YÜZ KARASI Hidayet Diler Sayı:
44 - Nisan / Haziran 2004
Kardelen dergisinde yayınlanan yazılarımın çoğunda başörtüsü konusundaki haksızlığı dile getirmişimdir. Bu konuda ülkemizde yazılmış yüz binlerce araştırma ve makale bulabilirsiniz. Çareler çözümler teklif edilmiş bakış açısının nasıl olması gerektiği çok değişik üslûplarla ifade edilmiştir. Tarihe not düşüldüğünde ilk müslümanlara yapılan eziyetlerin yanı sıra müslüman Türk milletinin kurduğu bir devlette müslümanca yaşamak istediği için çekilen çileler, uğranılan haksızlıklar anlatılacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti ilân edildiğinde anayasamızda “Türk devletinin dini İslâmdır” ifadesi yer alıyordu. Buna rağmen İslâmiyet’i insanların vicdanlarına hapsetme çabaları, kanunlara yerleştirilen “İSTİSMAR” veya “dinî temele dayanan devlet kurma arzusu” gibi ifadelerle en masum İslâmî istekler baskı altına alındı. Pek çok insan eziyet gördü, hapis edildi, sürgün edildi. Oysa Türkiye’de yaşanan müslüman çoğunluk, İslâmiyet’i en güzel biçimde yaşamak, Allah’ın rızasına en uygun olanı yapmaktan başka bir teşvik görmedi. Başka bir gayret içine girmedi.
Başörtülü kızlarımızın eğitim hakkının engellenmesi ülkemizde uzun yıllardır büyük bir haksızlığın yaşanmasına sebep oldu. “Siyasî simge” dediler, “başörtüsü takmayanlara manevî baskı yapılmış oluyor” dediler. Okula girmelerini, mühendis, doktor, avukat vb olmalarını engellediler.
Kıyafet konusunda dinî kisvelerin sadece ibadet mahallinde giyileceğine ve şapka (siper-i şemsli serpuş)un devlet memurları ve milletvekilleri tarafından giyilmesine dair yasalar çıkarılmıştır. Bu ikisinden başka kıyafet konusunda başka yasa yoktur. Buna rağmen başörtüsü konusunda konulan yasaklar, çıkarılan yönetmelikler, Anayasa Mahkemesi’nin veya Danıştay’ın yorumlarına dayandırılmaktadır. Yaptığı yorumla milletin inançlarını görmezden gelen yargı organlarımızın üyeleri ülkede huzurun bozulmasına adeta önayak oldular. O kararlara imza atan hâkimlerimiz, yönetmelikler çıkaran YÖK ve diğer yetkililer, Allah indinde ve kulları vicdanında hiç de iyi bir yerde değiller. Bu uygulamayı yapanlar kamu vicdanında mahkûm olmuşlardır. Her ne sebeple olursa olsun başını örten bir hanım aksi ispat edilmedikçe inancından dolayı örtmüş kabul edilmelidir. İhtimaller, kuşkular, kişilerin haklarını engelleme, sınırlandırma sebebi olmamalıdır.
Ak Parti iktidarından beklenilen en önemli vazifelerinden biri de bu konuya en kısa zamanda bir çözüm bulması ve son noktayı koymasıdır. Ülkede huzurun ve güvenliğin şartlarından biri de budur. Eğer bunu yapamayacaklarsa başörtülü bulunan bütün yakınlarının başlarını açtırmak daha mânâlı (!) olur.
|