İSTANBUL’DAN KAÇARKEN Ahmet Mahir Pekşen Sayı:
40 -
Başka göz mü bulamadın be çocuk, Niçin baktın, gözlerimi delercesine? Görmez misin kaçtığımı İstanbul’dan? Kaç göze baktın yardım dilercesine, Kaç bakışın cevap buldu kaç kuldan?..
Özürlüydün, halinden belliydi, Pantolonunun kemerini bağlayamamıştın, Saçın sarıydı, tenin beyaz, Dışarıda sert bir ayaz, Sende ne sitem, ne avaz, Düştüğün durum anlayamamış, Ağlayamamıştın...
Seni anlatmak zor, Sen anlamak güç, Yaşın ya on’du, ya on üç. Nasıl Bakmıştın, Nereden buldu çiviyi bakışların? Ta yüreğime çakmıştın...
Bıraktım geçtim seni, Bahanem vardı(!), “Vaktim dar”... Ben insafsız ben gaddar, Güya şairim öyle mi?.. İşte insanlığım bu kadar!..
Esenler Otogar’ı insan kaynarken Sen merdiven sahanlığındaki özürlü, Sınav sorusuydun... Köpeklerin kuaföre gittiği şehrin vicdanında Kalk borusuydun, Ne duyan vardı boruyu, Ne soru çözen, Nutuk vardı, makyaj vardı, Dış cepheyeydi özen, Bu toplum benim toplumum mu? Bu fert ben miyim?.. Off be off Yürüyen bir robotuz, İçimiz geçmiş, içimiz kof.
Sen çocuk, şehrin acımasız, Şehrin karanlık sokaklarında bir avdın, Sen bizim için ne kazık soruydun, Ne zor sınavdın...
Vicdanlarımızın bitmişti pili, Şefkatimizin susmuştu dili, Senin haline hiç aldırmadık, Baktık geçtik, acımakla yetindik, Elinden tutup kaldırmadık, Sana ne yardım edebildik, ne ibret aldık, O gün oradan geçen: Dindar, Sosyal Demokrat, Liberalist, Hümanist Kim varsa, herkes, hepimiz sınıfta kaldık...
İstanbul’dan kaçarken hep seni düşündüm be çocuk, Ne rahat bırakıyor, ne uyutuyordun, Tek suçlu benmişim gibi, yakamı tutuyordun. Sendin camdaki buğu, Yanımdaki yolcu sendin, İşkence ettin yolculuğu, Durmadan ofluyor, ahlıyordum, Sen vardın cam ötesi karanlığında, Ve ben senin yerine sabahlıyordum, Otogarın merdiven sahanlığında...
|