Uluslararasy Siyasette TU? OLMAK Mustafa Büyükgüner Sayı:
60 - Nisan / Haziran 2008
Uluslararası diplomaside, ülkelerin güttükleri politikalar kadar kamuoyunda itibarlarını korumaları da önemlidir. Bu konuda en güçlü milletlerden İngilizlerin sefaret ve dış politika teknikleri bizim okullarımızda dahi ders olarak okutulması başka neyle açıklanabilir? Ülkemizde ise bu tür konular maalesef pek itibar görmüyor.
Halbuki uluslararası hukuk dediğimiz, devletlerin birbirleri ile olan ilişkilerini düzenlemeleri, kamuoyunda biraz da devletlerin birbirlerine alt etmeleri, diplomatik yolla tuşa getirmeleri demek. Osmanlı döneminde pek çok müspet örneğini bildiğimiz bu "tuşa getirmeler"le son zamanlarda maalesef menfî yönde karşılaşır olduk.
Şimdi de, gündemi en çok meşgul eden husus olan, Türk Ordusu’nun Irak'ın kuzeyinden birden bire çekilmesi sonrası, çıkan tartışmalarda bunu yaşadık. Irak topraklarından çıkma planlaması önceden yapılmış olsa dahi, hem Irak'ın hem de Amerika'nın devlet başkanı ve bakanlar düzeyindeki açıklamalarının hemen akabinde olması insanın aklına ister istemez çeşitli sorular getiriyor. Üstelik bu olay günümüzün iletişim şartlarında hem dünyanın dört bir yanında hem de ülkemizde anında haber olmuşken... Ortada bir gerçek var, Türk Ordusu Irak topraklarına sınır ötesi operasyona başladığında hem uluslararası kamuoyundan hem de yerel ve merkezî Irak yönetimlerinden ilk başta her hangi bir tepki görmedi. Hatta bu operasyonun Türkiye'nin kendi güvenliği için gerekli olduğunu söyleyerek destek olanlar çoğunluktaydı. Ancak operasyon ilerledikçe, başta yerel yönetim olmak üzere, hem Irak'ta hem de Amerika'da çeşitli tepkiler, eleştiriler başladı. Nihayetinde de Bush'un Türk Ordusu’nun geri çekilmesi yönündeki beyanları ve Amerika Savunma Bakanının da Türkiye ziyareti sonrasında Türk Ordusu sessiz sedasız Irak topraklarından çıktı.
Birbirimizi kandırmaya lüzum yok. İletişim araçlarının bu kadar yaygınlaştığı ve çoğaldığı bir dönemde Türk Ordusu'nun geri çekilmesi dakika dakika dünya medyasına yansıdı. Genelkurmay aynı gün bu haberleri yalanlamadığı gibi, resmen kabul de etmedi. Günün akşamında çekilmeyi resmen duyurdu. Şimdi, üniformalarımızı çıkarmak veya siyaseti bırakmak gibi hamaset politikalarına kulak asmadan düşünelim. Elbette ordumuza güveneceğiz, onun dediğini (gerçek) kabul edeceğiz. Ancak bu geri çekilme tarih ve şartlar itibariyle henüz operasyon başlamadan önce planlanmış olsa dahi, üst üste gelen "Türkiye Irak'tan çıkmalıdır, çıkacaktır" ve benzeri söylemlerin arttığı bir anda birkaç gün ertelenemez miydi? Operasyon aşamaları şunu gösterdi ki, aslında Türk Ordusu hiç de yabancısı olmadığı Kuzey Irak arazisine bu sefer yavaş yavaş ve yerleşe yerleşe ilerliyordu. Yoksa daha önce 4-5 saatte ele geçirilen Zap'a bir haftada ulaşılır mıydı? Yani ikmal yolları açılıyor ve emniyette, öndeki blok temizlenerek gidiliyor. Ve en önemlisi operasyonu başlatan birlikler çok kısa bir süre önce geri çekilerek taze birliklerle cephe takviye edilmiş. Türk Ordusu’ndaki bu strateji, belli ki, Irak'ta bir müddet kalacak tedbirlerin alınmakta olduğunu işaret ediyor.
Ama bu strateji hala kafa karışıklığına sebep olan bir kararla yerle bir ediliyor. Bizce bu geri çekilme Türkiye'nin operasyondaki başarısını gölgeye düşürecek ölçüde büyük bir etkiye sebep olmuştur. Türk sefareti asıl Amerika dedikten sonra Irak'tan çekilerek "tuş" olmuyor mu? Geri çekilme kararı alınmış dahi olsa birkaç gün ertelenemez miydi? Bu erteleme uluslararası kamuoyunda Türkiye'nin itibarının bu yönde zedelenmesini engellemez miydi? Ve asıl önemlisi bu çok basit önlemi dahi düşünecek bir siyasetçi, bürokrat veya devlet adamı çıkmadı mı?
Uluslararası politikada öncelik; milletin ve millî menfaatlerin korunmasında olması gerekir. Bunun için de elbette dış politikanın milli değerler ve menfaatler üzerine kurulmuş olması şarttır. Millî bir dış politikamız olsa; milletimizin ve devletimizin menfaatleri için uğraşan bir sefaretimiz olsa böyle tuşa gelir miydik?
Ama bir dakika, bu ülkenin dış politikasını yönetenler ve yönlendirenler daha bir ay önce Kosova bağımsızlığını ilan ederken "Bakalım Amerika ve Avrupa Birliği nasıl tavır alacak" diye bekleyip, onların oyuna göre görüş açıklayanlar değil miydi?
|