Cumhurba?kany Se?imi Hidayet Diler Sayı:
57 - Temmuz / Eylül 2007
Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda aktif siyasetin dizginleri, cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in elindedir. Atatürk’ün son zamanlarında hastalığı sebebiyle başbakanın ağırlığı artmış, daha sonra cumhurbaşkanlığı hep sembolik makam olarak görülmüştür. 12 Eylül sonrasında cumhurbaşkanlığı, birçok yetkisi olan ama sorumluluğu olmayan bir makam durumundadır. Zira Kenen Evren, kendi Cumhurbaşkanlığını yeni anayasanın (1982) kabulüne bağlamıştır. Ne yazık ki o zaman bu yapılanları demokratik bulanlar, o zamanlar hiç ses çıkarmayanlar bugün halkın seçtiği meclise cumhurbaşkanı seçme hakkı tanımak istememişlerdir.
Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı bütün tenkitlere rağmen halkın iradesini en çok temsil eden sonuçtur bana kalırsa. Zira merhum Özal, seçimle, halkın oylarıyla TBMM ne gelmiş bir milletvekili idi. Tabii ki doğrusu cumhurbaşkanının halk ta- rafından seçilmesidir. Ama milletine güvenmeyen, bu milletin batılda, günahta, dalalette ittifak yapmayacağını düşünemeyenler, seçim yolunu açamamışlardır. Ak Parti de cumhurbaşkanını halkın seçmesini son ana bıraktı. Bu konuda niçin daha önce harekete geçmedi. İsteksiz davrandı açıklamalıdır. Abdullah Gül, seçilseydi “halk seçsin madem” diyecek miydi acaba?
Son cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'in aday gösterilişi ve seçilmesi, usul bakımından alışılmadık, zorlama, dayatma ve milletten uzak bir intiba uyandırıyordu. Sezer, milletin seçtiği bir insan değildi. Atanmıştı. Üstelik mazbatasını alıncaya kadar Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevinden ayrılmadı. Görevini yedi yıl boyunca tam bir muhalefet anlayışıyla yürüttü. Anayasayı fırlatarak Ecevit’i terbiye etmeye kalkışınca ekonomi allak bullak oldu. Seçimler sonrasında büyük bir çoğunlukla iktidara gelen AKP hükümetinin de amansız muhalifi oldu. Bu sayede aynı kanunu iki defa oylamak ve çıkarmak meclisin alışkanlığı haline geldi. Tabiî bu uygulamaların ülkeye neler kaybettirdiği henüz hesaplanamadı, zaten tam olarak da bilinemez…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül’ün aday gösterilmesi fazilet, vefa, kadirşinaslık ve feragat gibi güzel değerleri bize hatırlatmıştır. Ama ne yazık ki alışkanlıklarından ve ellerindeki nimetlerden vazgeçemeyen CHP, atanmışlar ve bürokratlar takımı, ülkeyi belirsizliğe, kargaşaya, huzursuzluğa sürüklemeyi başarmışlardır. Bilhassa e-muhtıra adı verilen talihsiz ifadeler, askerimizi de siyasete silâhıyla giren taraf olma durumuna sokmuştur. Şimdi hiç bir şeyin daha iyi olmayacağı ve Türkiye’ye maddî ve manevî çok pahalıya mal olacağı anlaşılan yeni bir döneme girdik. Ülkemizi, bu belirsiz duruma sürükleyenlerden bunun hesabını sorma zamanıdır. Bu hesabı da inşallah milletimiz seçimlerde görecektir…
|