Demokrasi – Cumhuriyet ve CHP Hidayet Diler Sayı:
58 - Ekim / Aralık 2007
Ülkemizin en büyük talihsizliklerinden biri de aydın sınıfımızın halktan kopuk, insanımıza tepeden bakan, taklitçi ve batı hayranı tiplerin etkisinde kalmalarıdır. Bu tipler zamanla CHP yi de etkileri altına almışlar ve Milletten uzaklaştırmışlardır. Zaman zaman bu yanlışlığı gören kimseler de çıkmış olmasına rağmen bu gidişe mani olamamışlardır.
2007 Nisanında Cumhurbaşkanlığı seçimi münasebetiyle yaşananlar, ülkemize hem maddî hem maneî bir kayba uğratmıştır. Başrolde halkın iradesine, meclise saygısı olmayan bir anlayışla, meclis dışındaki güçleri, meclis yerine ikame etmeye kalkan ve bunu da demokrasi adına yaptığını söyleyen CHP vardı. Cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak yazılacak olan, askerin bilmem kaçıncı defa siyasete soyunması ve müdahalesi olarak niteleyebileceğimiz, 27 Nisan bildirisi karşısında sessiz kalmak bir yana adeta bu demokrasi dışı tavrı, desteklemiştir. Tabiî bundan zarar gören yine demokrasi hayatımız olmuştur. Çok şükür ki Milletimiz büyüklüğünü son seçimlerde de göstermiş, dışarıdan iradesine ambargo koyma, meclisine kilit vurma teşebbüslerini boşa çıkarmıştır. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi ile millî irade tecelli etmiş, "Gül" devri başlamıştır inşallah.
Atatürk ilkelerini, prensiplerini kendilerine rehber edindiklerini her fırsatta söyleyenler, Atatürk’ün, "Eğer siyaset yapmak istiyorsanız üniformalarınızı çıkarın " sözünü bilmezden geliyorlar. Bu sözler bütün üst seviyedeki bürokratlaradır. Ne yazık ki bunlar, halkımızın en çok önemsediği "inandığını yaşamak isteğine" karşı çıkıp kendilerini yalnızlığa mahkûm ediyorlar.
Milletin seçtiği temsilcilerinin oylarıyla, mevcut hukuk kurallarına uygun olarak seçilen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, yemin törenine çağırıldıkları halde bu törene katılmadılar. Tebrik etmeye bile nazlanarak günler sonra gittiler. Bunları yapanlar, hukuktan, disiplinden, demokrasiden, devletin devamlılığından nasıl söz edebilecekler acaba? Bir korgeneral emrinde bulunduğu bir orgeneralin davetine katılmazsa en azından ayıp etmiş olmaz mı?
Milletimiz, inancını, kültürel değerlerini bilmeyen, yaşamayan veya önemsemeyen kimseleri sevememiştir. Halkımız, kendisine zorla giydirilmek istenen kıyafetleri, sevgisiz ve birlik olmaktan uzak hitap şekillerini, devlet eliyle desteklenen batı kaynaklı müzik ve dansları ... benimsememiştir. Yıllar boyu, artık uygulanması ve savunulması bile komik pek çok uygulamaya "Kemalizm" denilerek körü körüne taraftarlık yapılmıştır. Üstelik bu zorlamaları yapanlar, devletin en üst görevlerinde bulunmuş, devletin imkânlarını istediği gibi kullanan kimseler arasındadır...
1946 öncesinde, Tek parti döneminde valiler, kaymakamlar CHP nin o şehirdeki baş temsilcisi ve yetkilisi olarak görevlendirilmişti. Böyle bir ortamda kimseden farklı düşünme veya iktidarı tenkit etme gibi bir cüretkârlık beklenemezdi. Ama milletimiz, 1946 seçimlerinde açık oy verme, gizli oy sayımı garipliklerine rağmen CHP ye :"Ben senin yaptıklarını tasvip etmiyorum." diyebilmiştir. Peki, CHP bunun üzerine ne yapmıştır. Askeri kışkırtarak, DP ye karşı 1960 ihtilalini ve sonraki acıları yaşatmıştır. Demokrasimizin aldığı en büyük yaralardandır 1960...
O acı günler geldi geçti. Şimdi geleceğe daha umutla bakma zamanıdır. Geçmişteki hatalardan ders alınmıştır herhalde. Millete rağmen yapılmak istenenler bu millete çok şey kaybettirmiştir. Türkiye’miz, inşallah yakın bir gelecekte dünyanın gıpta ile bakacağı, lider ülkelerden biri olacaktır. Yeter ki içteki birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi sağlayalım. Haksızlık, hırsızlık, hasetlik gibi hastalıklara engel olabilelim.
|