Oluklar çift Dergi Editörü Sayı:
117 -
“Musikî bir silâh da olabiliyormuş. Görünmez mermileriyle gönülleri hedef alıyor, vuruyor ve avlıyor…”
Yukarıdaki cümle, az sonra derginin sayfalarında tamamını okuyacağınız, Ekrem Yılmaz’ın “Musikî ötesi haz” başlıklı yazısından. Yazarımızdan Allah razı olsun, ne kadar doğru bir tespit.
Müzik, bugün, Kitap’ta, en çok ismi zikredilen bir millet, bir güruh, bir anlayış tarafından dünyadaki bütün insan neslini, özelde çocukları ve gençleri ifsat etmek için kullanılan bir silâh haline geldi.
Üzgünüm, başta kendi evlâtlarım, etrafımdaki pek çok tanıdık genç, çocuk; adını sanını duymadığım, kimliksiz, kişiliksiz, cinsiyetsiz Güney Koreli şarkıcıların hayranı… Güney Kore nere, Anadolu nere, yediği, içtiği, giydiği, kültürü bize fersah fersah uzak bir ülkenin şarkıcıları nasıl oluyor da bizim evlâtlarımıza rol model haline getiriliyor! Akıl alır gibi değil ama öyle… Yapana değil, yaptırana bakın.
Sanki bizimkiler – ne kadar bizim oldukları da tartışılır – farklı mı serzenişlerinizi duyar gibi oluyorum. Sanatları dışında, çıplaklığı, cinselliği, gömlek değiştirir gibi eş değiştirmeyi ve daha neleri, bir hayat anlayışı olarak, çok normal şeylermiş gibi millete sunan ve maalesef kabul ettirenler de aynı topun kumaşı. Güney Koreli şarkıcılar, bizimkilerin bir adım önünde, ileride varacakları noktayı temsil ediyor, o kadar. Çünkü hepsi aynı merkezden, tek merkezden idare ediliyor. Kimin ve hangi şarkıyla meşhur olacağını, ne giyeceğini, nasıl bir klip çekeceğini, kimin kimle nikâhsız birliktelik (!) yaşayacağını, kimin kimle evlenip (sırf boşanmanın ne kadar basit, normal bir şey olduğunu topluma dikte etmek için) kısa süre sonra boşanacağını işte o merkez önceden plânlayıp, uygulatıyor.
Hiçbir şeyin kendi mecrasında akıp gitmediği, bilakis her şeyin önceden plânlanıp masum halk kitlelerine, toplumlara dayatıldığı dünyamızda müziğin etkisini, nasıl bir silâh olarak kullanıldığını görmezden gelemeyiz. İki yüzyılı aşan Batılılaşma maceramızın koca bir medeniyetin temsilcisi milletimizi ne hale getirdiğini iktidar mücadelesi veren siyasî partiler, hükümetler de görmek ve bunun muhasebesini yapmak zorunda. Eli kalem tutan, yazarı, çizeri, aydını için de bu bir vazife…
Milletinin, kanayan beyni, duyan kulağı, gören gözü, hisseden kalbi olan, milleti adına tefekkür eden, geçmişin muhasebesini yapan, geleceğin hedeflerini ortaya koyan, milletinin rotasını çizen, ona yön tayin eden her dergi gibi Kardelen de elinizdeki sayıda üzerine düşen sorumluluğu icra etmeye cehd etti… Sayı konusunu “Hüznünü, neşesini notalara döküp bütün kültür kodlarını ihtiva edecek türküleri icat eden; bünyesinden, Batıyı hayran bırakıp 'Türk Marşı'nı besteletecek Mehteranı doğuran milletin müziği; Türk musikîsi.” cümleleriyle ilân etti. Türk musikisinin tarihî seyri, makamların nasıl doğduğu, geliştiği, türkülerimizin her biri kitaplık çapta hikâyeleri ve benzeri konularda sayfalarımızda teknik bilgilere yer vermeyi arzu ederdik. Medeniyetimizin kök saldığı Orta Asya’dan Balkanlara, Kafkasya’dan Afrika içlerine kadar müziğimizdeki ortak temaları, ortak kodları araştırıp ortaya dökebilseydik ne iyi olurdu… Bu işi geleceğin Kardelenlerine ısmarlıyoruz…
Geleceğin Kardelenlerinden, yazarımız Mustafa Büyükgüner’in evlâdı, Neslihan kızımız, Mayıs ayı içinde vefat etti. Sanatkâr kızımızın kendi elinden bir kara kalem çalışmasını, sayfalarımızda göreceksiniz. Cennette kavuşacakları kızları için başta yazarımıza, ailesine ve Kardelen camiamıza sabırlar diliyoruz.
Koro halinde ve solo olarak şarkı, türkü icra edebilen, müziğin her alanında kabiliyetli, şairimiz Murat Yaramaz’ın sayı editörlüğünde, 33. yayın yılımızın ilk dergisi olarak hazırladığımız 117. sayımızı takdirlerinize sunuyoruz.
Hâk imanın emrindeki doğru fikrin hâkim olacağı günlere hasretle bütün okuyucularımıza selâmlar…
|