Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4808 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

DÜNYA KÜÇÜLDÜ
Ali Erdal

  Sayı: 40 -

Nerede kim tarafından söylenirse söylensin, bu söze itiraz eden çıkmayacaktır. Ne itirazı; bilakis, hararetli taraftarlar doğruluğuna dair deliler sıralayacaklardır.


Dünya büyük bir oda... Sakinlerinin hepsi burada... Kuytu bir köşeden çıkacak bir öksürüğü hepimiz duyuyoruz. Öksüreni görüyor, acısını paylaşıyoruz... Oturarak yemekten, ayakta atıştırmaya; konser dinlemekten, gürültülerle tek tek tepinmeye; salonlarda saygıyla ciddî eserler seyretmekten, ahlâksız vurduğu kırdılı filimler ve penbe diziler içinde kaybolmaya; dinin, yani varoluşumuzun emrettiği hayattan, "seküler" yaşayışa doğru hızla yol alıyoruz. "Goll!" çığlıkları, stadyumlardan, sokaklardan, kapısında domuzu bile olan yalılardan ve yaygısı dahi olmayan gecekondulardan aynı anda ayyuka çıkıyor. Nesli tükenmekte olan bir hayvanı yaşatma gayretlerine hep birlikte "hınk" diyoruz. Kuyuya düşmüş bir kedi yavrusu ile hepimiz titriyoruz. Milletlerarası şirketlerin adını göğsümüzde, göğsümüzü gere gere taşıyoruz. Modaya uygun saçı olan başlar, dik... Markalı ayakkabı giyenlerin, sevinçten ayakları yere değmiyor. İnsanlığı bir potada kaynatacak ve tek kalıba dökecek "küreselleşme" denen büyük ideali, nihayet "tarihin sonunda" bulduk. Bayrak kaleye dikildi dikilecek...


Dünyanın küçüldüğünden ve bunun teknik gelişmeler sayesinde olduğundan eminiz. Başta haberleşme olmak üzere baş döndürücü bir hızla yenilenen ve marifetleri artan teknik oyuncaklarla insanlar birbirine "entegre" ediliyor... Yaşasın, tuvalette bile insanı kendi haline bırakmayan cep telefonu ve bizim paramızla kanı bitlenen, neyi sevmemizden neden nefret etmemize kadar her ihtiyacımızı bizden iyi bilen ve insanlığa "damardan" zerkeden medya... Emirleri, telkinleri ve nasihatleri günlük hava raporları gibi değişse de uyurgezerlerde dün şöyleydi, bugün niye böyle deme iradesi yok... Medya, para, reklâm, enerji, telkin imkânları ve teknik oyuncularla insanlığı güden "büyük irade", bütün iradelerin üstünde...


Medyumlaştırılan sürülerde tasa yok, "yuvarlanıp gidiyorlar işte" ama "DÜŞÜNEN ADAMLAR" gözünde bir pürüz var: Beynelmilel fahişenin nerede ne haltlar ettiğinden... Zavallı kuşların ozon tabakasının delinmesinden neler çektiğine kadar, futbolcu kahramanların ayakkabı numarasından, sanatçı denilen kişilerin eşcinsel mi, beşcinsel mi olduğuna kadar yarışmaların baş sorusu bilgileri, yaşanan ve lâzım olan bir gerçek olarak komprime bir hap gibi yutturanlar; taş atmaktan başka çaresi olmayan çocuğun, öz vatanında hür yaşamak istediği için kurşunlandığını, Kafkaslarda, Balkanlar'da ve dünyanın pek çok yerinde zulüm gören zavallıların neler çektiğini; başlarını örten "zencilerin" ıstıraplarını ve haklarını, insan olup olmadıkları şüpheli ilkel yaratıkların mistik ve mânâsız masalı, hayal âlemlerinin tehlikeli ve önlenmesi gereken tepkileri olarak gösteriyor... Başta Müslümanlar olmak üzere bütün mazlumları, dünya isimli odanın locasındaki lortlar, "terörist" ilân ediyor. Roma İmparatoru'nun kanlı başparmağı onlar için devamlı yeri gösteriyor.


*


Diyelim ki, "küreselleşme" akıl için yol birdir idrakiyle insanlığın doğruda birleşmesidir... Nisan yağmurunun inciye dönüşmesi gibi süzgeçten geçe geçe nihayet saf aklın bir başarısı olarak ekolleşmiş ve insanlığın malı olmuştur... Eğer böyleyse inciye dönüşene kadar, insanlık ondan mahrum kalmış değimlidir? Bütün zamanı ve mekânı kapsamadığına göre yetersiz ve insanlığın bir kısmını mahrum ettiği için adaletsiz değil midir? Dün için adaletsiz olanların, bugün de adaletsiz olmadıklarını düşünmekte haksız mıyız?


Doğru fikrin, ilk insandan, son insana kadar bütün insanlığı, bütün zamanı ve mekânı kapsaması gerekmez mi? Her şeyi kuşatması, herkesin onun ne olduğunda ittifak etmesi ve her meseleye cevabı olması şart değil mi?.. Bu dünyadan sonraki hayatı bile kapsaması gerekmez mi?.. Bu dünyadan sonra bir hayatın varlığına inanmayan bile, böyle bir hayat varsa onu da içine alması gerektiğini kabul etmek zorunda olduğuna göre, bütün insanlığın baş eğeceği iman manzumesi ve fikir, cihanşumül olmak zorunda.


Eğer böyle bir iman manzumesi, samimi olarak isteniyorsa bilinsin ki o ilk İnsan ve Peygamber'le (as) başlamıştır ve Son Peygamber'in ümmetinin son ferdine kadar bütün insanlık (inansın, inanmasın) onun muhatabıdır. Bütün zamanı ve mekânı kuşatmıştır. Kişilere göre değişmez, inkâr eden bile onun ne olduğunu objektif olarak söyleyebilir. İslâm'a inanmayan bile küresel fikrin bu vasıfları taşıması gerektiğini kabul etmek mecburiyetinde değil midir?
Küresellik idraki bizde bugün başlamadı Eskiden "Cihanşumül" derdik. İnanç cihanşumüldü, devlet idraki cihanşumüldü... Dünya öylesine, etrafımızda toplanmış ve toplanacak bir bütün olarak (küresel) görülüyordu ki, 18, yüzyıla kadar, "Devlet-i ebed müddet / ebediyete kadar yaşayacak devlet"te dışişleri bakanlığı yoktu. Dünya tâbi olanlar ve yarın Tâbi olacaklarla, o muhteşem devletin etrafında bir bütündü. " Devletin başındaki, denizlerin ve karaların sultanı" idi. Ağacımız çınardı. Dünyaya adaletle nizam verilmek isteniyordu. İyilik, herkes için isteniyordu. Kılavuzumuz "İnsanlığın Ufku" idi..."Kâinatın Efendisi"; "Âlemlere Rahmet"!.. En uzun minareleri, en haşmetli kubbeleri yaptık... En güzel hattı yazdık, en nizamlı orduyu kurduk... Meydana getirdiğimiz medeniyet karşısında, "Cihanşumül" kelimesi bile mahcuptu... Bun anlamak için mehteranı seyretmek bile yeter! Böyle bir dünyanın bir gün, her şeyini Batı kriterlerine göre değerlendireceği kimin aklına gelirdi... Ev dolusu altını olanın, sokakta bakır dilenmesi gibi, Batı'dan "evrenseli", "global"ı aldık. Arkasından güya Türkçeleştirildi ve küresel dendi.

Cihanşumül; bütün cihanı tutmuş... En geniş, kapsayıcı... Küresel ise; eh işte, küre gibi bir şey... Küre değil, küre olma yolunda... Yani hangi noktada olursa olsun, daha sonrakilere göre eksik... Hep eksik, hep eksik... Bunu kabul ediyorlarsa, eksikliklerini itiraf ediyorlar; yok başlangıçtan beri var diyorlarsa, bizim tezimizi kabul ediyorlar demektir. Cihanşumülden küreselleşmeye... Her sahadaki yozlaşma sadece bizde değil, dünyanın her yerinde... Şekspir'in eserindeki katil, ellerini yıkayıp duracak kadar, suçluluk duyma asaletine sahipti. Bugün, Batı kriterlerine göre yaşamak durumunda kalan dünyada cinayet dehaları, cinayet eserleri ve bir cinayet medeniyeti ortaya çıktı. Fuhuş, ahlâksızlığın faş edilmesi, ortaya dökülmesi olarak hor görülüyordu, şimdi gazete sayfalarından, ekranlardan, kasetlerden, kısacası her türlü telkin ve yayın vasıtalarından namuslu insanlara saldırıyor. "Çocuk pornosu" ve "fuhuş sektörü" gibi ifadeler de gösteriyor ki neredeyse meşru, hattâ mecburî addedilecek. Mafya devlet kurumu haline mi gelecek diye endişe etmekten kendini alamıyor insan, Uyuşturucu patronları devletlerle savaşıyor. Satıcılar yani nizamın ayak takımı hapishanelerde çürüyor, patronların göbekleri ve cepleri küreselleşiyor. Silâh ticareti gözde "sektör". Uyuşturucu okulları, sokakları istilâ yolunda ilerliyor. Irkçılık; bütün plânlamaları yapan, ipleri elinde tutan, Araplar'ın şahsında Müslümanları terörist olarak niteleyen ve onların vatanlarını elinden alan, ABD'yi devlet başkanından ordusuna kadar hizmetinde kullanan için meşru bir hak... Her sahada iltimaslılar için  "beyaz"  ve hangi renkten ve soydan olursa olsun zulüm görenler için "zenci" deyimi dünyanın her yerinde kullanıyorsa, kimse ırkçılık olmadığını söyleyemez. Teknik oyuncakların hangi cepleri doldurduğunu söylemeye bile lüzum yok.
Demek ki küreselleşme diye bir şey yok. Sadece yozlaşma var. Veya yozlaşma küreselleşiyor. Zorla demokrasi (samimi bile olsa) diyen bir dünyanın "dayattığı" küreselleşme; "ölüm" demeyecekseniz, yozlaşmadan başka hangi sonuca varır?

Bu gidişin insanlığı; sonbahar rüzgârlarının oradan oraya sürüklediği yaprakları bir çukura yığıp çürümeye terk etmesi misali bir helâke götüreceğini değil de, bereketli rahmet bulutlarının seviyesine yükselteceğini, kim iddia edebilir?


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen :     15.11.2007
Yorum : yüreğinize sağlık hocam.başarılarınızın devamını dileriz





 
İranın neye ihtiyacı var?... - Sayı 122
Kırk... - Sayı 121
Kırk gün bir ölüyü bekley... - Sayı 121
Sıradan bir filme bu alâk... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (122):
Tarih boyunca izlediği politikalar, güncel meselelerde takındığı tavır çerçevesinde, doğu medeniyetinin aslî unsurlarından İran'a bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Anlam peşinde
Bizim olmayan gemide kaptan olmak
Parlamenter sistem ve mağdurları
Kırk gün bir ölüyü bekleyeceksin
Niye döktün gözyaşımı


Ali Erdal - Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal - Sıradan bir filme bu...
Ali Erdal - Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal - Kırk
Necip Fazıl Kısakürek - Kıraat kitabı
Ekrem Yılmaz - Derinlik
Ekrem Yılmaz - Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz - Kürtlerin PKK ile im...
Dergi Editörü - Çare
Site Editörü - Anlam peşinde
Necdet Uçak - Niye döktün gözyaşım...
Necdet Uçak - Olacak
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Malazgirtin aslanlar...
M. Nihat Malkoç - Anadolu Türk masalla...
Ayhan Aslan - Yamyam
Mehmet Balcı - Şimdi
Mehmet Balcı - Dönemem
Ahmet Çelebi - Gazzeli çocuğa
Halis Arlıoğlu - Parlamenter sistem v...
Halis Arlıoğlu - İçimde bir yara var
Murat Yaramaz - Artık yeter
Murat Yaramaz - Masal
Mevlüt Yavuz - Sanma ha!
Cemal Karsavan - Seni düşünürüm
Heybet Akdoğan - Gülsema
Emine Öztürk - Hapis
Zekeriya Yılmaz - Bıraktın
Mehmet Ali Metin - Doğu ve Batı’nın hik...
Yaşar Akyay - Bizim olmayan gemide...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14443935
 Bugün : 2796
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 627643
 Bugün : 364
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 72
 121. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim