Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5786 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Vali ile Ba?kan, TOPRAK sa?ty my?..
Ali Erdal

  Sayı: 61 - Temmuz / Eylül 2008

Şair geçinen bir yalaka, İmparator Büyük İskender'in huzuruna çıkar;

- Ey güneşin oğlu!..

Diye söze başlar. Mübalâğa ile övüp ekselânslarını havaya sokacak ve istediklerini elde edecektir... Ama İskender dalkavuğun hevesini kursağında bırakır:

- Ben ilâh değilim; yiyen içen ve yediklerinin posasını dışarı atan bir insanım. Bunu, sabah akşam lâzımlığımı döken şu köle, çok iyi bilir!

Kul olmak, ilk insan (ve Peygamber)le, yani yaratılışla başlayan bir insanî gerçek... Övülmeye en lâyık olan peygamberler bile kul olmak bakımından bütün insanlarla aynı. Bunun için kelime-i şahadet getirirken "...abduhu ve resuluhu..." deriz... Kul ve resul olduğuna inanmak...  Bunun için bir insanı, güzel vasıflarını söylemek bahanesi ile kul üstü sıfatlarla yücelten, insanlıktan çıkar. Övdüğünü yukarıya doğru yüceltme gayreti, öveni aşağıya doğru düşürür. İnsanlığın Ufku (sav), söyledikleri doğru olsa bile yüzüne karşı öveni kınıyor ve böyle yapanların "yüzüne toprak saçılmasını" emrediyor. Kul üstü vasıflarla tanrılaştırmak, yalakalık ve dalkavukluk hangi muameleye müstahaktır, bir düşünün.
Böyle (söyledikleri doğru bile olsa en azından) yüzüne toprak saçılması gereken biri, 24 Ağustos Pazar günü Bilecik'te düzenlenen Şeyh Edebâli'yi anma şenliklerinde kürsüye çıkıyor... Konu  "Şeyh Edebâli ve Ahilik"... Böyle bir günde, seçme davetliler huzurunda (kâmil) bir konuşmacıdan ne beklersiniz?.. Ne beklenecek; siz buraya Şeyh Edebâli ve Ahilik hakkında konuşmalar dinlemek üzere davet edilmişsiniz ve siz de bunu kabul edip gelmişsiniz... Ama programda olmadığı halde kürsüye çıkmayı beceren kişi, Vali Musa Çolak ile Belediye Başkanı Selim Yağcı'yı yücelten lâflar ediyor, manzumeler okuyor.
Programda olmadığı halde kürsüye çıkıyor... (Veya çıkarılıyor).

Konu ile alâkasız lâflar edip, manzumelerini (şiirlerini değil) okuyarak milletin vaktini alıyor...

Valiyi ve başkanı yüzlerine karşı övüyor, üstelik topluluk önünde ve hemşehrilerinin karşısında...

Kim keşfedip getirmişse bu yüksek kapasiteyi (!)?.. Dışardan gelmiş 3-5 saat Bilecik'te kalmış, bu kısacık sürede övülecek kişileri görmüş, tanımış... Sonra da, onları hemşehrilerine, yıllardır beraber yaşayanlara tanıtmaya karar vermiş. Lisan-ı hal ile sizin bunca zamandır göremediğinizi, ben yüksek zekâ ve kapasitemle şipşak anlayıverdim ve size bunu söylemek iyiliğinde bulunuyorum diyor. Valisini ve belediye başkanını başkasından dinlemeye mecbur edilen dinleyici, önceki iki konuşmacıyı takdirle ve hararetle alkışladığı halde onu, nereye varacak bu lâfların sonu ve nasıl bir tepki görecek diye şaşkınlıkla izliyor. Ama kürsüyü ele geçiren büyük zekâ (!), kendisinden önceki değerli konuşmacının hararetle alkışlandığını, kendisine gösterilen soğukluğu farkedecek halde değil... Havaya girmiş ve coşmuş bir kere... Bu gazla ve hızla, manzumelerle yetinmiyor ve öyle bir laf ediyor ki, herkes, böyle bir şey nasıl söylenir diye, küçük dilini yutuyor... Şeyh Edebâli'nin Bilecik'e gelme sebebinin Vali Musa Çolak ve Belediye Başkanı Selim Yağcı olduğunu söyleyiveriyor...
Programda yok, buna rağmen kürsüye çıkabiliyor ve konu ile alâkasız manzumelerini (şiirlerini değil) herkese dinletebiliyor... Hızını alamayıp, tarihe, ilme, kültüre, izana, irfana, zamana, zemine, anlayışa, basirete, insanlığa, Şeyh'in büyüklüğüne, övülenlerin makam ve kişiliklerine uymayacak bir iddiayı söyleyebiliyor... Yüzüne toprak saçılmasından fazlasına müstahak oldu... Peki, kendisi inanıyor mu söylediklerine? İskender'e "Güneş'in oğlu" diyen inanıyor muydu? Kabulü mümkün mü böyle bir ifadenin? Şeyh Edebâli'nin, kendisinden bin yıla yakın zaman sonra gelecek iki kişi için Bilecik'i tercih etmiş olması mümkün mü?  Övgü olsun diye söylüyor... Politikacının; "dün halka söylediklerin ne güzeldi, bugün yaptıkların öyle değil" diye sitem edenlere söylediği gibi, "Nutuktur o nutuk!.."... Zaten bu tiplerin malzemesi, mübalâğa ve yalandır. "Sizi mübalâğadan sakındırırım!" ve "Müslüman yalan söylemez!" ölçülerini hatırlatırım...
Sen geçmişte yaşamış bir büyüğü tanıtacak araştırmacı ilim adamı diye kürsüye çık, bugünkü mevki sahiplerini, yüzlerine karşı öv:

"...
Allah her ile nasip etsin
Musa Çolak gibi valiyi"

Şiir değil bunlar, manzume... Bu sebeple kıtaların sadece 4. mısralarını yazıyorum. Şiir diye bir KİTABA DA konan bu manzumelerin ve o kitabın değerlendirmesini yapmak da boşa zaman harcamak:

"...
Hizmetini ibadet bilir Selim Yağcı"

"...
Bilecikli çok memnun Selim Yağcı'dan"
"...

İnşallah yine başkan seçerler Selim Yağcı'yı"

Dinleyiciler alkışlamamakla ve soğuk davranmakla, Bilecik basını da kınayıcı haber ve köşe yazıları ile "TOPRAK SAÇMAK" basiretini göstermiş ve üzerlerine düşenleri yapmışlardır. Peki, hemşehrilerinin huzurunda yüzlerine karşı övülenler ne yapmıştır. İskender gibi ağzının payını vermişler midir? Ben, ilk fırsatta o kişiyi, böyle bir toplantıya çağıracaklarını ve kendilerinden ve Bilecikliler'den özür dileteceklerini ümit ve temenni ediyorum.

(Sakarya gazetesi; Bilecik, 08.08.2008)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
İranın neye ihtiyacı var?... - Sayı 122
Kırk... - Sayı 121
Kırk gün bir ölüyü bekley... - Sayı 121
Sıradan bir filme bu alâk... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


40
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem
İranın neye ihtiyacı var?


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14503020
 Bugün : 3173
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 628830
 Bugün : 43
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 60
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim