise zayıftı, bu nedenle okuma yazma bilenlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu çünkü buna ihtiyaçları yoktu. Böyle bir kültürde ve böyle bir dönemde gönderilen peygambere (sav) inzal edilen âyetlerde kaleme yemin edilmesi, “o kitap” diye bahsedilmesi dikkate şayandır. Efendimiz’e inzal olan âyetlerin tümünün bazı âyetlerde “Kur’ân”, bazı âyetlerde “kitap” olarak isimlendirilmesinin hikmetini ise meraklıları tefsirlerde bulabilir, o ayrı bahis.

Yazmak konusunda hoşuma giden bir diğer söz Ali Erdal Hocamızın “yazmak, sistemli düşünmektir” sözüdür. Bu sözün doğruluğunu her yazıda bir kez daha anlıyorum. Periyodu üç ayda bir olan bir dergide yazı yazmak dışarıdan kolay gözükebilir ancak öyle olmuyor. Her yazı için “sistemli düşünmeden” ortaya bir eser çıkarmak çok zor. Ancak bir konu üzerinde sistemli düşününce o konu hakkında söyleyecek illaki bir şeyleriniz oluyor.

Düşüncelerin raptedildiği yerler sadece kitaplar değil. Bir gazete köşesi, duvar gazetesi, günümüzde bir internet blog sayfası ve elbette dergiler de bu ihtiyaçtan doğan yazı alanları. Hangi araç kullanılırsa kullanılsın her yazar düşüncelerini bu şekilde kayıt altına alıyor ve paylaşıyor.

Kardelen Dergisi olarak bizler de fikirlerimizi otuz yıldan fazladır dergi aracılığı ile paylaşıyoruz ve meydan yerine çıkıyoruz. Dergide her yazar yazısı ile ortaya bir şeyler koyuyor ve bunu kendi üslubu ile yapıyor.  Bugün, dergimizde sürekli yazan kalemlerin, yazılarında isimleri olmasa, hangi yazının kimin kaleminden çıktığını büyük oranda anlayabiliriz. Demek ki her yazar geçen yıllar boyunca bir üslup, bir karakter bina etmiş.

 

Her şey bir “kelime” ile başladı; “kün!”. Allahu Teâlâ ilk peygamber olan Hz. Âdem’e isimleri öğretti. İsimler, yani kelimeler. Bendeniz de genelde yazılarıma o konu etrafındaki kelimeler, kavramlar ile başlıyorum. Gelin, birlikte dergicilikle ilgili kavramlara bir bakalım.

İlk akla gelen kelimeler dergi, mecmua, jurnal, magazin…  Dergi ve mecmua anlam olarak çok yakın kelimeler. Dergi kelimesi, neredeyse bin yıldan eskiymiş, ben daha yeni bir kelime zannediyordum. Derleme yapılan yer ve sofra anlamına geliyormuş. Mecmua da adı üstünde cemden geliyor, toplama, derleme yeri. İngilizce’de dergilere “magazine” deniyor, bu kelime de bir şeylerin toplandığı depo anlamında; görüyoruz ki özünde hepsi benzer anlamlara sahip.

Kardelen de bizim toplanma yerimiz. Meşrep farklılıkları olsa da benzer duygularla her sayıda ayrı bir enerji ile soframızı kuruyoruz. Üç aylık periyotlarda yaptığımız istişare toplantılarında bu sofralardan birini kaldırırken diğer sofranın hazırlığına başlıyoruz.

Yukarıda saydığım kelimelerden daha önemlisi ise: “yazmak” kelimesi. Yıllar önce, Kardelen’in ilk yıllarında bir sohbet ortamında yazmak üzerine konuşulurken, yazmanın yaymak anlamına geldiğini söylemişti Ali Hocam, yanlış anımsamıyorsam ben de köyde yufka açan kadınların bu fiile “yufka yazmak” dediklerini örnek göstermiştim.

Yazmak kelimesi de dergi gibi bin yıllık kelimelerimizden. Yayma dışında düğüm çözme, açma ve çözme anlamlarına geliyormuş. Bizler Kardelen’de her yazı, her sayı ile bir düğüm çözüyoruz belki de. Hem kendimizden bir düğüm hem cemiyetimizden, belki de birbirimizden. Bu devirde düğüm çözmenin zorluğunu bile bile buna devam ediyoruz. Önümüzde çözülecek çok düğüm var, hepsini çözmeye ömür yetmeyecek belli ki, belki boyumuzdan büyük işler bunlar. Ama Efendimiz’in saadetle buyurdukları gibi,  ameller niyetlere göredir. Bizim niyetimiz hâlis inşallah. Allah niyetimizi kabul etsin.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Hayatın merkezi anneler... - Sayı 124
Zor sınavımız mülteci mes... - Sayı 123
Tevhid yoksa huzur da yok... - Sayı 122
Anlam peşinde... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir
Annelerin zaferi


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15725820
 Bugün : 151
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656668
 Bugün : 9
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 72
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim