Hac'dan Yzlenimler Hidayet Diler Sayı:
46 - Ekim / Aralık 2005
Allah'a hamdolsun hacca gitmek bize nasip oldu. Annem, eşim ve ben o mübarek yerleri gördük. İbadetimizi yaptık ve hamdolsun döndük. Cenab-ı Hak bütün arzu edenlere de en kısa zamanda nasip etsin inşallah (amin)...
Bilindiği gibi hac ibadeti sağlıklı ve malî durumu iyi olanlara farzdır. Gittiğimiz sene oralarda dostlarımızı, kardeşlerimizi ve Kardelen ailesini biz temsil ettik...
Gerçekten de hacca gelenler, geldikleri milletleri, toplumları temsil ediyorlar. Kıyafetleri ile, simaları, davranışları ve hatta ibadet tarzları ile farklılıklar gösteriyorlar... Ama orada hiçbir farklılık bizi rahatsız etmedi. Ancak, kabir ziyareti konusunda Suudî yönetiminin hassasiyeti sanki aşırı gibi geldi bana...
Endonezya hacıları herkesin takdirini kazandı. Kibarlıkları, kıyafetleri, zerafetleri ve birlikte hareket edebilme kabiliyetleri ile dikkati çekiyorlardı.
Mekke'de Allah'ın celalini, haşmetini, bereketini iliklerimize kadar hissettik. Kabe'ye çok yakın inşa edilmiş bulunan oteller (Hilton, Sheraton) ve Suudî kralının malikanesi Kâbe'nin etrafını perdelemiş durumda... Ecyad kalesinin yerinde yeller esiyor. O kalenin bulunduğu dağı da yontuyorlar.
Kâbe ve çevresinde temizlik gayet güzeldi. Ama asıl kirliliğe sebep müslümanların bu konuda eğitimsiz ve düşüncesiz hareket etmeleri idi... Halbuki Kâbe'nin Allah'ın evi ve Mekke'nin bu ev sayesinde mübarek kılınan bir belde olduğu her müslüman tarafından biliniyordu. O halde bu belde temiz tutulmalı idi.
Arafatta 24 saati bile bulmayan toplanma vakfe süresi Cenab-ı Hakk'ın rahmetinin seller gibi aktığı ve her duanın kabul edildiği saatlerin önemi o kadar büyük ki her müslüman arefe günü tevbe ve istiğfardan başka bir şeyle meşgul olmamalı... Arafat'a bayramdan sonra bir daha gittik. Ne dua, ne istiğfar, ne namaz başka yerde yapılanlardan daha makbul değildi artık... Görevliler Cebel-i Rahme'de (Hz. Adem ile Havva anamızın buluştuğu ve bağışlandığı tepe) namaz kılmaya bile müsaade etmiyorlardı.
Kâbe de sabahladığımız gece yağan yağmuru ve altınoluktan akan rahmetin altına girmek için tekbirlerini arşa yükselten hacıların hallerini göz yaşlarımızla seyrettik. O yağmur altında dakikalarca secdede kalan müslümanlara Allah rahmetini esirgemez inşallah.
Medine'ye geldiğimiz zaman Kâinatın Efendisi'nin himayesini ve şefkatini hissettik. Selatü selâmlar ile mübarek mescidine gittik ve namaz kıldık. Hele pazartesi ve perşembe tutulan oruçlar ve mesciddeki iftar sofraları bambaşka güzellikte idi. Akşam ezanı okunduktan sonra iftar edilecek kadar bir süre bekleniyordu. Bizde ise akşam ezanı ile kamet arasında çok acele ediliyor nedense...
Uhut, Yedi Mescitler, Kuba, Kıbleteyn ve Bilal-i Habeşi mescidleri ile Sevr Dağı gördüğümüz, ziyaret ettiğimiz ve namaz kıldığımız yerler oldu. Osmanlı'nın yaptığı Medine istasyonu tamir ve restore ediliyordu. Medine'den Cidde'ye oradan da memleketimize döndük.
Hac'da kurulan dostluklar herhalde çok kalıcı ve sevimli oluyor. Hac arkadaşlarımıza, Hakk dostlarına, Hakk'ı arayanlara, zulme karşı çıkanlara, Allah'ın yardımı, selâmı ve bereketi olsun...
|