Ynandy?yny ya?amak Mücahit Koca Sayı:
58 - Ekim / Aralık 2007
İnsanımız, doğru dürüst bir eğitim almadığından, dinî hayat konusunda çoğu zaman ne yapacağını bilmiyor. Birçok Müslüman da yaptığı şeyin belli bir bilgi birikimi ile sağlamasını yapıp; doğru yapıp yapmadığını öğrenme şansına sahip değil.. Din, iman, millet, devlet ve medeniyet gibi kavramlarda her kafadan bir ses çıkması bundan...
Günümüzün aktüel konusu İslâmcıların devleti kuşatıcı biçimde görevlere gelmesi... Resmi ideoloji yanlıları, demokrasi, dedikleri şeyle başarı kazanmış olan bu kesime karşı giderek tırmanan bir tutumla tepki koyup; düşman oluyor. Bu kişiler, ‘23’ten beri hep halka ters düşen şeyler yapmadılar mıydı? "Halkla nasıl ters düştüklerini görmüyorlar mı?" diye onlara bir soru sormak çok abes olurdu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Demokrat Parti ve özellikle Ak Parti karşısındaki hezimeti, halka ters düşmekten başka hangi sosyolojik sebeple açıklanabilirdi?
Bugün bürokrasi, asker, yargı, üniversite, CHP ve bir kısım medya, demokrasinin sonucunu tanımama eylemi içine girmiş durumdalar. Bu sivil ve askerî bürokrasinin CHP’nin yanında yer alıp; inandığı gibi yaşamaya çalışan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü boykot etmelerini anlamak zor ve demokrasimizin geleceği açısından da bir o kadar endişe verici...
22 Temmuz seçimleri sonrası sol muhalefet ve bazı köşe yazarları halkı cahillikle suçlayıp; onu "Göbeğini kaşıyan" ve "Bidon kafa," benzetmeleriyle aşağılama yoluna saptılar. Halkın bu millî ve manevî tercihlerine bakmaya yanaşmamaları dikkat çekiciydi. Eğer gazeteciler ve yazarlar yazı ve haberlerini birilerinin yönlendirmesiyle değil de kendi vicdanlarının sesini dinleyerek yazsalar ve konuşsalardı; inanıyorum ki bu ilkel sonuç ortaya çıkmayacaktı.
Bugün devletin önemli makamlarına gelmiş İslâmcı geçmişi olan devlet adamlarımız, acaba ne kadar kendileri olabiliyorlar? Onlara bugün gösterilen tepki; bazı insaf sahibi liberallerin değindiği gibi kendi çok özel alanlarındaki örtüleri, namazları, içki kullanmamaları ve dürüstlük gibi davranışlarıydı. Oysa gerçek ve derin bir İslâmcı devlet adamı, siyasetçi, bürokrat yalnızca bundan mı ibaretti? Solcu ve Kemalistler’de gördüğümüz inandığını hayata geçirme kavgası onlarda da olmayacak mıydı? Üstelik Müslüman birinin inandığı ve yaşadığı eşsiz güzellikleri çevresindeki insanlarla paylaşmasından daha doğal ne olabilirdi? Hele halkı tarafından yaşantı ve düşünceleri bu derece kabul görerek; Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa ve Cumhurbaşkanlığa kadar çıkarılmışsanız! Gel gör ki kazın ayağı öyle değil...
Siz, demokrasiyle bir yerlere geleceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz, türünden konuşmalar, müdahaleler almış başını gidiyor. Bence milletini ve devletini düşünenler bir araya gelip içimizdeki çakır dikenlerini ayıklamalı derim...
Bu ülkede yaşayan, bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içenler, milletin din, tarih, kültür ve medeniyetini bilmiyorsa öğrenmeli değil miydi? Bugün ABD ile küreselleşme, AB ile demokratikleşme sürecine katılan bir devlet ve hükümet anlayışıyla nereye kadar varılabilir? Şimdi hükümet edenler, kendi özel alanında bile rahat bırakılmazken, nasıl olacak da milletin din ve dünyasını huzurlu kılacak diriltici politikaları uygulayabilecekler?
Bizde demokrasi için önce bürokrasiyi ikna etmek gerekiyor. Bizdeki gibi küçüğün büyüğe akıl verdiği başka bir bürokrasi örneği dünyada yoktur. Dahası bu tür davranışların CHP vb. demokrasinin nimetlerini kullananlar tarafından arkalanması bir başka ucube... Dünya değişiyor.
Ayaktayım, demek için biz de değişeceğiz. Tabiî ilk dönem Müslümanları gibi değişeceğiz. Kendini İslâm ve İslâm dünyasından soyutlayarak Batının tehdit algılamasından kurtaramayacağımız artık anlaşılmalı...
|